Pulhane Ltd.Şti.
Pulun Osmanlıda Doğduğu 19. Yüzyıl ortalarında Üsküdar'dan İstanbul
Sitemde Google
Tarihimizdeki Olaylar
.
Tarihimizden Olaylar

1953.04 - İstanbul'un Fethinin 500. Yıldönümü
1953.05 - İstanbul'un Fethinin 500. Yıldönümü - Blok
İstanbul’un fethinin 500. Yıldönümü münasebetiyle İsviçre’de ( Courvoisier) Matbaasında Heliyogravür usulü ile nefis bir surette 12 puldan ibaret bir Anına Serisi ve bir Anma Bloku bastırılarak 500. Fetih tarihi olan 29.05.1953 tarihinde dolaşıma çıkarılmıştır.
2 ve 2,5 liralık pullar 30 x 45 milimetre, diğerleri ise 26 X 41 milimetre boyutlarındadır. Pullar 25 adetlik tabakalar halinde basılmıştır. Pulların ve Bloktın etrafı XV. yüzyıla ait türk motifleri ile çerçevelenmiştir. 40 kuruşluk pulun resmi Profesör Nurullah Berk tarafından yapılmış, diğer kıymetlere ait kompozisyonlar asılları mevcut dokümanlara müsteniden Yüksek Mühendis İsmail İşmen tarafından vücuda getirilmiştir. Yazıları Prof. Emin Barın tarafından hazırlanmıştır.
Pullar ve Blok’un satışa çıkarıldığı ilk gün İstanbul Merkez Postahanesinde Özel bir Posta Damgası kullanılmıştır.
1.400 Blok ile taşradan gönderilen 600 Blok olmak üzere toplam 2.000 adet Blok İstanbul Posta Merkezi gişelerinde satılarak Özel Damga ile damgalanmıştır.

1952.09 - Erzurum Aziziye Tabyası Zaferinin 75. Yıldönümü
Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 8/9 Kasım 1877'de yapılan savaştır. Ruslar, Erzurum'u almak için hücuma geçtiler. Şehrin eteklerine kadar gelen, Aziziye tabyalarını ele geçiren ve şehir merkezine saldırmaya hazırlanan Ruslara karşı, Nene Hatun ve Erzurum halkı, tabyadan kalan askerlerle birleşip karşı saldırıya geçti. Geceden başlayıp sabaha kadar süren bir savaşın ardından Ruslar Aziziye Tabyalarını boşaltıp kentten geri çekildiler.

