Pulhane Ltd.Şti.
Pulun Osmanlıda Doğduğu 19. Yüzyıl ortalarında Üsküdar'dan İstanbul
Sitemde Google
Müzelerimiz
Müzelerimiz
2015.04

Müzelerimiz 2015.1 ( Ankara )
Anadolu Medeniyetleri Müzesi: Yapıların Tarihi Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Atpazarı olarak isimlendirilen semtte, Ankara Kalesi’nin dış duvarının güneydoğusundaki yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki Osmanlı yapısında yer alır.Bugün kendine özgü koleksiyonlarıyla dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde, Anadolu Arkeolojisi, Paleolitik Çağdan başlayarak günümüze kadar Osmanlı devrinin bu tarihi mekanlarında kronolojik bir sırayla sergilenmektedir.
Müzede bulunan koleksiyonlar; Paleolitik Çağ, Neolitik (Yeni / Cilalı Taş) Çağ, Kalkolitik (Bakır-Taş) Çağ, Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri Çağı, Eski Hitit ve Hitit İmparatorluk Çağı, Frig Krallığı, Geç Hitit Krallığı, Urartu Krallığı, Lidya Dönemi, M.Ö 1200'lerden Günümüze Anadolu Uygarlıkları, Çağlar Boyu Ankara olarak sınıflandırılmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk merkezde bir Eti Müzesi kurma fikriyle bu müzenin kurulmasına öncülük etmiş ve Türkiye çapındaki Hitit eserlerinden Ankara'ya eser gönderilmesi bu müzenin koleksiyonunun oluşmasına katkı sağlamıştır.
Tarihi yapıları, köklü geçmişi ile bugünlere gelen Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19 Nisan 1997 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde 68 Müze arasında birinci seçilerek "Avrupa'da Yılın Müzesi" unvanını elde etmiştir.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi; eski Mahmutpaşa Bedesteni ve Kurşunlu Han binalarında hizmet vermektedir. 1938 yılında başlayan restorasyon çalışmaları, 1968 yılında tamamlanmış ve müze faaliyete geçmiştir.
Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi: Anıtkabir'de Atatürk'ün mozolesinin bulunduğu Şeref Salonu'nun altındaki 3 bin metrekarelik sütunlu alanda bulunan 2002 yılında ziyarete açılmış müze. Müzenin Misak-ı Milli Kulesi ve İnkılap Kulesi arasında bulunan kısım, 1960'dan bu yana Atatürk müzesi olarak hizmet vermekteydi. Bu bölüm, Kasım 2001'de başlayan ve 9 ay süren bir çalışma sonunda yeni bölümlerle birleştirildi ve Büyük Taarruz'un 80. yıldönümü olan 26.08.2002 tarihinde dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile başbakanı Bülent Ecevit tarafından ziyarete açıldı. Müze, eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun talimatı ile yaptırılarak Genelkurmay Başkanlığı'nın sanat danışmanı Mehmet Özel'in koordinatörlüğünde hazırlanmıştır.
Etnogafya Müzesi:
Etnografya Müzesi Ankara’nın Namazgâh adı ile anılan semtinde, Müslüman mezarlığı olan tepede kurulmuştur. Anılan tepe, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 15 Kasım 1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararı gereğince, Millî Eğitim Bakanlığı’na müze yapılmak üzere bağışlanmıştır. Anadolu Türk kültürünün yüzlerce yıllık mirası, 1930 yılından beri faaliyet gösteren Etnografya Müzesi'nde, Türk Sanatının Selçuklu Devrinden günümüze kadar devam eden örnekleri sergilenmektedir.
Koleksiyonunda; Anadolu'nun çeşitli yörelerinden derlenmiş halk giysileri, süs eşyaları, ayakkabı, takunya örnekleri, Sivas yöresi kadın ve erkek çorapları, çeşitli keseler, oyalar, çevreler, uçkurlar, peşkirler, bohçalar, yatak örtüleri, gelin kıyafetleri, damat tıraş takımları, çeşitli yörelerden halı ve kilimler, Anadolu maden sanatını temsil eden çok çeşitli eserler, Osmanlı Devri yayları, okları, çakmaklı tabancalar, tüfekler kılıç ve yatağanlar, Türk çini porselenleri ve Kütahya porselenleri, tasavvuf ve tarikatla ilgili eşyalar, Türk yazı sanatının güzel örneklerinden levhalar bulunmaktadır.
