Pulhane Ltd.Şti.
Pulun Osmanlıda Doğduğu 19. Yüzyıl ortalarında Üsküdar'dan İstanbul
Sitemde Google
AVRUPA ( EUROPA - CEPT )
AVRUPA ( EUROPA - CEPT )

1954.02- Avrupa Konseyinin V. Yıldönümü
10 ile 30 kuruşluk pulda Kalkınma ve 15 ile 20 kuruşluk pulda Barış ve Adalet konuları işlenmiştir. Kompozisyonlar Profesör Nurullah Berk ile Yüksek Mühendis İsmail İşmen tarafındaı tasarlanmıştır.

1958.09 - Avrupa 1958
Avrupa Konseyi'nin 1958 yılı toplantısı nedeniyle basılmıştır.

1959.07 - Avrupa Konseyinin 10. Yıldönümü ( Mavi Ek Baskı )
Avrupa Konseyinin 10. Yıldönümü nedeniyle 1958 yılında dolaşıma sunulan Cumhuriyet'in 35. Yılı serisinin 15+5 kuruşluk puluna ek baskı yapılmıştır.

Avrupa 1960
1960.12 - Europa ( CEPT ) Avrupa Posta ve Telekomünikasyon Konferansı
Pulların kompozisyonu, Finlandiya'lı sanatkar H. Rahikainen tarafından yapılmıştır.

Avrupa 1960 - Europa ( CEPT ) - Avrupa Posta ve Telekomünikasyon Konferansına üye ülkeler aynı kompozisyonda ve konuda pullar çıkarmışlardır. Bu ülkeler, Almanya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsviçre, İtalya, İzlanda, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Yunanistan ve Türkiye'dir.

Avrupa 1961
1961.06 - Europa ( CEPT ) Avrupa Posta ve Telekomünikasyon Konferansı
Güvercinli kompozisyonu, Hollandalı Ressam Theo Kurperschoch tarafından yapılmıştır.

Avrupa 1962
1962.07 - Avrupa 1962 - Europa ( CEPT ) Konferansı
Europa ( CEPT ) Birliğini ifade eden 19 yapraklı ağaç kompozisyonu Sanatkar Lex Weyer tarafından yapılmıştır.


Avrupa 1963
1963.11 - Europa ( CEPT ) Günü
Avrupa-CEPT Birliğini birliğini anlatan Norveç gemici düğümünden esinlenmiş bir motif, Profösör Arne Holm ta rafından yapılmıştır.


Avrupa 1964
1964.05 - Europa ( CEPT ) 5. Yılı
Avrupa-CEPT Birliğini memleketlerini sembolleştirilen kompozisyon, Fransız ressamı Georges Betemps tarafından hazırlanmıştır.


Avrupa 1965
1965.10 - Europa ( CEPT ) Günü
Avrupa-CEPT Birliğini anlatan kompozisyon, İzlanda'lı sanatkar Hoerdur Karlsson tarafından hazırlanmıştır.


Avrupa 1966
1966.12 - Europa ( CEPT )'in 7. Yılı
Avrupa-CEPT Birliğini anlatan kompozisyon, Almanya'da Ressam Gregor ve Josef Bender kardeşler tarafından hazırlanmıştır.


Avrupa 1967
1967.06 - Europa ( CEPT ) Günü
Pullarda Europa-Cept Birliğini temsil eden kompozisyonu Belçika'lı Sanatkar Oscar Bonneualle tarafından yapmıştır.

Avrupa 1968
1968.07 - Avrupa 1968 - Europa ( CEPT ) Günü
Pullarda Europa-Cept Birliğini temsil eden kompozisyonu İsviçre'li Desinatör Hans Schwarzenbach yapmıştır.

Avrupa 1969
1969.05 - Avrupa Cept'nin 10. Yılı Europa ( CEPT )
Europa-Cept'i temsil eden kompozisyon, İtalyan Desinatörler Luigi Gasbarra ve Giorgio Belli taraından yapılmıştır.

Avrupa 1970

Avrupa 1970 - Europa ( CEPT )
Puldaki Kompozisyon İrlanda'lı Sanatkar Dr. Louis Le Brocquy tarafından yapılmıştır.

Avrupa 1971
Avrupa 1971 - Europa ( CEPT )
Zincir halkalı sembolik kompozisyon İzlanda'lı Mimar H. Haflidason tarafından yapılmıştır.

Avrupa 1972
Avrupa 1972 - Europa ( CEPT )
Posta, telefon vc evren aracılığı ile gerçekleştirilen, bilgi ve mesaj ulaştırılmasında uluslararası işbirliğini sembolize eden kompozisyon.
Pullar üzerindeki kompozisyon Finlandiya'lı Ressam Paavo Huovien tarafından yapılmıştır.


Avrupa 1973
Avrupa 1973 - Europa ( CEPT ) - Cept'in Çalışma Alanları
Oklar - Posta, Telgraf ve Telefon

Üç okla meydana getirilmiş posta borusu, Oklar Cept'in üç çalışma alanını sembolize etmektedir.
Posta, Telgraf ve Telefon
Pulların Grafik Tasarımı Norveç'li sanatkar Leif Frimann Anisdahl tarafından yapılmıştır.

Avrupa 1974
Avrupa 1974 - Europa ( CEPT ) - Tarihi Eserler
Bir Kral Heykeli: Geç Hitit Çağı M.Ö. 8. Yüzyıl - Malatya
Bir Çocuk Heykeli: M.Ö. 2.000 Yılları - Alacahöyük
Eseler Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde Bulunmaktadır.


