Pulun Osmanlıda Doğduğu 19. Yüzyıl ortalarında Üsküdar'dan İstanbul
Sitemde Google
PTT Müdürlüğünce 1975 Yılınının ( 9. ) serisi olarak dolaşıma sunulmuştur.
1975.09
Dede Korkut Masalları
1975.09.01
2545-2722-2756
1975.09.02
2546-2723-2757
1975.09.03
2547-2724-2758
Sunum:
15.10.1975 tarihinde, Dede Korkut Masalları konulu üç değerli Anma Pulları, 0,90 ETL ( 90 Kuruş ), 1,75 ETL ( 175 Kuruş ) ve 2,00 ETL ( 200 Kuruş ) olmak üzere toplam 4,65 ETL ( 465 Kuruş ) bedelle, bu pullara ait İlk Gün Zarfı, PTT Meslek Okulları Birliği Yardımlaşma Derneğine ( M.O.B.Y.D. ) yaptırılarak tüm PTT Merkez Müdürlüklerinde ve Ankara PTT Başmüdürlüğü Ulus PTT Merkez Müdürlüğü Filateli Gişesi Ulus - Ankara adresinde satışa sunulmuştur.

Ankara PTT Merkez Müdürlüğü adresinde,
DEDE KORKUT MASALLARI - ANKARA - 15.10.75
ibareli İlk Gün Damgası ( Özel Posta Damgası ) kullanılarak 1,270 adet zarf damgalanmıştır.   
    
Anma Pullarının Değerleri: 0,90 ETL (90 Kuruş), 1,75 ETL (175 Kuruş) ve 2,00 ETL (200 Kuruş) = 4,65 ETL (465 Kuruş)
1 Dolar = 15,045 ETL / 0,31 $
Çıkış Tarihi: 15.10.1975, Son Satış Tarihi: 14.04.1976 ( Postada Sürekli Geçerli )
Basım Adedi: 400.000 adet 3 puldan oluşan seri, 50 lik tabakalar halinde başılmıştır.
90 kuruş, 400.000 adet, 175 ve 200 kuruş, 500.000 adet
Pulların Boyutu: 26 X 36,5 mm. - 36,5 X 26 mm. - Dantel: 13
Baskı Yöntemi: Ofset
Basımevi: Güzel Sanatlar Basımevi - Ankara
Grafik Tasarım: Burhan Taştan, Levent Akaylı, Rita Antil