Ayrıca; Türk ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden, Selçuklu Sultanı III. Keyhüsrev'in tahtı (XIII. y.y.), Ahi Şerafettin Sandukası (XIV. y.y.), Nevşehir Ürgüp'ün Damsa Köyü Taşhur Paşa Camii mihrabı (XII. y.y.), Siirt Ulu Camii Minberi (XII. y.y.) Merzifon Çelebi Sultan Medresesi Kapısı (XV. y.y.) müzemizin önemli eserlerindendir.
Müzede özellikle Anadolu etnografya ve folkloru, sanat tarihiyle ilgili eserleri içeren bir ihtisas kütüphanesi bulunmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı 1953'de Anıtkabir'e nakline değin burada kaldı. Bu kısım halen Atatürk'ün anısına hürmeten sembolik bir kabir şeklinde korunmaktadır.

2015.17
Müzelerimiz 2015.2 ( Ankara )
Ankara Resim ve Heykel Müzesi: Tarihi Türkocağı binasının restore edilmesi sonucu 1980 yılında faliyete geçen Ankara Resim ve Heykel Müzesi, bünyesinde daimi sergilerin teşhir edildiği altı adet salonu, değişen sergilerin açıldığı üç adet galeri salonu, resim, heykel, seramik, fotoğraf ve restorasyon atölyeleri ile plastik sanatlar alanındaki ihtisas kütüphanesi, kafeteryası, ayrıca konser, tiyatro, film vb. gösterilerin yapıldığı 426 kişilik akustik özelliğe sahip çok amaçlı bir salondan oluşmaktadır. Ekim - Haziran Sergi dönemi içerisinde Resim-Desen Hazırlık Kursları verilmektedir.

2015.18
Müzelerimiz 2015.3 ( Gaziantep )
Zeugma Mozaik Müzesi: Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi gerek yapısal kompleksi gerekse içinde yer alan eserleri açısından dünyanın en önemli müzeleri arasında yer almaktadır.Zeugma Antik Kenti, MÖ 300'de Büyük İskender tarafından ''Selevkia Euphrates'' adıyla kuruldu. Romalı Komutan Pompeius MÖ 64'de kendine yaptığı yardımlar karşılığında kenti 1. Antiachos'a verdi.
Kommagene Krallığı'nın 4 büyük şehrinden biri olan kent, MÖ 31'den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna bağlandı ve ''köprü'', ''geçit'' anlamına gelen ''Zeugma'' adını aldı.
Roma döneminde büyük bir zenginlik ve ihtişam yaşayan Zeugma, MS 256'da Sasani Kralı 1. Şapur tarafından ele geçirilerek yakılıp yıkıldı.

2015.22
Müzelerimiz 2015.4 ( İstanbul )
Türk ve İslam Eserleri Müzesi:
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Türk ve İslâm sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesidir. 19. Yüzyılın sonunda başlayan kuruluş çalışmaları, 1913 yılında tamamlanmış ve müze, Mimar Sinan’ın en önemli yapılarından bir olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yer alan imaret binasında 1914’de "Evkaf-ı İslâmiye Müzesi" (İslâm Vakıfları Müzesi) adı ile ziyarete açılmıştır.İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Türk-İslam eserlerini topluca kapsayan ilk müzedir. 1914'te Süleymaniye Medresesi'nin imaretler bölümünde kurulan müze, 1983'te İbrahim Paşa Sarayı'na taşındı. Sultanahmet Meydanı'nın batısında yer alan ve sultan sarayları dışında günümüze ulaşabilen tek özel saray olan bina XVI. yüzyıla tarihleniyor.