Avrupa 1975
Avrupa 1975 - Europa ( CEPT ) - Ressamlar
Cemal Tollu ( İstanbul, 1899 -1968 ):
İstanbul'da dünyaya gelen Cemal Tollu, Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki öğreniminden sonra Avrupa'ya gitti; Andre Lhote, Hans Hoffmann, Fernand Leger ve Gromaire gibi ünlü hocaların atölyelerinde çalıştı (1929-1932). Dönüşünde Güzel Sanatlar Akademisi'nde Leopold Levy'ye yardımcı ve Resim Bölümü şefi oldu.
Başlangıçta Avrupalı ünlü hocaların etkisiyle konstrüktivist ve kübist eserler yapan Cemal Tollu, sonra Hitit sanatından esinlenmeğe yöneldi.
Cemal Tollu aynı zamanda bir heykel sanatçısıydı. Ama bu bakımdan verimi birkaç büstten öteye geçmedi. Ne var ki heykel sanatına duyduğu ilgi resimlerini etkilemiş, kendine özgü resim üslûbunun oluşmasında rol oynamıştı. Bu nedenle onun resimleri, üç boyut üstüne kurulu bir düzende değil, taşa yontulmuş alçak kabartmalar gibi yüzeysel bir görünüm veren bir resim-heykel bireşimidir.
Cemal Tollu aynı zamanda başarılı bir sanat yazarıydı. Yunan Mitolojisi ve Şeker Ahmet Paşa gibi kitaplarından başka, gazetelerde yıllarca haftalık eleştiri, inceleme ve denemeler yayımladı.
1919 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi (Guzel Sanatlar Akademisi)' ne kayıt yaptırdıysa da işgal yılları olması sebebiyle okuluna ara veren Tollu Ankara' da Zabit Namzetleri Talimgahına katıldı ve aldığı askeri eğitimle Konya' daki süvari alayına gönderildi. Savaş yıllarının ardından 1926' da İstanbul' a döndü ve eğitimine kaldığı yerden devam etti. Elazığ ve Erzincan' da bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra sanatını geliştirmek için Münih ve Paris' e gitti, orada Andre Lhote, Hans Hoffmann, Fernand Leger ve Gromaire gibi ünlü sanatçıların yanında çalıştı. Türkiye' ye döndükten sonra ilk sergisini Elazığ' da açtı.
Tollu 1933' te D Grubu kurucuları arasında bulundu. Sonraki yıllarda Anadolu Medeniyetleri Müzesi' nde (eski adı: Ankara Arkeoloji Müzesi) yöneticilik yaptı. 1964 yilinda Devlet Güzel Sanatlar Akademisi' nden emekli oldu. Sanat hayatı boyunca pek çok sergi açtı ve ödül aldı. Cemal Tollu ressamlığının yanı sıra heykel sanatçısıydı ancak bu alanda çok fazla eser vermemişti. Yayılandığı yazılarıyla sanat yazarlığı da yapan Tollu, Yunan Mitolojisi (ders kitab) ve Şeker Ahmet Paşa (monografi) kitaplarının yanında başta Yeni Sabah gazetesi başta olmak üzere değişik yayın organlarında sanat üzereine görüşlerini yazdı.
Sanatçının son yapıtları arasında Pancar Tarlası (1963, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi), Tımar (1964, Ahmet Tollu' da), Manisa Yangını (1964, Seyman Erkılıç koll.), Pamuk Toplayanlar I, II (1964 - 65), Pastırmacılar (1965, Nevhız Pak koll.), Köylüler ve Koyunlar (1965, Akbank koll.), Natürmortlu Bodrum (1966, Ahmet Tollu' da) adlı tabloları sayılabilir.
Turgut Zaim ( İstanbul, 1906 - Ankara 1974 ): 1906’da İstanbul’da doğan Turgut Zaim, başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdi. Kadıköy’deki Saint Joseph Koleji’nden mezun oldu. Sanayi Nefise’yi yani Güzel Sanatlar Akademisi’nde okurken, sanatını geliştirebilmesi için burslu olarak kısa süreliğine Paris’e gönderildi. Ancak Türkiye’deki eğitiminden hiç bir farkı olmadığını görünce, yurda geri döndü. Turgut Zaim, 1930’da ki mezuniyet sonrası çeşitli okullarda resim öğretmeni olarak görev yaptı. Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra, Devlet Tiyatrosu’nda da dekoratörlük yaptı. Konya’da bir yıl kadar resim öğretmenliği yaptıktan sonra evlendi ve 1932’de ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşti. Daha sonraları Cumhuriyet Halk Partisi tarafından hazırlanan programlara katılarak Anadolu’daki yaşam biçimi ve folklorik değerleri yakından inceleme fırsatı buldu. Hiç bir etkide kalmadan, kendine özgü bir anlatımla, folklorumuzdan ve eski Türk minyatürlerinden esinlenen tablolar yapan sanatçı, kurucularından olduğu Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği’nin ve üyelsi olduğu D Grubu’nun sergilerine, Devlet Resim ve Heykel Sergileri’ne, yurt içi ve yurt dışında çeşitli karma sergilere katılmış, ayrıca Ankara’da iki kez özel sergi açmıştır. 1957’de Devlet Resim ve Heykel Sergileri’ne katıldığı resimleriyle ikincilik, 1958’de düzenlenen sergide de birincilik elde etmiştir. 1964’de Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Galerisi’nde özel sergisini düzenlemiş, 1966’da da Ankara’da Doğuş Galerisi’nde retrospektif sergisini açmıştır. Eserleriyle oldukça kendinden söz ettiren ressam, Orhan Veli Kanık, Ceyhun Atuf Kansu gibi ünlü yazarların kitapları için illüstrasyon çalışmaları yapmıştır. Bunların yanı sıra Tezer Taşkıran’ın masal kitapları için, Dede Korkut Masalları ve Ahmet Kutsi Tecer’in Köroğlu kitapları için de resimler çizmiştir. Turgut Zaim, ressamlık dışında yazarlığıyla da bilinir. Bir dönem Varlık Dergisin’de çeşitli hikayeler yazmış, sonraları Birinci Dünyaya Savaşı’ndaki anılarını içeren yazı dizileri hazırlamıştır. 1974’de gözlerini hayata yuman Turgut Zaim, hayatı boyunca çok sayıda sanat eseri vermiştir. Resim eserlerinde yağlıboya, sulu boya, guaş boya ve pastel boyalar kullanmıştır. Bunların dışında çinko ve linol tekniklerini kullandığı eserler de vermiştir.


Avrupa 1976
Avrupa 1976 - Europa ( CEPT ) - Porselen
Türk çini sanatını canlandırmak, yeni bir yön ve hız vermek amacıyla Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tarafından 1891 yılında Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu kurulmuştur. Hemen üretime başlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, aynı yıl İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya adeta yeniden yaptırılmıştır.
Sultan II. Abdülhamid’in sanata olan ilgisi, Batı ülkelerini görüp yeni teknolojilerin ülkeye getirilme isteği, Anadolu'da yüzyıllar boyunca geliştirilmiş olan çini ve seramik sanatının yeniden canlandırılması düşüncesi, bu Fabrika’nın yapımında etkili olmuştur. Fabrika’nın kuruluşunda gerekli olan ileri teknoloji, her türlü malzeme ve kalıp, Fransa'daki Sèvres ve Limoges fabrikalarından getirilmiştir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu’nda üretilen eserlerin tümünde, Fabrika’nın orijinal amblemi olan ay-yıldız damgası yer almaktadır. Damganın hemen altında, eserin hangi yılda üretildiği yazılıdır. Bazılarında bir köşede ya da eserin altında sanatçının adı bulunmaktadır. Eserlerin bazılarında ise, Osmanlı arması, sultanın adının baş harfleri ve tuğrası bulunur.
Seramik Tabak: Kilden yapılan çini, tabak, çanak, fincan, vazo gibi şeylere denir. Bunlar elde veya makinede biçimlendirildikten sonra, sertleştirmek için özel fırınlarda pişirilir. Seramik, bu işte kullanılan hamurun cinsine göre belli başlı iki gruba ayrılır: Gözenekli seramik ve Gözeneksiz seramik ( Pekez ). Gözenekli seramikler içlerine konulan sıvıları sızdırırlar. Tıkız hamurdan yapılan pekezler ise yüksek ısıda pişirildiklerinden sıvıları sızdırmazlar. Pekez seramikler astar ( Angob ) denilen çeşitli killerden, ya da kimyasal olarak madensel oksitlerle hazırlanan bir sıvının içine batırılır veya bu sıvı üzerlerine sürülür. Astarlanan pekez seramiklerin üzerine de sır, ya da sırça püskürtülür, sıvanır veya dökülür. Seramiklerin ham maddesi olan kil, kimyasal bakımdan bir alümin
Aşurelik: Aşure tatlısının dağıtımında kullanılan Porselen kap.