Seri Numarası: 520,
PTT Kodu: 1001, PTT Sayfa : 435
Konu: Dede Korkut Masalları

Burhan Taştan ( Oğuz Han Destanı ): Bu destanlarda Hun Hükümdarı Mete’nin doğuşu, kağan oluşu, Türk birliğini kuruşu, ölümünden önce de ülkesini oğulları arasında paylaştırması anlatılır. Ebul Gazi Bahadır Han’ın Secere-i Terakime’sinde Hun-Oğuz destanıyla ( Mete Destanı ) ilgili bölümler bulunmaktadır. Uygur harfleriyle yazılı olan özgün nüshası Paris kütüphanesindedir. Oğuz Kağan destanı, M.Ö. 209-174 tarihleri arasında hükümdarlık yapan Hun hükümdarı Mete’nin hayatı üzerine kurulmuştur. Tüm Türk destanlarında olduğu gibi bu destanın da ilk şekli günümüze ulaşamamıştır.
Bugün, elimizde Oğuz destanının üç farklı biçimi bulunmaktadır :XIII. ile XVI. yüzyıllar arasında Uygur harfleriyle yazılmış ve İslâmiyetten önceki inancı yansıtan varyantın ilk örneği temsil ettiği kabul edilebilir. XIV. yüzyıl başında yazıldığı bilinen Reşîdeddîn’in Câmi üt-Tevârih adlı eserinde yer alan Farsça Oğuz Kağan Destanı İslâmi varyantların ilkini temsil etmektedir. Oğuz Kağan Destanının üçüncü varyantı ise XVII. yüzyılda Ebü’l-Gazî Bahadır Han tarafından Türkmenler arasındaki sözlü rivayetlerden ve önceki yazmalardan faydalanarak yazılmıştır.
Levent Akaylı ( Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Hikayesi ): Oğuz ilinde Duha Koca Oğlu Deli Dumrul derler bir er vardı. Suyu akmayan kuru bir çayın üstüne köprü yaptıran Deli Dumrul, geçenden otuz üç akçe, geçmeyenden döve döve kırk akçe alırdı. Bunu yapmasının sebebi erliğini, bahadırlığını ispatlamak, ününü artırmaktı. Bir gün köprüsünün yanına konan bir bölük obadan ağlama sesleri duydu. Varıp yanlarına yetişti. "Niye gürültü ediyorsunuz" diye onlara çıkıştı. "Bir yiğidimiz öldü, onun için ağlayıp feryad ediyoruz." dediler. Deli Dumrul kimin öldürdüğünü sorunca "Allah'tan emir geldi, al kanatlı Azrail gelip o yiğidin canını aldı." dediler. Bunun üzerine Deli Dumrul "Bre kimdir o Azrail ki adamın canını alıyor? Allah'ım! Şu Azrail'i bana göster ki onunla savaşayım, o yiğidin canını kurtarayım. Azrail bir daha kimsenin canını da almasın." diye Allah'a yalvardı. Deli Dumrul'un bu sözü Allah'ın hoşuna gitmedi. Allah Teala Azrail'e emretti, "O delinin benzini sarart, canını hırıldat" dedi. Deli Dumrul kırk yiğidiyle yiyip içerken Azrail kimseye görünmeden çıka geldi. Onu sadece Deli Dumrul gördü. Onun heybetini görünce de eli ayağı tutmaz oldu. "Bre! Ne heybetli ihtiyarsın. Kimse seni görmedi. Sadece ben gördüm. Görünce de gözüm görmez, elim tutmaz oldu. Kimsin söyle bana" diye Azrail'e sordu. Azrail cevap verdi. "Bre deli! Al kanatlı Azrail benim. İşte geldim. Senin canını alacağım." Azrail böyle deyince Deli Dumrul kılıcına davrandı, Azrail'e hamle yaptı. Azrail de bir güvercin oldu, pencereden uçup gitti. Deli Dumrul bu duruma kahkaha ile güldü. "Yiğitlerim gördünüz mü, Azrail öyle korktu ki geniş kapıyı bırakıp dar bacadan kaçtı gitti. Ben de onu doğanımla takip edip yakalayacağım" dedi. Sonra atına bindi, doğanını aldı ve ardına düştü. Bir kaç güvercin bulup öldürdü. Geri dönüp evine gelirken Azrail atının gözüne göründü. At ürktü, Deli Dumrul yere düştü. Azrail göğsüne bastırdı, Deli Dumrul hırlamaya başladı. Azrail'den aman diledi. "O gün sarhoştum, ne dediğimi bilemedim, canımı alma, medet!" dedi. Azrail "Bana değil Allah'a yalvar." dedi. O da Allah'a bir güzel söz ile yalvardı. Allah'ın hoşuna gitti. "Deli Dumrul canı yerine can bulsun, onun canı âzât olsun." diye Azrail'e emretti. Azrail Allah'ın emrini Dumrul'a söyledi. Deli Dumrul "Bir ihtiyar