1964.09 - Tanzimat Fermanı'nın 125. Yılı
Kasım 1839 günü, padişah adına Mustafa Reşid Paşa’nın okuyup ilan ettiği tarihsel ferman ( Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu ) ile Tanzimat hareketi başladı. Tanzimat Fermanı özelliklerinden biri, Osmanlı tarihinde ilk kez bir padişahın kendi isteği ile yetkilerini sınırlamasıdır. Nitekim Abdülmecid, o zamana kadar padişahlara tanınan mutlak bir hak olan örfi cezaları (gelişigüzel verdiği, ölüm cezaları veya siyaseten katil) verme yetkisinden vazgeçmekte, cezaların dini kurallarına ve kanuna uygun olarak mahkeme tarafından saptanacağını söylemektedir.
Öte yandan, o güne kadar istediği konularda, istediği zaman emirler çıkaran padişah, bu hakkını da bir ölçüde sınırlamakta, hukuk kurallarının hazırlanmasını belli kurullara bırakmakta, bu kurullarda herkesin düşüncesini çekinmeden söylemesini istemekte ve böylece varılan kararlarda yalnız onama yetkisini kendine saklamaktadır. Burada ceza verme hakkından vazgeçme gibi kesin bir durum yoksa da, hukuk kurallarının hazırlanışında başkalarının söz hakkına sahip olmasını kabul etmesi ve bu konuda belli bir yöntem getirmesi önemli bir yeniliktir.
Tanzimat Fermanı bir anayasa olmamakla birlikte can, mal, ırz güvenliklerini sağlayıcı ifadeler taşıması, vergi ve askerlik işlerinin adaletle görülmesinin sağlanması buyruğunu, kanunsuz suç ve ceza olmaz, yargılamasız kimseye ceza verilmez ilkelerini tanıması ona bir “ temel haklar fermanı” niteliği vermektedir. Bu fermanla bir hukuk devletine doğru gidişin ilk ve temel adımları atılmış ve bu ilkeler sonraki Anayasa’nın hazırlayıcısı olmuştur.
Fakat, fermandaki ilkelerin güvencesi son derecede yetersizdir: Padişah bu fermanla halkına tanıdığı hakları savunacağına, onlara aykırı davranmayacağına “ant içmektedir“. Bir İslam hükümdarı olan ve ayrıca kendini halife sayan padişahın yemini bağlayıcıdır ama, bu bağlayıcılık hiçbir pozitif hukuk kuralı ile güvence altına alınmış değildir.
Zaten bir padişahın kendi kendini sınırlaması da, sınırlı olmak zorundadır. Padişahlığın hukuksal statüsü bundan fazlasına izin veremez. Yeminine bağlı kalan padişahtan sonra yerine geçenin durumu da ilginçtir: Onun bu yemine bağlı kalma zorunluluğu yoktur. Bu önemli sakatlığa rağmen, Tanzimat fermanı, anayasalı hukuk devletine giden ilk adımı sağlayan çok önemli bir belgedir. İslâm esaslarına uymanın dirlik ve düzeni sağlayacağını, bu esaslara uyulduğu için devletin yüzlerce yıl güçlü yaşadığı içtenlikle belirtilmektedir, ama son 150 yıldan beri, çeşitli sebepler, birbirini izleyen zorluklar dolayısıyla İslam esaslarına uyulmadığı da söylenmektedir. Bu çeşitli sebeplerin nitelikleri, ne oldukları üzerinde hiçbir açıklama getirilmemektedir. İslam ilkelerine uyulmazsa devletin çökeceği belirtildikten sonra, “bu kötü durumdan kurtulmak için yeni kanunlar yapılması zorunluluğu” üzerinde durulmaktadı. Tanzimat fermanının yenilikçi, reformcu niteliği buradadır. Dolayısıyla, Tanzimat fermanını yenileşme hareketlerinin ilk esaslı başlangıcı olarak saymak gerekir.1839’dan sonra, adalet, maliye, idare alanlarında yeni bir zihniyet ile kanunlar yapılmıştır.
Zaten bu noktaya işaret etmek için, bu devre Tanzimat; yani nizamlama, düzenleme, devlet hayatına tertip ve düzen verme devri denilmiştir. Yine aynı tarihten sonra, Batı dünyası ile kültür ilişkileri kurulmuş, fikirde, dilde ve edebiyatta yenileşme hareketleri başlamıştır. Batı’dan alınan bazı kanunlarla hukuk düzeninde laikliğe doğru gidiş belirmiştir. Özellikle bu devirdeki modern kanunlar ve kurumlar sayesinde, hükümdarın kuvvet ve iktidarı eski mutlak şeklini kaybetmiş, eski mal müsadereleri ve bir işaretle adam boğdurmalar sona ermiş, özetle eski mutlakiyet yerine ılımlı bir saltanat hakim olmuştur. Buna rağmen henüz terimin modern anlamıyla bir anayasa yoktur. Eski görüşler hayli yumuşamış olmakla birlikte, henüz dini kanunlar devletin Anayasası olmakta devam etmektedir.
Tanzimat Fermanıyla birlikte devlet yönetiminde yapılan yeni düzenlemeler, yeni yasalar hukuk düzeninin değişmesine yol açtı. Eski mal müsaderesi, cezalandırmalardaki keyfilik, adam boğdurma, öldürme kısaca eski uygulamalar kısmen kalktı. Başka bir deyişle ılımlı bir saltanat egemen olmaya başladı. Ancak buna rağmen devletin temelini oluşturan dinsel yasalar yine yürürlükteydi.