Müzede, İslam dünyasının farklı köşelerinden gelmiş nadir sanat eserleri olan el yazmaları, cam eşyalar, taş ve pişmiş toprak eserler, metal ve seramik objeler sergileniyor. Ayrıca dünyanın en zengin XIII-XX. yüzyıl el işi Türk halıları koleksiyonu burada yer alıyor. XIII. yüzyıl Selçuklu halıları da koleksiyonun değerli parçaları arasında.
Müzenin bir bölümü de Türk günlük yaşamının yansıtıldığı etnografya koleksiyonuna ayrılmış durumda. Türk ve İslam Eserleri Müzesi, 1984 yılında Avrupa Konseyi Yılın Müzesi Yarışması jüri özel ödülünü ve 1985'te de Avrupa Konseyi-UNESCO tarafından çocuklara kültür mirasını sevdirme konusundaki çalışmaları nedeniyle verilen ödülü aldı.
Ayasofya Müzesi:
İstanbul’da yapılmış en büyük Bizans kilisesi olup, aynı yerde üç kez inşaa edilmiştir. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise ) adını almış, V. yüzyıldan itibaren ise Hagia Sophia (Kutsal Hikmet) olarak adlandırılmıştır.Havada asılı gibi duran baş döndürücü kubbesi, oyma mermer sütunları ve eşsiz mozaikleriyle mimarlık tarihinin başyapıtlarından biri olan Ayasofya iki büyük semavi dine ev sahipliği yaptı. 1935 yılında müze olarak hizmet vermeye başlayan Ayasofya, İstanbul'da yapılmış en büyük Bizans kilisesidir. Aynı yerde üç kez inşa edilen kilise, dünyanın en eski ve en hızlı tamamlanmış katedralidir.
İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453 yılında fethi ile birlikte yapı, cami olarak yeniden düzenlendi ve varlığına Osmanlı mimari unsurları ile yapılan eklerle kutsal bir mekân ve ibadet yeri olarak devam etti.
Ayasofya'da, VI. yüzyılda yapılan orijinal tavan mozaiklerinin bitkisel ve geometrik motifleri ve VIII. yüzyıldaki tasvir yasağının –ikonaklazma- bitiminden sonra eklenen tasvirli mozaikler mutlaka görülmeli. Ayrıca içeride, Osmanlı döneminde eklenen minber, mihrap, vaaz kürsüleri, ahşap korkuluklar, kütüphaneyi görebilirsiniz. Binanın dışında bulunan padişah türbelerini de ziyaret etmek mümkün.
Rumeli Hisarı Müzesi:
Sarıyer İlçesi sınırları içinde ve bulunduğu mevkiye adını veren hisar, otuz dönümlük (30.000 m²) bir alanı kapsamaktadır. Anadolhisarı'nın karşısında İstanbul Boğazı'nın en dar ve akıntılı (600 m.) kısmında inşa edilmiş muhteşem bir anıt-eserdir. Bölgenin ve civarın antik devirde "Hermaion" adıyla anıldığı bilinmekte ise de, tarihçi Dukas bundan söz etmemekte ve hisar yeri olarak "Sostenion" un (İstinye) aşağısında, Fonea adıyla bilinen bir dağın yamacını göstermektedir. Rumelihisarı'nın adı: Fatih vakfiyelerinde Kulle-i Cedide; Neşri tarihinde Yenice-Hisar; Kemalpaşazade, Aşıkpaşazade ve Nişancı tarihlerinde Boğazkesen Hisarı olarak geçmektedir.
Büyük Zağanos Kulesi ile Küçük Zağanos Paşa Kulesi'nde yer alan iki kitabeye göre hisar, takriben dört ay gibi kısa bir sürede yapılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki "Şerh-i Tecriyd-i Ataik" adlı eserde ise eserin (139) günde bitirildiği kaydı vardır. Yapımda kullanılan keresteler İzmit ve Karadeniz Ereğlisi'nden; taşlar Anadolu'nun değişik yerlerinden ve spoliler (devşirme parça taş) çevredeki harap Bizans yapılarından elde edilmiştir.