anam, babam var, onlardan can isteyeyim, belki birisi verir." dedi. Deli Dumrul önce babasının yanına vardı. Başından geçenleri anlattı. Babasından can istedi. Babası "Oğul, Azrail'e söyle, ne isterse vereyim, malımı, mülkümü alsın. Ama canımı veremem. Anan benden daha sevgilidir. Anandan iste." dedi. Deli Dumrul anasının yanına vardı. Başından geçenleri anlattı. Anasından can istedi. Ama anası da "can tatlı" diyerek canını vermedi. Bunun üzerine Azrail Deli Dumrul'un canını almaya davrandı. Deli Dumrul aman diledi. "Canımı almadan önce karımla buluşayım. Onunla vedalaşayım. İki oğlum var, onları emanet edeyim. Sonra canımı al." dedi. Azrail kabul etti. Deli Dumrul karısının yanına vardı. Başından geçenleri anlattı. Bütün her şeyini ona emanet etti. "Benden sonra gönlün kimi severse onunla evlen. Oğlancıklarımı öksüz koyma!" dedi. Karısı bunu kabul etmedi. "Sen benim gönül verip sevdiğim, koç yiğidimsin. Sen olmadıktan sonra malı, mülkü neyleyim, başkasıyla niye evleneyim. Benim canım sana kurban olsun. Kadir Tanrı senin yerine benim canımı alsın." dedi. Bunun üzerine Azrail karısının canını almaya geldi. Deli Dumrul eşine kıyamadı. Allah Teala'ya yalvardı. "Yüceler yücesi güzel Tanrı, alırsan ikimizin canını birlikte al. Bırakırsan da ikimizin canını birlikte bırak." Deli Dumrul'un yalvarması Allah Teala'ya hoş geldi. Deli Dumrul ile karısının canını bağışladı. Onlara yüz kırk yıl ömür verdi. Anasıyla babasının canını aldı.
Dedem Korkut geldi, destan söyledi, deyiş dedi. "Bu destan Deli Dumrul'un olsun. Benden sonra alp ozanlar söylesin.Alnı açık cömert erenler dinlesin." dedi. 
Rita Antil ( Salur Kazan'ın evinin yağmalanmasının hikayesi ): Bayındır Han'ın güveyisi, Uruz'un babası, yağız al atın sahibi Salur Kazan bir gün beyleriyle sohbet meclisindeyken onlara şöyle dedi: "Dinleyin beylerim, yata yata yanımız ağrıdı, dura dura belimiz kurudu. Varalım av avlayalım, kuş kuşlayalım, geyik yıkalım. Sonra otağımıza dönelim, yiyelim içelim, hoş geçelim." Beyleri bu durumu uygun buldular. Ancak Aruz Koca pis dinli Gürcistan yakınında oturduğunu, yurdunu, ak otağını kime emanet edeceğini sordu. Salur Kazan oğlu Uruz'u üç yüz yiğit ile otağda bırakacağını söyledi. Bunun üzerine Salur Kazan Oğuz Beyleriyle birlikte Ala dağa ava çıktı. Bu durumu gören casuslar hemen gidip azgın kafir Şökli Melik'e haber verdiler. Şökli Melik adamlarıyla birlikte gece yarısı Kazan Bey'in yurduna hücum etti. Salur Kazan'ın altın otağını yıktılar, oğlu Uruz'u, karısı Burla Hatun'u esir ettiler, ihtiyar anasını kara devenin boynuna astılar, malını mülkünü talan ettiler. Şökli Melik'in adamlarından biri, Kazan Bey'in Kapulu Derbendi'nde on bin koyunu olduğunu, onları da alıp Kazan'a büyük bir darbe daha vurmalarını söyledi. Şökli Melik oraya altı yüz kafir gönderdi. Bu sırada Salur Kazan'ın çobanı Karacık Çoban gece kaygılı bir rüya görmüş, bunun üzerine yatağından fırlayıp kardeşleri Kıyan Gücü ile Demir Gücü'nü de yanına alıp ağılın kapısında beklemeye başlamıştı. Bu sırada yanına taşlar yığıp alaca kollu sopasını eline almıştı. Onlar hazır bir şekilde beklerken altı yüz kafir hücum etti. Karacık Çoban sopasının ayasına taş koydu attı. Sapanına taş koydu attı. Yüz kadar kafiri öldürdü. Öyle bir cenk etti ki artık kafirlerin gözü korkup gerisin geri kaçtılar. Karacık Çoban'ın iki kardeşi şehit oldu. Bütün bu işler olurken meğer o gece Salur Kazan da kaygılı bir rüya gördü. Kara Göne'ye rüyasını anlatıp yorumlattı. Kara Göne'nin yorumuyla iyice kaygıları artan Salur Kazan otağının, ailesinin, askerinin