60 Kuruşlukta, Mustafa Reşit Paşa, 50,100 Kuruşlukta, Mustafa Reşit, Ali ve Fuat Paşalar işlenmiştir.
Kullanılan resimler Ressam Burhan Özok tarafından çizilmiştir.


1959.14 - Malazgirt Meydan Muharebesinin 888. Yıldönümü
Malazgirt Meydan Muharebesinin 888. Yıldönümü nedeniyle basılmıştır.
Pulda Malazgirt Meydan Muharebesinin kahramanı Selcuk Hükümdarı Alp Arslan'ın temsili resmi resmedilmiştir.
PTT İdaresi ani bir kararla dolaşıma çıkarmış ve abonelere tek bir pul vermeyerek bütün miktarı isteyen kişilere sınırsız satmıştır. Satışa çıktığı gün bir saat içinde tamamı satılmıştır.

1971.14 - Malazgirt Zaferinin 900. Yılı
Alpaslanı ve Malazgirit Savaşını canladıran kompozisyon, Malazgirit Zaferini canladıran kompozisyon işlenmiştir.
Türkler Anadolu'ya 900 yıl önce Malazgirit Zaferinden sonra girmişlerdir.



1955.03 - Çanakkale Zaferinin 40. Yıldönümü
15 kuruşluk pulda Canakkale Boğazının kabartma haritası, 20 kuruşluk pulda Topcu eri Mehmet Oğlu Seyit,
30 kuruşluk pulda Nusret Mayın Gemisi, 60 kuruşluk pulda Atatürk Albay üniformasıyla

1965.03 - Çanakkale Zaferinin 50. Yılı

1990.02 - Çanakkale Savaşları
Tarihin en çetin savaşlarından birisi 1915 yılında Çanakkale Boğazı ve Gelibolu Yarımadası'nda cereyan etmiştir. Türk ulusunun, bu savaşta hayatlarını kaybedenler için beslediği duygular, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu büyük Atatürk'ün aşağıdaki sözlerinde ifadesini bulmaktadır.
Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız, huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar: Göz yaşlarınızı siliniz evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Pulun üzerindeki kompozisyonda bu mesaj doğrultusunda, savaşın, barışa dönüşmesi simgelenmiştir.
Kompozisyon, Grafik Sanatçısı Mahmut Soyer tarafından hazırlanmıştır.



2015.05 - Çanakkale Savaşlarının 100. Yılı
Türk milletinin bağımsızlığını ve topraklarını korumak için 18 Mart 1915 - 9 Ocak 1916 tarihleri arasında savaştığı Çanakkale Savaşları, I. Dünya Savaşının sonucunu etkileyerek dünya tarihinde de önemli bir yere sahip olmuştur.
19. Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, askeri birliklere dünya savaş tarihine geçen " Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. " emri ile Türk askerine azim, sebat ve cesaret vermiş ve düşman kuvvetlerinin hiç tahinin etmediği büyük bir zafer kazanmıştır. Dünyanın bir felaket ve başarısızlık olarak gördüğü bu savaş, Türk Milleti adına Çanakkale Savaşları ismiyle tarihe geçmiştir.
Tarihe " Centilmenler Savaşı " olarak geçen Çanakkale Savaşlan, en zorlu savaş koşullarında dahi ihsani değerlerin korunabildiğini ve düşmanlığın nasıl dostluğa dönüşebildiğini göstermektedir. Esas olan tarihten husumet değil, uzlaşı ve barış çıkartabilmektedir. Türkiye ye dünya tarihinde müstesna bir yeri olan Çanakkale Savaşlarının İöO.Yıİi " Savaştan doğan barış " ana teması ife anılmaktadır.