Avrupa 1977
Avrupa 1977 - Europa ( CEPT ) - Turizm
Pamukkale ( Hierapolis ): Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis antik kentinin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır.Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır. Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer almaktadır. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Antik kaynaklarda, kentin Hellenistik dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz. 
Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ. II. YY. başlarında kurulduğu ve Bergamanın efsanevi kurucusu Telephosun karısı Amazonlar kraliçesi Hieradan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir.
Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS. 60) büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS. IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, XII. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçmiştir.
Ürgüp - Zelve Vadisi: Zelve Kapadokya bölgesinin en eski ve en uzun süre kullanılmış yerleşim yeridir. Hıristiyanlığın bölgede ilk yayılmaya başladığı yer olarak bilinir. İçinde manastırlar, kiliseler ve yerleşim yerleri bulunmaktadır. Bölge hıristiyanlık döneminin sonra ermesinden sonra da 1950'li yıllara kadar köy olarak kullanılmış. O yıllarda kaya evler içinde yaşayan insanlar daha sonra vadiye 2 km uzaklıkta kurulan Zelve Köyü'ne taşınmışlar. Zelve yolu Avanos-Göreme yolu üzerinden ayrılır ve Paşabağı Vadisi'ne yaklaşık 1 km. kadar uzaklıktadır.

Avrupa 1978
Avrupa 1978 - Europa ( CEPT ) - Turizm
İshakpaşa Sarayı - Doğubeyazıt: İshak Paşa Sarayı, saraydan öte bir külliyedir. İstanbul Topkapı Sarayı'ndan sonra son devirde yapılmış sarayların en ünlüsüdür. Doğubeyazıt İlçesi'nin 5 km doğusunda, bir dağın yamacındaki tepe üzerine kurulan saray, Osmanlı İmparatorluğu'nun Lale Devri’ndeki son büyük anıt yapısıdır. 18. yy. Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden olduğu kadar, sanat tarihi yönünden de değeri büyüktür. Sarayın Harem Dairesi Takkapı kitabesine göre yapılış tarihi Hicri 1199, Miladi 1784'tür. Saray Osmanlı, Fars ve Selçuklu uygarlığının mimari üslubunu bünyesinde toplayan bir özellik taşır. Cildıroğullarından II. İshak Paşa ile Çolak Abdi Paşa'ca 1685'te yaptırılan saraya, 1784'te son şekil verilmiştir. Yapı yaklaşık olarak 115x50 metre ölçülerinde bir alana kurulmuştur. Kesme taştan yapılan sarayın doğu cephesindeki portali kabartma ve süslemeleriyle Selçuklu sanatının özelliklerini yansıtır. 
Anamur Kalesi: Silifke - Anamur karayolu üzerinde, Anamur'un 6 km. güneydoğusunda deniz kenarında yer alan Mamure Kalesi'nin oturumu 23.500 m² dir. M.S IV. Yüzyılda Romalılar tarafından yapılmış olan kale, sonraları Bizanslılar ve Haçlılar zamanında genişletilmiştir. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından 1221 yılında ele geçirildiği sırada yıkılan kalenin yerine bugünkü kale yapılmıştır. Daha sonra burası Karamanoğulları ve Osmanlılara geçmiştir. Bir kervansaray görünümünde olan Mamure Kalesi, en iyi korunmuş Anadolu kentlerinden biridir. Kuleler, surlar, mazgalları ile hala ayaktadır. Kalenin beden duvarının üzerinde bulunan tek kitabede 1450 ( Karamanoğlu İbrahim Zamanı ) tarihi yazılıdır. Şikari tarihine göre Anamur ve Taşeli'nin Kagırler tarafından zapt ve harap edilmesi üzerine Karamanoğlu Mahmut Bey ( 1300-1308 ) 36.000 kişilik ordusuyla düşmanı bozguna uğratıp, kaleyi ele geçirmiş, mamur edip, adını Mamuriye koymuştur kaydı geçer.
Bir hendekle çevrili bulunan 36 kuleli kale, üst avludan oluşmuştur. Batı avlusunda halen ibadete açık, onarım görmüş tek minareli tarihi bir cami bulunmaktadır. İki bölümden oluşan kalede, iç içe iki sur ve surlar üzerinde kaleyi bütünüyle dolaşan ve bir taraftan bir tarafa geçişi sağlayan burçlar arasında bir yol vardır. Halenl üzerinde 35 normal, 4 büyük olmak üzere 39 kule bulunmaktadır.


Avrupa 1979
Avrupa 1979 - Europa ( CEPT ) - PTT Hizmetleri
PTT Hizmetlerini gösteren Kompozisyonlar, Mektup taşınması, Telgraf ve Teleks haberleşmesi, Telefon görüşmeleri stilize edilmiştir.

Avrupa 1980
Avrupa 1980 - Önemli Kışiler
Hoca Ali Rıza: 1858 yılında İstanbul'da doğdu, 1930 yılında öldü. Rüştiye'deki öğrenciliği sırasında resime olan kabiliyeti ile dikkat çekmiştir. Bunun üzerine Nuri Paşa ve Süleyman Seyyit'ten desen dersleri aldı. 1884 yılında mezun olduğu Harbiye'ye hoca olarak atandı. İkinci Meşrutiyet'ten sonra kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'ne başkanlık yaptı. Yurtdışına çıkmamış olan ressamlarımızdandır. Üsküdarlı olarak anılan sanatçı, yaşamı boyunca İstanbul'un bu yakası ile özdeşleşti. Yağlıboya çalışmış olmasına rağmen, daha çok bir karakalem ve desen ustası olarak, bu türe giren çok sayıdaki çalışması ile dikkat çeker.
Ali Sami Boyar: Türk resim sanatının en başta gelen simalarındandır. Kafkasya’nın Ahıska kasabasından İstanbul’a göç etmiş Hacı Hayrullah adında bir tüccarın torunudur. 15 şubat 1880’de İğrikapı’da dünyaya geldi. Daha çok küçük yaşta resme karşı büyük heves duydu. Kağıtları defter halinde annesine diktirir üzerine her gördüğü şeyin resmini çizerdi. İlkokuldayken öğretmeni kopya ederek yaptığı bir resmi onun yaptığına inanamamıştı. İlk resimlerini ise abisi satın alırdı.
Ali Sami 1892’de Deniz Harp Okulu’na girdi. 1888’de teğmen rütbesiyle okulu bitirdi. 1902’de Mekteb-i Sanayi-i Şahane’ye ( Güzel Sanatlar Akademisi ) kaydoldu. Akademiyi 1908’de bitirdi. İki yıl sonra resim öğrenimi için Paris’e gönderildi. O yıllarda Impressionisme eskimiş Cézanne ve Van Gogh hattâ Gauguin çoktan ölmüşler Fauve denilen resmin bile modası geçmiş, kübizm olanca gücüyle ressamları sarmıştı. Ali Sami Boyar bunlarla hiç ilgilenmeksizin okulda öğretilen ve Akademik resim denilen belli kurallara bağlı eski görüşle yetişti.
1914’te ülkesine döndükten sonra yüzbaşılıktan emekliye ayrıldı. Denizcilik Müzesi Müdürlüğüne getirildi. 1922 yılında Halide Edip Adıvar’ın kız kardeşi Belkıs Hanım’la evlenen Ali Sami Boyar 1925 yılında açılan yarışmada birinci olarak Cumhuriyetin ilk pullarının ve ilk paralarının üzerinde ki resimlerin sahibi oldu. 1921 - 1922 yıllarında Güzel Sanatlar Akademisi müdürlüğünde 1922 - 1923 yıllarında da iki defa Evkaf Müzesi ( Şimdiki İslam Eserleri Müzesi ) müdürlüğünde bulundu. Londra’da 1926’da sergi de açtı. Son defa 1944’te Ayasofya Müzesi müdürlüğünden ikinci defa emekliye ayrıldı. O zamandan 1967 yılında ölena kadar serbest çalışmıştır.
Ali Sami Boyar’ın İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nden başka birçok yabancı müzelere de eserleri girmiştir. Bu resimler kendi görüşüne uygun olarak doğaya tamamen bağlıdır. Gerek renk gerek se çizgi bakımından doğada gördüğünün yeterli olduğu kadar aslına yakın şekilde canlandırdı.
Dr.Hulusi Behcet: 20 Şubat 1889, İstanbul doğumludur. Tıp öğrenimini 1910 senesinde tamamlamış ve 1914 Temmuz'una kadar Gülhane Dermatoloji Kliniğinde asistan olarak çalışmıştır. 1914 yılında Kırklareli Askeri Hastanesi başhekim muavinliğine tayin edilmiştir. 1918 yılına kadar da Edirne Askeri Hastanesinde dermatoloji uzmanı olarak çalışmış daha sonra Budapeşte'de, Berlin'de Charité Hastanesinde çalışmış ve 1919'da  yurda dönmüştür. 1923 yılında  meşhur bir diplomatın kızı olan Refika Davaz ile evlenmiştir. Evliliklerinden bir kızı vardır. Hulusi Behçet 1933’de İstanbul Tıp Fakültesi Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniği’ni kurdu ve profesör oldu. 1939 yılında ise bu kez aynı üniversitenin aynı bölümünde ordinaryus profesör unvanını aldı. Yıllar boyunca şark çıbanı, arpa uyuzu, ham incir dermatidi ve mantar hastalıkları  gibi çeşitli dermatoloji konularını inceledi ve bu konular üzerine yurt içinde ve dışında pek çok makale yayımladı.
Ancak onu dünya çapında üne kavuşturan ve geniş kitlelerce tanınmasını sağlayan asıl çalışması kendi adıyla anılan yeni bir hastalığı tanımlamasıydı: Behçet Hastalığı. Tüm dünyaya tanıttığı Behçet Hastalığı sayesinde tanınan Hulusi Behçet, bunun dışında 196 kalıcı eser bıraktı. Bunlardan en önemlileri olarak Frengi Dersleri ( 1936 ) ve Klinik ve Pratikte Frengi Teşhisi ve Benzeri Deri Hastalıkları ( 1940 ) adlı iki eserini sayabiliriz. Ortaya koyduğu tüm bu çalışmalarla çağa damgasını vuran Türk bilim adamı, 1948 yılında vefat etti.