Dağ Kapısı, Dizdar Kapısı, Hisarpeçe Kapısı ve Sel Kapısı olmak üzere dört esas ve Mezarlık Kapısı adında bir tali kapısı vardır. Saruca Paşa, Halil Paşa ve Zağanos Paşa adlarında üç büyük ve küçük Zağanos Paşa adında bir ufak toplam dört kulesi; 13 adet irili ufaklı burcu bulunmaktadır.
Müzede açık teşhir yapılmaktadır, ancak sergi salonu ve depo bulunmamaktadır. Toplar, gülleler ve Haliç'i kapattığı söylenen zincirin bir parçasından oluşan eserler, bahçede teşhir edilmektedir.
Galata Mevlevihanesi Müzesi:
1975 yılında müze olarak hizmete açılmış olan Galata Mevlevihanesi diğer adıyla Kulekapı Mevlevihanesi devrinin kültürünü ve sanatını yansıtan kurumlardan biridir.1975 yılında müze olarak hizmete açılmış olan Galata Mevlevihanesi diğer adıyla Kulekapı Mevlevihanesi devrinin kültürünü ve sanatını yansıtan kurumlardan biridir.
Yüzyıllar boyunca musiki ile bilimi bir arada kaynaştıran mevlevihanelerin Türk kültürüne etkileri büyük olmuştur.
Beyoğlu semtinde Yüksekkaldırım'a inen yokuşun başında yer alan mevlevihane, İstanbul'un en eski mevlevihanesidir. II. Sultan Beyazıd Devrinin beylerbeyi olan İskender Paşa'nın av çiftliği üzerine 1491 yılında inşa edilmiştir. İlk şeyhi de Mehmed Semâ-i Çelebi'dir. Külliye halinde inşa edilmiş olan mevlevihane; semahane, derviş hücreleri, şeyh dairesi ve hünkar mahfeli, bacılar kısmı, kütüphane, sebil, muvakkithane, mutfak, türbeler ve hazineden oluşmaktadır. Semahane Müze olarak kullanılmakta olan bu ahşap kısmın giriş kapısı üzerinde Sultan Abdülmecid'in tamir kitabesi yer almaktadır ve 1853 tarihini taşımaktadır. Bina sekizgen planlıdır ve 18. yüzyıl Barok üslubunun güzel örneklerinden biridir. Bu bölümde Türk musiki aletleri ile, Mevlevi kültürüne ait eserler sergilenmektedir. Ahşap kafeslerle ayrılmış olan üst kısmında ise kronolojik sıra ile divan şairlerinin divanları ile mevlevihanede yetişmiş olan Şeyh Galib, İsmail Ankaravî, Esrar ve Fasih Dedeler ile Şair Leylâ Hanım'a ait el yazması eserler yer almaktadır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri:
T.C Kültür Bakanlığı , Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü Sultanahmet Semti’ndeki Gülhane Parkı girişinin sağından Topkapı Sarayı Müzesi’ne çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu üzerindedir.İstanbul Arkeoloji Müzeleri Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ana birimden oluşan bir müzeler kompleksidir.
ARKEOLOJİ MÜZESİ: 1887–1888 yıllarında, dönemin en önemli keşfi olarak kabul edilen Sidon (Sayda, Lübnan) Kral Nekropolü Kazıları'ndan İstanbul'a getirilen İskender Lahdi ve Tabnit Lahdi gibi önemli eserlerin sergilenebileceği bir müze binasına ihtiyaç duyulmuştur. Bunun üzerine arkeolog, ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey önderliğinde ve Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) adıyla kurulan Arkeoloji Müzesi 13 Haziran 1891 tarihinde ziyarete açılmıştır. Dönemin ünlü mimarı Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen yapıya daha sonra 1903 ve 1907 yıllarında sol ve sağ kanadın eklenmesi ile bugünkü Ana Müze Binası oluşmuştur.