2015.11 - Barış Zirvesi
Osmantı İmparatorluğu, geride bıraktığımız Yirminci Yüzyılı en fazla etkilemiş, modern zamanları şekillendirmiş olan Birinci Dünya Savaşı'nın hemen tüm süresi boyunca başlıca altı muharip tarafından biri olmuştur. 29 Ekim 1914 günü savaşa dahil olan Osmanlı imparatorluğu, tam dört yıl sonra, 30 Ekim 1918 günü, Almanya'dan sadece on gün once mütareke anlaşmasını imzalamıştır. Türkiye, Birinci Dünya Savaşı'na müdahil olmak zorunda bırakılmıştır, itilâf devletleri, Türkiye'nin yanlarına geçme isteğini reddettikleri gibi, İmparatorluğun toprak bütünlüğünü anlamlı bir şekilde garanti altına alacak herhangi bir öneride de bulunmamışlardır.
Osmanlı imparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'nda ortaya koyduğu kahramanca mücadele, en mütevazi bir ifadeyle, gerek müttefikleri gerek düşmanlan bakımından şaşırtıcı olmuştur. Sonsuz kaynaklara sahip oldukları düşünülebilecek dönemin imparatorluklarının aksine, sanayileşmiş bir Güç de olmayan Osmanlı imparatorluğu, diğer muharip devletlerden farklı olarak Avrupa'da Çanakkale'de, Galiçya ve Kafkaslar'da, Filistin, Süveyş ve Irak gibi cephelerde dört bir yönde mücadele etmiştir. İmparotorluğun nefsi müdafaa amacıyla girdiği Birinci Dünya Savaşı Osmanlı halklarına felâket getirmiş ve Türkiye'yi en iyi ve parlak bir nesilden mahrum bırakmıştır. Türkiye’nin sadece Çanakkale'de kaybettiği lise ve yüksek okul mezunu, 40,000‘e yakındır. Bilahare Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde başlayan Milli Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasıyla 29 Ekim 1923 günü Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Türkiye, geniş bölgesinde kalıcı banş ve refah şartlarının yerleştirilmesinde oynayacağı çok özel bir rol olduğunun farkında olarak, içinde taşıdığı bu sözü yerine getirme gayreti içindedir.
Daha geniş bir açıdan bakıldığında, Birinci Dünya Savaşı’nın Türkiye'nin Avrupalı kımlik ve şahsiyetini pekiştirerek, Türkiye'nin AB'ne tam üyelik müzakerelerinin tarihsel zeminini oluşturan, tarihin akışını şekillendirmiş büyük olaylar dizisindeki yerini aldığı da görülebilir.
Tarihe Centilmenler Savaşı olarak geçen Çanakkale Savaşında Türkiye'nin karşı cepede yer alan devletler ile kurmuş olduğu dostluk ilişkilerini ve bugün dünyanın yaşadığı zorlukları da temel alarak dünyaya barış mesajı vermek adına 23.04.2015 tarihinde Çırağan 5arayında Barış Zirvesı düzenlenmiştir.