Avrupa 1981
Avrupa 1981 - Halk Oyunları
Antalya, Burdur
Halk Oyunları işlenmiştir.

Avrupa 1982
Avrupa 1982 - Sultanhan Kervansarayı - İpek Yolu
Sultanhan Kervansarayı ( Aksaray ): Aksaray-Konya karayolu üzerinde Aksaray'dan 40km. uzaklıkta, aynı adı taşıyan kasabadır. 1228 yılında Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan kervansaray, Selçuklu kervansarayların en güzellerinden biridir. Ortasında köşk mescidi bulunan dikdörtgen avluya muhteşem taç kapıdan girilir. Avlunun sağında revaklar, solunda depo ve odalar bulunur. Avlunun solunda ikinci bir taç kapıdan ahıra girilir. Burası sekizerden dört sıra 32 ayakla birleşen sivri kemerlere dayanan tonozlarla örtülüdür. Bu kısmın aydınlanması dıştan koni içten kubbe olan 'fener'in pencereleriyle sağlanır.
İpek Yolu: İpek endüstrisi, eski çağlardan beri birçok milletin hayatında epey kritik 1 mekan tutmuş; ırak Doğudan gelen ipek ve baharat, Batı dünyası sebebiyle, uluslararası ilişkilerde kritik bir rol oynamıştır. İpek, buna ilave olarak, Doğu kültürünün Batı tarafından tanınmasını da sağlamıştır.
Doğunun ipeği birlikte baharatının kervanlarla batıya taşınması, Çinden Avrupaya ulaşan ticaret yollarını oluşturmuştur. Orta Çağda, ticaret kervanları, şimdiki Çinin Xian kentinden devinim ederek Özbekistanın Kaşgar kentine gelirler; burada ikiye ayrılan yollardan ilkini izleyerek Afganistan ovalarından Hazar Denizine; öteki birlikte de Karakurum Dağlarını aşarak İran üzerinden Anadoluya ulaşırlardı. Anadoludan deniz yolu birlikte ya da Trakya üzerinden karayolu birlikte Avrupaya giderlerdi.
Doğudan batıya doğru gelişen bu ticari harekette, daha önceki çağlardan beri kullanılmakta olan 1 yol şebekesinden yararlanılmıştır. Yoğun bir biçimde ipek, porselen, kağıt, baharat ve değerli taşların taşınmasının yanında kıtalar arasındaki kültür alışverişine de imkan sağlayan bu binlerce kilometre uzunluğundaki kervan yolları, vakit içinde İpek Yolu bi şekilde
adlandırılmıştır.

Avrupa 1983
Avrupa 1983 - Piri Reis ve Haritası - Uluğ Bey ve Rasathanesi
Piri Reis ( Ahmet Muhittin ): Doğum tarihi kesinlikle bilinmeyen Piri Reis, 1465-1470 yıllan arasında Gelibolu'da dünyaya gelmiştir. Coğrafya alanındaki eserleri, Türk deniz tarihindeki başarıları ile ün salmış bir denizci ve coğrafya bilginidir.
Ünlü Dünya Haritası, meşhur Atlas'ı, Kitab-ı Bahriye ve bütün Akdeniz kıyılarını anlatan Coğrafya Kitabı gibi yapıtlan bulunmaktadır. Piri Reis 1554 yılında Mısır'da ölmüştür.
Uluğ Bey ( Muhammed Taragay ): 1394'te İran'ın Sultaniye kentinde doğmuştur. Timur'un torunudur. 1411'den itibaren Semerkant'taki sarayına topladığı bilginlerle TÜRK RÖNESANSI'nın önderi olmuştur. Büyük bir medrese ile devrinin en büyük rasathanesini kurdu. Bu rasathanede yaptığı gözlemler sonucu bir gökyüzü haritası yapmış ve 17. yüzyıldan itibaren tüm Batı'nın matematik ve astronomi kaynağı olan Ziyc-i Ulugi adlı eserini vermiştir. 1446'da Doğu Türk Hakanlığının hükümdarı olan Uluğ Bey 1449'da Semenkant'ta ölmüştür.


Avrupa 1984
Europa Cept'in 25. Yılı
CEPT'in Kuruluşunun 25. Yıldönümü dolayısıyle, üye ülkeler arasında ortak konulu bir pul basılması kararlaştırılmış ve yapılan yarışmada Monako İdaresince gönderilen ve Bay. J.Larriviere tarafından hazırlanmış olan kompozisyon 1984 Europa CEPT pullarına konu olarak seçilmiştir. Pul üzerindeki sembolik köprü resmi bağlantı, alışveriş ve ulaşım temalarını işlemektedir.