durumundan endişe etti. Beylere ava devam etmelerini söyleyip kendisi yurduna vardı. Gelip gördü ki yurdu harap edilmiş, uçanlardan kuzgun kalmış, tazı dolaşmış yurtta kalmış. Bu halleri görünce Kazan Bey'in gözleri kan yaş doldu, kan damarları kaynadı. Yağız al atını ökçeledi, kafirin peşine düştü. Yolda giderken Karacık Çoban'ın kara köpeği karşısına geldi. Kazan Bey köpeği takip ederek Karacık Çoban'ın yanına geldi. Karacık Çoban olan biten her şeyi Salur Kazan'a anlattı. Bunun üzerine Salur Kazan intikam için Şökli Melik'e gitmeye davrandı. Çoban da gelmek, ona yardım etmek istedi. Hem de kardeşlerinin intikamını almış olacaktı. Ancak Kazan Bey çobanın yardımıyla bu işi yaparsa Oğuz beylerinin diline düşmekten korktu. Çobanı bir ağaca sıkıca bağladı ve tek başına gideceğini, kurtlar kuşlar gelmeden bir an önce kendini bu ağaçtan kurtarmasını söyledi. Çobana gayret geldi. Zorladı, koca ağacı yeriyle yurduyla kopardı, arkasına alıp Kazan Bey'in ardına düştü. Salur Kazan geri dönüp bakınca çobanın ağacı yüklenmiş peşinden geldiğini gördü. Bunun üzerine çobanın itaati hoşuna gitti. Ellerini çözdü ve alnından öptü. Eğer kafiri yener, evini, ailesini kurtarırsa kendisini tavlacı başı yapacağını söyledi. İkisi birlikte yola çıktılar. Bu sırada Şökli Melik adamlarıyla eğlencede, yiyip içmedeydi. Kutlamalar sürerken aklına Salur Kazan'ın hanımı Burla Hatun'a kadeh sundurmak geldi. Adamlarına bunu anlattı ve Burla Hatun'u getirmesi için birini gönderdi. Burla Hatun bunu işitince yanındaki kırk ince belli kızına tembihledi ki Burla Hatun kim diye sorarlarsa herkes "benim!" diyecekti. Şökli Melik'in adamı gelip de "Burla Hatun kim?" diye sorunca kırk yerden ses geldi. Durumu öğrenen Şökli Melik "Bre! Varın Kazan'ın oğlu Uruz'u getirin. Onu çengele asın, etinden koparın, pişirip bu kızlara yedirin. Kim ki etten yedi o değildir. Kim ki yemedi işte o Burla Hatun'dur." dedi. Burla Hatun oğlu Uruz'un yanına geldi ve olanları anlattı. Sonra da "Oğul senin etinden mi yiyeyim, yoksa Şökli kafirinin döşeğine mi gireyim?" diye sordu. Uruz "Ağzın kurusun ana, bu nasıl sözdür? Bırak beni assınlar, etimden koparsınlar. Herkes bir yerken sen iki ye, seni tanıyamasınlar. Sakın babamın namusunu lekelemeyesin!" dedi. Oğlu böyle söyleyince Burla Hatun ağladı, sızladı, kara saçını yoldu. Sonra kırk kızın arasına girdi. Kafirler Uruz'u kesmek için çengelin yanına getirdiler. Tam bu sırada Salur Kazan ile Karaca Çoban dört nala yetiştiler. Karaca Çoban'ın dana derisinden ayası, keçi tüyünden kolları olan bir sapanı var idi. Attığında on iki batman (86 kilo) taş atar, tozu dumana katardı. Çoban sapanını çatlattı, kafirin dünyasını şaşırttı. Ancak Salur Kazan "Dur Çoban, önce anamı kafirden isteyeyim. Atların ayakları altında kalmasın." dedi. Sonra Şökli Melik'ten anasını vermesini istedi. Şökli Melik vermedi. Sonra diğer Oğuz Beyleri yetişti. Abdest alıp iki rekat namaz kıldılar. Ardından kıyamet gibi bir savaş oldu. Dış Oğuz beyleri ile Deli Dündar sağdan, İç Oğuz beyleri ile Kazan Bey ortadan saldırdı. Şökli Melik'i ve adamlarını duman ettiler. On iki bin kafiri kılıçtan geçirdiler. Salur Kazan ailesini, hazinesini kurtardı. Otağını yeniden dikti. Karacık Çoban'ı da tavlacı başı yaptı. Yedi gün yedi gece eğlence oldu. Oğlu Uruz'un başına kırk köle ile kırk cariyeyi âzâd eyledi. Kahraman yiğitlerine ikramlarda bulundu.
İlk Gün Zarfı ile İlk Gün Damgası
1975 Yılında PTT Meslek Okulları Birliği Yardımlaşma Derneği ( PTT M.O.B.Y.D. ) - Ankara Şbesi
PTT adına İlk Gün Zarfları hazırlayarak dolaşıma sunmuştur.