2018.28 - Kafkas İslam Ordusu'nun Bakü'ye Girişinin 100. Yıldönümü
Azerbaycan ile Türkiye arasındaki geçmişten günümüze gelen derin dostluğun en güzel ifadesi Kardeş kelimesidir. İki millet her daim bir ve beraber olmayı başarmıştır.
Azerbaycan Cumhuriyeti 28 Mayıs 1918'de bağımsızlığını ilan etmiş olmasına karşın, halkın zulüm altında olduğu ülkenin, başkenti dahil büyük kısmı işgal altındaydı. Bu nedenle ülke Gence'den idare ediliyordu. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Osmanlı'dan yardım talep etmesi üzerine Osmanlı İmparatorluğu tarafından Doğu Ordular Grubuna bağlı bir birim olarak kurulan ve Birinci Dünya Savaşı'nda Kafkas cephesinde savaşmış olan Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan'ın işgalden kurtarılması amacıyla Nuri Paşa (Killigil) komutasında Azerbaycan'a doğru sefere çıktı.
25 Mayıs 1918'de Azerbaycan'a ulaşan Kafkas İslam Ordusu'ndaki asker sayısı, Azerbaycan Kolordusundan yapılan 1.000 kişilik takviyeyle 12 bine ulaştı. Azerbaycan'ın asil evlatları ite Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu'nun omuz omuza savaştığı Azerbaycan'ı kurtarma harekâtı, Göyçay muharebesiyle başlamış, Bakü'nün kurtarılmasına varıncaya kadar bir dizi muharebe ile devam etmiştir. Tüm olumsuzluk ve zorluklara rağmen, 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü şehri işgalden kurtarılmıştır. Kafkas İslam Ordusu, Bakü'nün kurtuluşu için verdiği mücadele sırasında 1.130 şehit vermiştir. 15 Eylül 2018 tarihi Kafkas İslam Ordusu'nun Bakü'ye girişinin 100'üncü yıldönümüne denk gelmektedir.

1992.05- İnsanlığa Örnek - Musevilerin Türkler Tarafından Kabul Edilişlerinin 500. Yıldönümü
Türk Topraklarının huzur ve barış cenneti olduğunu söyleyenler hiç de abartmamışlardır. Bu nedenle 500 yıl evvel Türkiye'ye gelen Museviler bu topraklarda huzur ve barıştan başka, engin bir özgürlüğe de kavuştular. Hem de 500 yıl aralıksız sürecek bir huzur, barış ve özgürlüğe. 1492 yılı, tarihte, inançlarının canlarına bedel sayılmasını istemeyen Musevilere Türklerin kucak açtığı yıldır. Türk toplumunun eşsiz insancıl yaklaşımı 1492 yılı ile noktalanmadı. Daha uzun süre, yüzyıllarca sürdü, tarihi süsledi.
Pulda, Dünyanın ihtilaflarla dolu olduğu günümüzde, dini inançları farklı olan insanların, bir bayrak altında barış içinde yaşayabileceklerini gösteren bir tarihi olayın 500. Yıldönümde, Musevilerin Türkler tarafından kabul edilişleri temsili olarak görüntülenmektedir.


2015.07 - Ertuğrul Fırkateyni'nin 125. Yılı
Osmanlı Devleti kendi topraklarında yaşayan insanlara ve müttefiklerine yönelik varlığının göstergesi olarak Donanmasını kullanmıştır. Bu kapsamda 1889 yılında Ertuğrul Firkateyni Japonya'ya gönderilmiştir. Seyir planı Doğu'da Osmanlı Devleti'nın sancağını göstermek amacıyla Süveyş, Aden, Bombay, Kolombo, Singapur, Saygon ve Hong Kong gibi limanlarını öncelikle olarak değerlendirilerek Kızıldeniz, Hint Okyanusu ve Japonya sularını kapsayacak şekilde hazırlanmıştır.
Japonya'daki son liman görevini icra eden Ertuğrul Firkateyni, 15 Eylül 1890 tarihinde Yokohama limanından ayrılmıştır. Yokohama'dan Kobe'ye ilerlerken 16 Eylül günü kayalıklara çarparak batmıştır. 69 kişi sağ olarak kurtarılmış ve 531 kişi Japon sularında şehit olmuştur. Yaralı olarak kurtarılan gemi personelinin İstanbul'a getirilmeleri Japon Devleti'nin yakın ilgisi sonucunda Hiyei ve Konga Harp gemileri vasıtasıyla sağlanmıştır.