Avrupa 1985
Avrupa Müzik Yılı
Ulvi Cemal Erkin ( 1906 - 1972 ): 1906 yılında İstanbul'da doğan Ulvi Cemal Erkin önceleri özel olarak piyano dersleri almış, 1925'de Devlet sınavını kazanarak Paris'e gitmiştir. Orada Nadia Boulanger ve Noel Gallon ile bestecilik çalışmaları yapmıştır. Yurdumuzda Devlet Konservatuvarı'nın kurulmasından sonra burada piyano öğretmenliği ve Konservatuvar Müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur. Aynı zamanda Ankara Devlet Operasında Orkestra Şefliği görevini de yürütmüştür. Devlet Sanatçısı Unvanına da sahip olan Ulvi Cemal Erkin 1972 yılında Ankara'da ölmüştür. 1943 Yılında bestelediği ve en çok tanınan eseri olarak kabul edilen Köçekçe'den başka iki senfonisi, senfoniyetta, piyano - keman konçertoları da bulunmaktadır.
Mithat Fenmen ( 1916-1982 ): 1916 yılında İstanbul'da doğmuş, d'Antonini, Cemal Reşit Rey ve Adnan Bozçalı dan ilk piyano derslerini almıştır. 1935 yılında Paris'e giderek R. Casadesus ve Alfred Cortot ile piyano, Nadia Boulanger ile kompozisyon çalışmıştır. 1938 yılında Münih'e gitmiş, orada Stadelmann'dan klavsen, Sagerer'den org dersleri almıştır. 1939 yılında Türkiye'ye dönmüş, yurtiçi ve yurtdışında birçok konser ve resitaller vermiş, piyano ve orkestra için bir Konçertino ile didaktik bir eser olan Piyanistin Kitabı'nı yazmıştır. Devlet Sanatçısı Unvanına da sahip olan Mithat Fenmen
Fransa Hükümeti tarafından Palmes Academiques nişanı ile onurlandırılmıştır. 1982 yılında Ankara'da ölmüştür.

Avrupa 1986
Tabiatın Korunması ve Çevre Sağlığı
Posta ve Telekommunikasyon İdareleri Avrupa Konferansı ( CEPT )'na üye ülkelerce alınan kararla 1986 yılında CEPT pullarında Tabiatın Korunması ve Çevre Sağlığı konularının işlenmesi öngörülmüştür.
Bu karara uygun olarak Tabiatın Korunması ve Çevre Sağlığı konulu bir pul resmi yarışması düzenlenmiş, yarışmada pula basılmaya değer görülen iki eser seçilmiştir.
Söz konusu eserlerden birinde plansız sanayileşmenin neden olduğu çevre kirliliği ve doğaya duyulan özlem, diğer eserde ise tahrip edilmiş olan doğanın korunması gerekliliği işlenmiştir.

Avrupa 1987
Mimaride Modern Sanat
Türk Tarih Kurumu Binası: Dönemin en orjinal örneklerinden biri olan yapının mimarları Turgut Cansever ile Ertur Yener'dir. Yapı, hem geleneksel tasarımın içe dönüklüğünü, hem de çevresine uyumun, malzeme ve biçimlenmenin başarılı bir çözümünü ortaya koymaktadır. 1951 ile 1967 yılları arasında yapılan bu bina, türünün ilk ve en başarılı örneklerinden birisidir.
Zeyrek Sosyal Sigortalar Kurumu Binası: Seçmeci olmadan hem çağdaş, hem de ulusal olmak gibi zor bir uygulamanın en orjinal örneklerinden biri de Sedad Hakkı Eldem'in mimarlığını yaptığı bu yapılar gurubudur. Geleneksel mimari öğelerin çağdaş gereksinimler doğrultusunda yeniden biçimlendirildiği bu yapılar, biçimlenmesiyle olduğu kadar içinde bulunduğu çevreye uyma kaygısı ve kitle düzenlemesiyle de başarılı bir sentezin örneğidirler. 1963 yılında yapılan bu binalar büro mekanları olarak tasarlanmışlar.
Pullarda yeralan resimler İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Pof. Metin Sözen gözetiminde, Yıldız Tektfik Üniversitesi öğretim görevlisi Kaya Dinçer tarafından hazırlanmıştır.


Avrupa 1988
Ulaştırma ve Haberleşme Araçları
İnsanlık tarihinin başladığı yıllardan günümüze kadar Ulaşım ve Haberleşme konulan sosyal bütünleşmenin ve ekonomik kalkınmanın bir göstergesi, aynca uluslararası dayanışmanın da en önemli araçları olmuştur.
Haberleşme alanında dünyadaki en ileri teknolojik yöntemler ve bu yöntemlerin getirdiği modern haberleşme hizmetleri ülkemizde de uygulanmaktadır. Ülkemizdeki kara, hava ve deniz ulaşımı hizmetlerinde de çağın getirdiği teknolojik imkanlardan faydalanılmaktadır.
Europa CEPT pullarının bu yılki ortak konusu olan Ulaştırma ve Haberleşme Araçlarının işlendiği pullarda, bu
alanda ülkemizde kullanılan en son teknolojik yöntem ve araçlar grafik olarak kompoze edilmiştir.

Avrupa 1989
Çocuk Oyunları
Birdirbir Oyunu ( Üstten Anlama ): Bu oyun, Ülkemizde uzun yıllardan beri erkek çocuklar arasında yaygın olarak oynanmaktadır. Oyuna katılan çocuklar kendi aralarında sayışma ile bir baş oyuncu ve bir ebe belirlerler. Ebe eğilerek elleri dizlerine dayanmış biçimde durur. Baş oyuncu çocuk, çeşitli tekerlemeler söyleyerek ve çeşitli hareketler yaparak ebenin sırtından atlar. ( Birdirbir... ikidiriki... üçtürüç... dörttürdört... beş silmeden geç... v.b. ) Diğer oyuncular da baş oyuncunun söylediği tekerleme ve hareketleri tekrarlayarak sırayla ebenin sırtından atlar. Baş oyuncunun söylediği tekerlemeleri şaşıran veya hareketlerini yapamayan çocuk ebe olur. Oyun bu şekilde devam eder.
Aç Kapıyı Bezirganbaşı Oyunu: Bezirgan, Ortaçağda özellikle doğu ülkelerinde ticaretle uğraşan tüccarlara denirdi. Bu oyunun şekil ve sözleri de bezirganların şehirlere mal satmak için girerken kapı hakkı ödemelerinden kaynaklanmaktadır, önce iki baş oyuncu, diğer oyunculara duyurmaksızın birer çiçek ismi alırlar ve karşılıklı elele tutuşarak dururlar. Diğer çocuklar arka arkaya bir sıra halinde bu iki baş oyuncunun önünde durarak: "Aç kapıyı bezirganbaşı, bezirganbaşı" derler.İki çocuk: "Kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin" der. Sıradaki çocuklar: "Arkamdaki yadigar olsun, yadigar olsun" diyerek elele tutuşan iki çocuğun arasından eğilerek geçerler. İki çocuk, sıranın sonundaki çocuğun geçmesine engel olup, gizli tuttukları çiçek isimlerini söyleyerek hangisini istediğini sorarlar. Çocuk hangisini söylerse onun arkasına gider durur. Oyun aynı şekilde, tek çocuk kalıncaya kadar devam eder. Sonuçta çocuklar iki guruba ayrılmış olurlar. Elele tutuşarak biribirlerini çekerler. Hangi taraf çekerse o taraf oyunu kazanmış olur.
Pulların kompozisyonları, Metin Devrim'in araştırmalarından yararlanılarak sanatçı Namık Kemal Sarıkavak tarafından hazırlanmıştır.