ESKİ ŞARK ESERLERİ MÜZESİ: 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi (Güzel Sanatlar Akademisi) olarak yine Osman Hamdi Bey tarafından dönemin ünlü mimarı Alexandre Vallaury'ye yaptırılmış ve uzun süre okul olarak kullanılmıştır. 1917–1919 yılları arasında, dönemin arkeoloji müzesi müdürü Halil Edhem Bey tarafından Yakın Doğu ülkeleri eserlerinin sergilenmesi amacı ile müze haline getirilmiştir.
ÇİNİLİ KÖŞK MÜZESİ: Çinili Köşk, Selçuklu etkisinde yapılmış Osmanlı sivil mimarisinin İstanbul'da bulunan tek örneğidir. Fatih Sultan Mehmed dönemini (1451–1481) anlatan kaynaklarda, 1472 yılında, Sarayburnu'ndaki korulukta ve Topkapı Sarayı'nı saran surların içinde yaptırıldığı anlatılmaktadır. Müzemiz Klasik Eserler Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi, Çinili Köşk Müzesi, Çiviyazılı Belgeler Arşivi, Sikke Bölümleri ve Kütüphane’de 2013 yılı itibarı ile kayıtlı 726542 eser yer almaktadır.

2018.33
Atatürk Evleri
Atatürk Evi Müzesi - Kayseri: Sivas Kongresi sonrası Mustafa Kemal, Heyet-i Temsiliyye Reisi olarak Ankara'ya gitmek üzere 18 Aralık 1919 günü Sivas'tan ayrılmıştır. Ardından 19 Aralık 1919 tarihinde Kayseri'ye gelmiş ve bu konakta kalmıştır.
Dumlupınar Atatürk Karargah Evi: Başkomutan Mustafa Kemal'in 30 Ağustos Zaferinin ardından ordu karargahının Dumlupınar'a taşınmasından sonra kaldığı evdir. Başkomutan bu evin çatısına kurulan çadırda kalmıştır.
Atatürk Müzesi - İstanbul: Mustafa Kemal, Aralık 1918'den 16 Mayıs 1919 tarihine kadar bu evde kalmıştır. Evin üçüncü katını Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım'a tahsis etmiştir. İstanbul'un işgal altında olduğu yıllarda vatanın kurtuluşu için bazı arkadaşlarıyla çok özel ve gizli görüşmeleri bu evde gerçekleştirmiştir.
Büyük Önder Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyetin ilk yıllarında, bütün ulusu değişim ve harekete yönlendirebilmek, için ülkenin her yerini gezmiş, toplantı ve çalışmalar yapmıştır, Atatürk'ün misafir edildiği evler, savaş yönettiği karargâhlar, hatırasını taşıyan değerli mekanlar eşyalarıyla birlikte günümüzde halka açık müzeler haline getirilmiştir.
2018.34
Milli Mücadele Temalı Müzelerimiz
Ülkemizin bağımsızlığını koruyabilmek adına milletçe onurlu bir mücadele veren kahramanlarımızı anımsamak, yaşatmak, sergilemek ve kalıcı eserler kazandırmak amacıyla Milli Mücadele temalı müzelerimiz kurulmuştur.
Batı Cephesi Karargahı Müzesi - Konya: Büyük taarruzun hazırlık ve planlarının yapıldığı, kararların verildiği karargah binası 1964 yılında müze yapılmak üzere Bakanlığa devredilmiş olup, yapılan onarım ve tadilat neticesinde 1966 yılında Atatürk ve Etnografya Müzesi adıyla ziyarete açılmıştır.1981 yılında adı Batı Cephesi Karargahı Müzesi olmuştur.
Milli Mücedele Müzesi - Kayseri: 1904 yılında yaptırılan Kayseri Lisesi, Osmanlı döneminde rüştiye, idadi ve sultani olarak hizmet vermiştir, Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen bina, 2 Mayıs 2016 tarihinde Milli Mücadele Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Kurtuluş Müzesi - Eskişehir: Bilimsel yaklaşımla teknik olanaklar kullanılarak hazırlanan müzede Karikatür, Gazete, Strateji, Gösterim ve Özçekim odaları bulunmakta olup, her oda için ayrı bir tarihsel tema işlenmiştir.