20112101
20112102
20112103
2011.21 - Otuzdokuzlular ( Konulu Sürekli Posta Pulları )
İnsanlık tarihi ile başlayan vezaferlerle dolu olan Kahraman Türk ordusunun mümtaz bir birliği olan Otuzdokuzlular, 1883 yılında Otuzdokuzuncu Tümen Birliği olarak kurulmuştur. Bu tümende bulunanlar Trablusgarp'ta, Yemen'de savaştılar ve her cephede zafer kazandılar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Şahsi meselemdir dediği Hatay'a ilk önce Otuzdokuzlular girdi ve Kırk asırlık Türk Yurdu ecnebi elinde esir olamaz emrini yine Otozdukuzlular yerine getirmiştir. Kıbrısa barış getirmek maksadıyla Kıbrıs Barış Harekatı'nı ilk başlatan birlik yine Otuzdokuzlular olmuştur. Birlikte Alay Komutanı dahil olmak üzere şehit düşen kahramanlarımız sayesinde sayesinde Kıbrıs'taki soydaşlarımızın acısı dindirilmiştir.
1883 yılında Otuzdokuzuncu Tümen Birliği olarak kurulan Otuzduzlular bugün ise Otuzdokuzuncu Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğünu uğruna iç güvenlik harekatında görev almaktadır.

1963.05 - Edirne'nin 600. Fetih Yılı 
Edirne’nin fethinde, kuşatma olmamıştır. Osmanlı Ordusu Lala Şahin Paşa kumandasında 5 Mayıs 1361 tarihinde Sırp ve Edirne Tekfuru Adriyan kuvvetleri ile şimdiki Sazlıdere mevkiinde karşılaşmışlardır, Sırp ve Edirne Tekfuru Adriyan, Osmanlı ordusu karşısında bozguna uğramışlardır. Bu savaş anında 5 Mayıs 1361 günü Lala Şahin Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu, Edirne’yi teslim almıştır.
Osmanlı ordusu, Edirne’yi teslim alışı 5 Mayıs 1361 günüdür. 5 Mayıs tarihlerinde Edirne'nin fethi günü olarak kutlanmıştır. Edirne’nin fethi kutlamaları devlet geleneği olarak 1453 senesinde İstanbul’un fethine kadar devam etmiştir. 5-6 Mayıs günü yapılan kutlamalar Edirne’nin fethi günü kutlamalarıdır. Romanlar ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

10 kuruş, II Murad (1402-1451) tarafından yaptırılan Üç Şerefeli Cami’nin resmi bulunmaktadır. Puldaki çerçeve Edirnedeki Selimiye Camisinin süsünden alınmıştır. 30 kuruş, II. Mahmut (1784-1839) ve Abdülmecit (1823-1861) tarafından yaptırılan MERİÇ KOPRÜSÜ’nün resmi bulunmaktadır. Çerçeve Selimiye kitaplığındaki XVI. yüzyıla ait bir kitaptan alınmıştır. 60 kuruş, II. Mehmet (1432-1481) tarafından yaptırılan Edirne Sarayı binalarından KUM KASRI resmi görülmektedir. Puldaki resim IV. Mehmet (1642-1693) devri üslubunda yapılan değşikliği göstermektedir. Çerçeve Selimiye mahfelindeki çinilerden alınmıştır. 100 kuruş, Edirne Fatihi I. Murad’ın (1325-1389) XVIII. yüzyılda Edirne’li Ressam Levni tarafından yapılmış minyatürü bulunmaktadır. Çerçeve Edirne’deki XV. yüzyıla ait bir çeşme süsünden alınmıştır
.

1964.04 - Kars'ın Fethinin 900. Yılı
Arslan beyin Selçuk’un oğlu Kutalmış 1049 ve 1053 yıllarında düzenlediği iki seferde de Kars’ı ele geçiremedi. 1058 Çağrı Bey’in oğlu Yâkutî’nin emrindeki Selçuklu kuvvetleri Kars’ın kenar mahallelerini ele geçirip yağmaladı, ancak şehri zaptedemeden Ani üzerine yürüdü. 1064 Alparslan’ın Ani üzerine hareketi esnada Kars’ta hüküm süren Vanand Prensi Gagik, Alparslan’a ve Selçuklu ailesine itaatini bildirdi. Bu suretle Kars herhangi bir askerî harekât olmadan Selçuklu topraklarına katıldı. Gagik ise Alparslan’ın bölgeden çekilmesinden sonra Bizans imparatoru ile anlaşarak Kayseri yakınlarındaki Zamantı suyu çevresinde bazı kasabaların kendisine verilmesi karşılığında ülkesini Bizans Devleti’ne dahil etti. 1074’te Gürcü Krallığı’na bağlı olan şehir Sultan Melikşah tarafından 1080 yılında kesin olarak Selçuklu hâkimiyeti altına alınmıştır. 
50 kuruş, Kars Kalesi, 130 kuruş, Alpaslan