Avrupa 1990
Posta Binaları
Europa CEPT'e üye ülkelerce 1990 yılında pullarda işlenecek ortak konu Tarihi ve Modern Posta Binaları olarak belirlenmiştir.
Sözkonusu pulların bir değerinde modern, diğerinde tarihi posta binalarından birer örnek işlenmektedir.
Tarihi Posta Binası - ( Sirkeci-İSTANBUL ): Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi özelliklerini taşıyan Sirkeci Postahanesi 1909 yılında zamanın başmimarı Vedat Tek tarafından yapılmıştır.
Modem Posta Binası - ( Ulus-ANKARA ): 12 Nisan 1982 tarihinde hizmete açılan Posta Sarayı Binasının 16.632 m² kullanma alanı bulunmaktadır. Mimarı Özhan Sökmen'dir.
Pullarda yer alan kompozisyonlar Prof. Metin Sözen'in denetiminde Doç. Kaya Dinçer tarafından hazırlanmıştır.


Avrupa 1991
Uzay Çağı
Europa CEPT'e üye ülkelerce 1991 yılında pullarda işlenecek ortak konu Uzay Çağı Avrupası olarak belirlenmiştir.
Sözkonusu pullarda Avrupadaki uzayla ilgili çalışmalar sembolik olarak grafik düzenleme ile görüntülenmektedir.
Pullarda yer alan kompozisyonlar Sanatçı Mahmut Soyer tarafından hazırlanmıştır.


Avrupa 1992
Amerika'nın Keşfinin 500. Yıldönümü
Europa CEPT'e üye ülkelerce 1992 yılında pullarda işlenecek ortak konu Amerika'nın Keşfinin 500. Yıldönümü olarak belirlenmiştir. Sözkonusu pullarda, Amerika'nın keşfi grafik bir düzenleme ile görüntülenmektedir.
Pullarda yer alan kompozisyonlar Sanatçı Mahmut Soyer tarafından hazırlanmıştır.


Avrupa 1993
Çağdaş Sanat
Europa CEPT'e üye ülkelerce 1993 yılında pullarda işlenecek ortak konu Çağdaş Sanat olarak belirlenmiştir. Bu ortak konu esas alınarak hazırlanan pullarda, çağdaş Türk heykel sanatı örneklerine yer verilmiştir.
1000 TL. değerli pulda Heykeltraş Hadi Bara'nın bir eseri, 3000 TL. değerli pulda da Zühtü Müridoğlu'nun bir eseri görüntülenmektedir.

Avrupa 1994
Avrupa ve Keşifler
1994 yılında Europa pullarında işlenecek ortak konu Avrupa ve Keşifler olarak belirlenmiştir. Bu ortak konu esas alınarak hazırlanan pullarda, bilim dünyasının ünlülerinden Marie Curie ile Albert Einstein işlenmiştir.

Avrupa 1995
Barış ve Özgürlük
Posteurop tarafından 1995 yılında Europa pullarında işlenecek ortak konu Barış ve Özgürlük olarak belirlenmiştir.
Barış ve özgürlüğün evrensel ifadeleri olan çiçek, defne dalı ve güvercin pullarda grafik bir düzenleme ile görüntülenmektedir.

Avrupa 1996
Ünlü Kadınlar
Nene HATUN: Türk halk kahramanı, yurdun düşman işgalinden kurtarılmasında fiili olarak düşmanla savaşarak büyük yararlılıklar gösterdi. Türk kadınının bağımsızlık özleminin simgesi olarak ün kazandı. 1955 yılındaki anneler gününde
Anneler annesi seçildi.
Halide Edip ADIVAR: Ünlü Türk kadın romancı. Üsküdar Amerikan kız kolejini bitirdi. Lise öğretmenliği yaptı. İzmir'in işgali üzerine İstanbul’da düzenlenen mitinglerdeki konuşmalarıyla tanındı. İstanbul'un işgali üzerine Anadolu'ya geçip kurtuluş savaşına katılarak cephelerde görev yaptı. Savaştan bir süre sonra ABD ve Avrupa'nın çeşitli üniversitelerinde Türk edebiyatı dersleri verdi. Türkiye'ye dönünce İstanbul Üniversitesinde İngiliz dili ve edebiyatı profösörü oldu. İzmir'den bağımsız milletvekili seçilerek TBMM'de yer aldı. Yazdığı romanlarla üne kavuştu.


Avrupa 1997
Hikaye ve Masallar
Avrupa Kamu Posta İşletmeleri Birliğine üye ( Posta Europ ) ülkeler arasında 1997 yılı içerisinde Hikaye ve Masallar işlenecek ortak konu olarak belirlenmiştir.
25.000,- ETL lik Pulun resimde bulunan Zümrüd-ü Anka Kuşu ise mitolojik bir kuştur akıl, irade ve sabırla, insanların her türlü engeli aşabileceği mesajını içermektedir.
70.000,- ETL lik Pulun konusu olan Çiğdemin Düşleri isimli masal Cahit Uçuk tarafından kaleme alınmıştır. Masalda dünya’da anne ve babasız yaşayan pek çok çocuğun varolduğu fantastik simgelerle anlatılmaktadır.
Pullarda yer alan resimler Grafiker Nazan Erkmen tarafından yapılmıştır.


Avrupa 1998

Ulusal Bayramlar
Avrupa Kamu Posta işletmeleri Birliğine üye ülkeler arasında 1998 yılı içerisinde Ulusal Bayramlar işlenecek ortak konu olarak belirlenmiştir. Ülkemizde Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı seçilmiştir.
Pullarda yer alan resimler Grafiker Nazan ERKMEN ve Aydın ERKMEN tarafından yapılmıştır. Resimlerden birinde çocuk bayramını Türk ve Dünya çocuklarına armağan eden Atatürk dünya çocukları ile birliktedir. Diğer resimde ise Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ilk meclis binasının önünde resmedilmiştir.

Avrupa 1999

Milli Parklar
Köprülü Kanyon Milli Parkı: Antalya Manavgat ilçesi sınırları içinde yer alan Milli Parka, Antalya-Alanya yolunun 49 krrı.sinden ayrılan asfalt bir yolla gidilir. Milli Parkın ana kaynağını oluşturan Köprü Irmağının, Bolasan Köyü ile Beşkonak arasında meydana getirdiği vadi 14 km. uzunluğu ve 100 m.yi aşan duvarlarıyla ülkemizin en uzun kanyonudur. Kanyon, duvarlarından dökülen kaynakları ve içerisindeki değişik karst şekilleri ile ilgi çekici özellikler gösterir. 400 hektarlık saf Akdeniz selvisi ormanı, flora özelliklerinin en belirgin olanıdır. Yaban hayatının belli başlı üyeleri geyik, dağ keçisi, ayı, tilki, kurt, tavşan, sansar, porsuklardır. Köprü Irmağı ve kollarında bol miktarda alabalık bulunmaktadır.
Ayrıca, M.Ö. 5. Yüzyılda kurulmuş olan antik Selge şehrinin kalıntıları da Milli Park alanı içinde bulunmaktadır.
Kaçkar Dağları Millî Parkı: Rize ili sınırları içinde olup, Çamlıhemşin ilçesine 16 km. uzaklıktadır. Dilek, Bulut ve Soğanlı Dağlarının arasında yer alan Kaçkar Dağı 3932 m. yüksekliğindedir. Türkiye aktüel buzul alanları bakımından zengin değildir. Pleistosen'e ait buzul izleri ile baraber aktüel buzullaşmanın birlikte görüldüğü ender pyerlerden birisidir. Bu sahada bir çok buzullarla birlikte, buzul gölleri, buzul vadileri, sikler ve morenler bulunmaktadır, Kaçkar Dağlarını batıdan Fırtına Deresi, kuzeyden ve doğudan Hemşin deresi çevreler. Bu vadiler zengin bir flora içermektedir. Bu bitki örtüsü Kolşik Flora özelliğinde olup, gerek alt flora endemik türleri de içermektedir. Yine Türkiye'de Rhododendron'ların 3000 m. ye ulaştığı tek yer burasıdır. Fauna açısından da zengin olan Kaçkar Dağları'nda kurt, ayı, domuz, tilki, yaban keçisi, geyik, sansar, çakal, yaban tavuğu bulunmaktadır. Millî Park alanı içerisinde kampingler, günübirlik kullanım alanları, trakking güzergahları ve yayla turizmini daha etkin hale getirmek için çalışmalar yürütülmektedir.               
Pullarda kullanılan slaytlar Millî Parklar Genel Müdürlüğü fotoğraf sanatçısı Cevat GÜNEL'den alınmıştır.