Zafer Müzesi - Afyon: 1913-1914 yıllarında belediye hizmet binası olarak kullanılmak üzere 2 katlı ve kagir olarak yaptırılan binanın doğu, batı ve güneyde olmak üzere 3 kapısı vardır. 1985 yılında Başkomutan Tarihi Milli Park Müdürlüğü’ne devredilmiştir.

2019.04


Baksı Müzesi ( Bayburt )
Bayburt'un Bayraktar Köyü'nde yükselen Baksı Müzesi, göç oranının yüksek olduğu bir bölgede kültürel değerleri korumak ve gelecek nesillere aktarmak için geleneksel el sanatları ile çağdaş sanatı aynı çatı altında buluşturmaktadır. 60 dönümlük arazide bulunan müze içerisinde sergi salonları, depo müze, atölyeler, konferans salonu, kütüphane, Sahir Zihni Sanat Alanı ( Amfitiyatro ) ile konukevi bulunmaktadır.
Kırgız Türkçesinde "Saman" anlamına gelen "Baksı’ kelimesi müzenin misyonu ile örtüşen 'sifacı, yardımcı, koruyucu' anlamına da gelmektedir."
Bayburt doğumlu sanatçı ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin KOÇAN'ın bireysel düşü olarak 2000 yılında filizlenen projeyi hayata geçirmek üzere, 2005 yılında Baksı Kültür Sanat Vakfı 2010 yılında ise Baksı Müzesi kurulmuştur. Başta sanatçılar olmak üzer çok sayıda gönüllünün katkısı ile yıllar içinde gerçek bir toplumsal projeye dönüşmüştür.
Müzede, günümüz sanatına ait resim, heykel, videolar ile bölgeye ait dokuma örnekleri, çömlekçilik, etnografik eserler, cam altı resimleri ve yazı resimler bulunmaktadır.
Özgün mimarı yapısı ile 2014 yılında Avrupa Konseyi tarafından "Yılın Müzesi" seçilen Baksı Müzesi 2017 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından "Özel Ödül"e layık görülmüştür. 2015 yılında da T.B.M.M. tarafından Prof. Dr Hüsamettin KOÇAN’a “Kültür Sanat Önür Ödülü" verilmiştir
Bulunduğu bölgedeki yetenekli çocukların eğitimlerine burs vererek katkıda bulunmakta, ehram ve kilim gibi geleneksel dokuma atölyeleri ile de kadınlara istihdam sağlanmaktadır.

2019.05

Göbeklitepe
Şanlıurfa il merkezine 17 km uzaklıktaki Örencik ( Karaharabe ) Köyü'nun kuzeydoğusunda yer alan Göbeklitepe, adını bölgede bulunan taş yatır mezardan almaktadır. 12.000 yıllık tarihiyle insanoğlunun ilk tapınağı ve bir inanç merkezi olduğu bilimsel verilerle kanıtlanmıştır.
Göbeklitepe, avcı - toplayıcı yaşam tarzına ilişkin sosyal sisteminin yarattığı ve sadece bu dönemde kullanılan, sonraki devirlerde devamı ya da tekrarı olmayan bir kültür merkezini temsil etmektedir. Kazılar sonucunda çok sayıda hayvan heykeli, çakmak taşından aletler, taştan boncuklar, kaplar ile küçük figürler açığa çıkartılmıştır. Boyları 5 metreye ulaşan dikilitaşların bazılarının üzerinde, kabartma olarak yılan, tilki, yaban domuzu ve kuşların oluşturduğu çeşitli hayvan tasvirleri bulunmaktadır.
Yapılan kazı çalışmaları, uygarlığın bu topraklarda doğduğunu ve buradan dünyaya yayıldığını ortaya koymuştur. Mimarlık tarihinin başlangıcı olarak da kabul edilmektedir.
Tarihin sıfır noktası olarak anılan ve UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Göbeklitepe'nin tanıtımına katkı sağlamak için Göbeklitepe konulu iki değerli anma pulu, seri numaralı anma bloğu, ilkgün zarfı, iki değerli pul baskılı posta kartı üretilmiştir.



© Pulhane Ltd.Şti.