2003.03 - İstanbul'un Fethi'nin 550. Yıldönümü
Türk tarihinin en büyük zaferlerinden biri olan İstanbul’un fethi ile Ortaçağ kapanmış, yeniçağ açılmıştır. Dünya tarihi açısından yarattığı diğer önemli bir sonuç ise Bizans imparatorluğunun sona ermesidir. Bu büyük zaferle Osmanlı imparatorluğu yükselme dönemine girmiş, Osmanlı toprak bütünlüğü sağlanmıştır. Karadeniz-Akdeniz deniz ticaret yolunun kontrolü Osmanlılara geçmiştir. Bu büyük zaferin gerçekleşmesinde Fatih Sultan Mehmet’in devlet adamlığı, askeri strateji kabiliyeti, bilgin ve insancıl kişiliği büyük rol oynamıştır. Askeri dehası yanında sanatçı kişiliği, bilime ve sanatçıya verdiği değer, farklı inançlar karşısındaki engin hoşgörüsü ile sadece bir komutan ve devlet adamı olmayan Fatih Sultan Mehmet, kazandığı bu büyük zaferle Türk ve dünya tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.

1952.07 - Kore Savaşları
Kore’de Birlemiş Milletler safında savaşan kahraman Tugayımızın hatırasını anmak için Avusturya Devlet Matbaasında 4 parçalık bir Anma Serisi bastırılarak Tugayımızın Anavatandan ilk hareket tarihi olan 25.09.1950 tarihinin ikinci yıldönümüne rastlayan 25.09.1952 tarihinde dolaşıma çıkarılmıştır
2011.13 - Kore Savaşı’nın 60. Yıldönümü
25 Haziran 1950 tarihinde Kuzey Kore'nin Güney Kore'yi işgal etmesi ile başlayan savaş 27 Temmuz 1953 yılında yapılan Panmunjom Ateşkes Antlaşması ile sona ermiştir. Türkiye, Birleşmiş Milletler çağrısı üzerine Kore Savası'na katılmıştır. Çin Ordusu savaşa Kuzey Kore'nin yanında yer almıştır. Kore'de Türk Ordusu çeşitli çap ve büyüklükte 13 muharebeye iştirak etmiştir. Bu muhearebelerden Kunuri, Kumyangiangni muharebeleri, Vegas ileri karakol muharebesi ve Başkent Seul'ün savunması en önemlileridir. Bu muharebeler ile Çin Ordusu mağlup edilmiş, Birleşmiş Milletler Ordularının hezimeti önlenmiş, Kore'nin bağımsızlığının korunması ve toprak bütünlüğü sağlanmıştır.
Kore'de Türk askerlerinden 741'i şehit olmuş, 2147'si yaralanmış, 175'i ise kaybolmuş ve 234'ü esir düşmüştür. Esir düşen askerlerimizin tümü sağ olarak geri dönmüştür. Şehit olan askerlerimizden 462'si Pusan şehrindedir.
Ankara'da, Kore Cumhuriyiti tarafından Kore'de Savaşan Türkler Anıtı dikilmiştir. Benzer bir Türk Anıtı da Kore'de mevcuttur.