Avrupa 2000
Schuman Deklarasyonu
Ülkemizce 1958 yılından buyana Avrupa ülkeleri ile birlikte ortak konulu Anma Pullan çıkarılmaktadır. Avrupa Kamu Posta İşletmecilerinin tarihinde ilk kez PostEurop’un tüm üyeleri tarafından tek bir pul dizaynı kullanılması ve Avrupa Birliği'nin kurulmasında mihenk taşlarından olan tarihi Schuman Deklarasyonu'nun anma günü olan 9 Mayısta tüm üye ülkelerce dolaşıma çıkarılmıştır.
2000 Yılında PostEurop Avrupa pulunun dolaşıma çıkarılması, Avrupa Kamu Posta İşletmecileri arasındaki birliğin ve dayanışmanın gerçek bir kanıtı olmuştur.


Avrupa 2001

Doğal Su Zenginliği
DÜDENBAŞI ŞELALESİ: Düden Çayı, Antalya’nın yaklaşık 15 km kuzeyinde Düdenbaşı denilen yerden doğmaktadır. Çayın 20-25 metre yükseklikteki kayalar üzerinden, eşine ender rastlanan şelaleler yaparak döküldüğü yer Düdenbaşı Şelalesidir. Önemli bir turizm potansiyeline sahip Antalya yöremizde doğal zenginliklerimizin en güzel anıtlarından birisi olan Şelale, turistlerin ve yöre halkının büyük ilgi gösterdiği eşsiz mesire ve dinlenme yeridir.
YERKÖPRÜ ŞELALESİ: Karasu çayının, Hadim İlçesi Yerköprü mevkiinde oluşturduğu doğal bir güzelliktir. Toroslar’daki akarsular, arazinin kalkerli yapısından dolayı kimi vadilerde yer altı yolculuğu yapmak zorunda kalır. Dibe batar ve birkaç yüz metre sonra tekrar yeryüzüne çıkar. Başka Bölgelerimizde rastlanmayan içinden akarsuların geçtiği bu tünellere yerel olarak Yerköprü adı verilir. Karasu Çayı, Yerköprü Şelalesinin 150 metre kadar kuzeyinden doğmaktadır. Değdiği her şeyi kalkerle kaplayan, kayaların çatlaklarını kireç taşından bir harçla dolduran bu su, Yerköprü Şelalesinin doyumsuz oluşumlarının baş mimarıdır. Karasu Çayının, 15-20 metre yükseklikteki kayalar üzerinden Göksu Irmağının üzerine şelaleler halinde döküldüğü yer Hadim Yerköprü Şelalesidir. Anadolu'da sayılan 20’yi aşan Yerköprü şelalelerinin en güzel örneklerinden biridir.


Avrupa 2002

Sirk
Sirk, eğitilmiş hayvanlara yaptırılan çeşitli numaralarla akrobatlık, palyaçoluk, hayvan terbiyeciliği gibi alanlarda uzmanlaşmış sanatçıların bazen komik bazen güç ve tehlikeli gösterilerinin sergilendiği mekanlardır.
Sanatçılar geçmiş yüzyıllarda ülkeden ülkeye dolaşarak takla ve parende, hokkabazlık, akrobatlık gibi gösterileri kendi başlarına sunarlardı. Modern sirk 18. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıktı. Panayırların ilgi görmediği bir dönemde kapalı bir mekanda sergilenen gösteriler ilgi görmeye başladı. Atların çevresinde koştuğu daireyi belirten sirk sözcüğü zamanla yaygınlaştı ve bugünkü anlamını kazandı.
Günümüzde ise sirkler öncekilere oranla çok daha büyük daha fazla hareket yeteneğine sahiptir. Birçok grup birleşerek büyük sirkler oluşturmuşlardır. Sirkler heyecanlı gösterileri, garip yanları ve peri masallarını andıran gerçek dışılığı ile küçük büyük pek çok insanın ilgisini çekmiş bir gösteri türü olarak eğlence dünyasındaki yerini bugünde korumaktadır.

Avrupa 2003

Poster Sanatı
Posterler tasarım ve sanat kaygısının eşit ağırlıklı olduğu grafik ürünlerdir, ilk afişler süslenmiş duyurular biçiminde tasarlanırken dekoratif unsurlar zamanla mesaj ileten imgelere dönüştü. İmgelere mesaj iletme işleri yüklenince, sözcüklerin sayısı azalarak imge, sözel unsurlardan daha fazla kullanıldı.
Sanayiinin gelişmesi, kültür ve sanattaki atılımlar ve dolayısıyla giderek önem kazanan tanıtım etkinlikleri Türk afiş sanatına önemli bir canlılık getirmiştir.
Afiş, tasarlandığı ülkenin kültürel, ticari ve politik özelliklerini yansıtan, canlı ve estetik bir göstergedir.
Pullar üzerinde yer alan afişler Turizm Bakanlığı ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünden temin edilmiştir.

Avrupa 2004

Tatil
Tarih, kültür ve olağanüstü doğal güzelliklerin içiçe yaşandığı Türkiye bu özelliklerini günümüze kadar devam ettirebilmiş dünyanın ender turizm ve tatil cennetlerinden biridir. 8.000 km deniz sahili, dört mevsimi bir arada yaşatan iklimi, sayısız tarihi eserleri, antik kentleri, lezzetli yemekleri, köklü tarihi, doğal güzellikleri, kirlenmemiş denizi ve bakımlı turistik tesisleri ile her yıl ülkemizi ziyaret eden 10 milyonun üzerinde turiste sayısız fırsatlar ve güzellikler sunmaktadır.
Avrupa Kamu Posta idareleri Birliğinin 2004 yılında ortak konu olarak belirlediği “Tatil” konulu pullarda ülkemizin çeşitli tatil ve turizm olanaklarını yansıtan kompozisyonlara yer verilmiştir.

Avrupa 2005
Gastronomi
Yemek ve içmek insanın temel ihtiyacıdır. Yeme ve içmede estetik bir güzellik arayan gastronominin amacı mümkün olan en iyi beslenme ile insanın korunması ve hayattan zevk almasının sağlanmasıdır. Bu nedenle bir bilim olan gastronomi aynı zamanda iyi yemek yeme ve beslenme sanatı olarak tanımlanmaktadır.
Türklerin tarih boyunca çok çeşitli milletlerle iç içe yaşamış, yiyecek ve içecek kültürü alışverişinde bulunmuş olması Türk mutfağını zenginleştiren en önemli etkendir. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı sarayları, Türk mutfağının zenginleşmesinde ve sofra düzeninde önemli rol oynamıştır.Türkiye’nin çeşitli yörelerinde yüzlerce çeşit yemek yapılmakta, tüm bölgelerde ve illerde beslenme kültürü ile yemek çeşitleri ve pişirme teknikleri büyük farklılıklar göstermektedir. Et ve balık yemekleri, sebze, meyve ve tatlıları ile Türk mutfağı dünyanın sayılı mutfaklarından biridir.