İlk Gün Damgalı Zarfın Dolaşıma Sunulduğu Günkü Değeri 4,65 ETL ( 465 Kuruş ) + Zarf maliyetidir.
İlk Gün Damgası kullanılarak 1,270 adet zarf damgalanmıştır.

1975.09
Seri no: 520

Akoba
Diğerleri

1953 - 1980 Yılları arasında, PTT dışında çok değişik firmalar İlk Gün Zarfları hazırlamışlardır. PTT 1980 Yılında kendi logosunu kullanmaya başlamıştır. Zarflar bulundukca örnek olarak konulacaktır. Sizde bulunuyorsa tarayıp filateli@pulhane.com adresine e.posta ile gönderirseniz bu sitenin tamamlanmasına yardım etmiş olursunuz. TEŞEKKÜRLER.


2004 Yılı sonuna kadarki Değerler ETL olarak.
2005 Yılı Başından 2008 Yılı sonuna kadarki Değerler YTL olarak.
2009 Yılı Başından sonraki Değerler TL olarak Değerlendirilmelidir.
ETL=Eski TL, YTL=Yeni TL
Değerli Pul Severler ve Biriktirenler
Son 5 Senenin Pulları genellikle
PTT'nin
www.filateli.gov.tr
sitesinde bulunmaktadır.
üzerlerindeki Değerden satılmaktadır.
Lütfen bu siteye bakmadan pul almayınız.

Bu Sitede Bulacaklarınız;

1. Pulların resimlerini,
2. PTT'nin sunuş biçimini,
3. Pulların çıkış tarihindeki Dolar ve Euro değerini ve ebatlarını,
4. Pulun İlk Gün Zarfının resmini ve İlk Gün Damgasını,
5. PTT'nin çıkardığı Özel Gün Zarflarının resmini ve Özel Gün Damgasını,
6. PTT Özel Günler için kullandığı Özel Tarih Damgalarını ve Damgalanmış Zarfları,
7. PTT'nin Pul Baskılı Posta Kartlarının resmini,
8. PTT'nin Maksimum Kartlarının resmini,
9. PTT'nin Posta Kartlarının resmini,
10. Pul portföylerinin resimlerini,
11. Yılların Listelerini,










© Pulhane Ltd.?ti.