2014.29 - Sarıkamış Harekatının 100. Yılı
22 Aralık 1914 - 15 Ocak 1915 tarihleri arasında meydana gelen Sarıkamış Harekatı ağır koşullar altında kahramanca savaşan askerlerimizin tarihe damga vurdukları bir kahramanlık destanıdır.
Erzurum ile Sarıkamış arasındaki cephede göğüs göğüse, süngü süngüye yapılan savaşlarda askerlerimiz sonuna kadar direnmiş, vatanını korumak ve başarıya ulaşmak için sonsuz gayret göstermiştir. Ağır kış şartlarında karla kaplı Allahuekber Dağlarını aşarken donarak şehit olan Türk askeri vatanı ve kutsal varlıkları uğruna canını feda ederek tarihe unutulmayacak bir iz bırakmıştır.
SARIKAMIŞ HAREKATI'NIN 100. YILI bu kahramanca mücadele anısına yakışır bir şekilde kutlanmıştır.

2016.08 - Kut-ül Amare Zaferinin 100. Yıldönümü
Topraklan farklı devletlere söz verilen ve beka tehlikesiyle karşı karşıya kalan Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'na 29 Ekim 1914 tarihinde müdahil olmuş, akabindeki dört yıl boyunca Çanakkale, Galiçya, Kafkaslar, Filistin, Süveyş ve Irak'ın da aralarında olduğu çok sayıda cephede varoluş mücadelesi vermiştir. Diğer muharip tarafların aksine yeterli kaynağa ve askeri teçhizata sahip olmasa da, tüm bu cephelerde kahramanca bir mücadele ortaya koymuştur.
İmparatorluk, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesiyle savaşın mağlup tarafında yer almışsa da, savaş sırasında sergilediği kahramanlıklar tüm dünyanın dikkat ve takdirini çekmiştir. Osmanlı ordusunun, Çanakkale'de 1915 yılında kazandığı tarihi zaferden kısa bir süre sonra 29 Nisan 1916 tarihinde Kut-ül Amare'de kazandığı zafer, İngiltere'nin yenilgisiyle sonuçlanan büyük bir kahramanlık destanı olarak Birinci Dünya Savaşı tarihinde özel bir yer almıştır.
İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa dahil olmasından da önce, sömürgelerine giden yolların güvenliğini sağlamak, Mezopotamya'daki nüfuz ve otoritesini güçlendirmek, İttifak devletlerinin bölgedeki etkinliğini kırmak ve petrol sahalarını kontrolü altında tutmak için Irak harekâtını başlatmış, Bağdat'ı eIe geçirmek üzere Basra'ya doğru harekete geçmişti. İngiltere'nin kısa sürede elde etmeyi umduğu zafer beklentisi, Halil Paşa komutasındaki Osmanlı birliklerinin sergilediği mücadele karşısında akim kalmış ve aralarıma Tümen Komutanı General Townshend’in de bulunduğu beş general ve 13.309 İngiliz askeri 29 Nisan 1916 tarihinde Kut-ül Amare kentinde Osmanlı birliklerine teslim olmuştur.
7 Aralık 1915 tarihinde başlayıp 29 Nisan 1916'da sona eren Kut-ül Amare muharebeleri, Osmanlı ordusunun son derece güç
şartlar ve çeşitli imkansızlıklara rağmen yüksek disiplin, seyk ve idare altında kazandığı müstesna bir zaferin hikayesidir.
Savas, kimliksel bölünmelerin ötesine geçerek birlik ve beraberlik anlayışıyia hareket edilmesiyle kazanılmış ve Osmanlılara ne için savaştıklarını hatırlatmıştır. Daha da önemlisi, askeri teçhizatın ve kaynakların yetersiz olduğu durumlarda dahi yenilginin kader olmadığını göstermiştir. Bu haliyle, Küt-ül Amare Zaferi, 1915 yılınca kazanılan Çanakkale Zaferi'yle birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nun küllerinden 29 Ekim 1923'de Türkiye Cumhuriyeti'nİ yaratacak Milli Mücadele'ye ilham kaynağı oluşturmuştur.


© Pulhane Ltd.Şti.