Avrupa 2006
Gençlerin Gözüyle Bütünleşme
Avrupa Kamu Posta idareleri Birliği Post-Europ tarafından 2006 yılının ortak pul konusu “Gençlerin Gözüyle Bütünleşme” olarak belirlenmiştir. “Bütünleşme" sosyal, ekonomik ve siyasi konuları kapsayan bir kavram olup sosyal anlamda birleşme, bir araya gelme anlamını taşımaktadır. Bütünleşme gençlerin, kimsesizlerin, işsizlerin veya yabancıların toplumla bütünleşmesi şeklinde anlaşılabileceği gibi farklı bütünleşme kavramlarını da kapsayabilmektedir. Günümüzde daha çok konunun sosyal yönü ile ilgili olup birey ve toplum, grup ve toplum ilişkileri gibi sosyal psikolojinin çalışma alanlarını ifade etmektedir. Bu kavram sosyal boyutunun yanında ekonomik ve siyasi anlamlarda içermektedir. Ekonomik boyutuyla bütünleşme malların, hizmetlerin veya üretim faktörlerinin serbestçe dolaşımı, mal ve hizmetlerin gittikleri yerde eşit muamele görmeleri anlamına gelmektedir. Siyasal anlamda bütünleşme ise eşit hukuki haklar çerçevesinde birleşmeyi ifade etmektedir.

Avrupa 2007
İzciliğin 100. Yılı
Çeşitli yaş gruplarındaki gençlerin kişisel, sosyal ve manevi gelişimine katkıda bulunan bir gençlik faaliyeti olan izcilik herkese açık bir gençlik hareketidir. İzcilik, ırk, din ve dil ayrımı olmaksızın çocuk ve gençleri mevcut özellikleri ile bir bütün olarak ele alan, ruh ve beden sağlıklarını geliştiren, onların boş zamanlarını bir program çerçevesinde değerlendirilmesini sağlayan bir eğitim aracı olup bu özellikleri ile öğretim olmaktan çok uygulamalı bilgi ve beceri kazandıran bir faaliyettir. Çocukların ve gençlerin grup içerisinde ve doğada eğitilmesiyle karakter, beceri, sağlık ve cesaret gibi konularda daha çabuk eğitilebilecekleri fikrinden yola çıkılarak tüm dünyada okul dışı bir faaliyet olarak değerlendirilmiştir.
1907 yılında ilk kez İngiltere'de başlayan izcilik faaliyeti 1912’de Türkiye'de ilk izci oymağının kurulmasıyla resmi olarak çalışmalarına başladı. 1907 yılında yakılan izcilik ateşi, 100. yılında daha gür, daha parlak ve daha fazla coğrafya da yanmaya devam etmektedir. Türk izciliği 1912 yılından bu yana değişik kurumsal süreçlerden geçerek bugün Türkiye İzcilik Federasyonu çatısı altında dünya izcileri ile bütünlüğü sağlamaktadır.

Avrupa 2008
Mektup ( Post-Europ )
Mektup, yazının keşfi ile ortaya çıkan ve eski çağlardan beri kullanılan bir haberleşme aracıdır, insanların bilgi, görüş ve düşüncelerini birbirine bildirmek, istek ve dileklerini iletmek için kullanılan mektup, bir haberleşme aracı olmasının yanında kompozisyon ve taşıdığı üslup nitelikleri bakımından edebî bir değer taşır. Yazan kişilerin saygısı, sevgisi, karakteri, inancı, görüş ve düşünceleri hatta kültürü mektuba yansır.
Mektup, bir tarihçi için tarihe ışık tutan belge niteliği taşımaktadır. Bilinen en eski mektup örnekleri pişirilmiş kil tabletler üzerine yazılmış Sümer çivi yazıları ile Mısır firavunları ve Hitit krallarının Hattuşa (Boğazköy) arşivinde bulunan mektuplarıdır. Mektubun Batıdaki ilk örnekleri Yunan edebiyatında görülür. Mektup, bir edebiyat türü olarak, özellikle Latin edebiyatında gelişip yaygınlaşmıştır. Mektubun Türk edebiyatında da uzun bir geçmişi vardır. Şeyh Edebali'nin OsmanlI Devletinin kurucusu Osman Gazi'ye yazdığı ve devlet yönetimine ilişkin tavsiyeleri içeren mektubu önemli bir tarihi belgedir. OsmanlI Padişahlarının eşlerine yazdıkları aşk mektupları, önemli devlet adamlarının mektupları, ünlü sanatçıların ve edebiyatçıların yayınlanmış aşk ve çeşitli konulardaki mektupları geçmişten günümüze ulaşan önemli tarihi belgelerdir.
Mektuptaki hitap şekli gönderilen kişi ya da kurum göz önünde bulundurularak belirlenir. Mektuplar, konularına ve yazan ile yazılan arasındaki ilgiye göre özel mektuplar, resmi mektuplar ve iş mektupları olarak üçe ayrılır. Yaşanan hızlı teknolojik değişimlere rağmen gerek resmi ve iş mektupları, gerekse kişiden kişiye yazılan özel mektuplar, kurumlar ve insanlar arasındaki önemini korumaya devam etmektedir.

Avrupa 2009
20091301
20091302
Astroloji
Modem fiziğin ve teleskopik astronominin kurucularından olan büyük bilim adamı Galileo Galilei 1609 yılında teleskopla ilk gözlemini yaparak insanoğlunun gökyüzünü keşfinde ilk adımı attı. Eski çağlardan bu yana inanılan Dünya’nın evrenin merkezinde hareketsiz durduğu ve Güneş, Ay, gezegenler, yıldızlar ve tüm gökyüzünün Dünya’nm etrafında döndüğü şeklindeki teoremin yanlış olduğunu gösterdi. Bu büyük bilim adamının buluşlarının insanlığın ve uygarlığın gelişmesine büyük katkıları oldu.
Galileo’dan itibaren insanlar yer ve gökteki cisimlerin ve gezegenlerin aynı doğa yasaları ile hareket ettiğini, bu yasaların deneylerle ve gözlemlerle keşfedilebildiğini öğrendiler. Uluslararası Astronomi Birliği ve UNESCO’nun talebi üzerine Birleşmiş Milletler, teleskopla yapılan İlk Gökyüzü Gözleminin 400.yıldönümü olan 2009’u Dünya Astronomi Yılı ilan etti.
2009 yılının Dünya Astronomi Yılı ilan edilmesi nedeniyle Avrupa Kamu Posta İdareleri Birliğine üye ülkelerce de ortak konu olarak seçilmiş olup Türkiye’de ve dünya da “evren sizi bekliyor” sloganıyla yola çıkılarak gökyüzünü ve yaşadığımız evreni insanlara tanıtmayı, dünya çapında çocuklar ve gençler arasında astronomiye ve bilimsel düşünceye olan ilgiyi canlandırmayı hedeflemiştir.

Avrupa 2010
2010101
2010102
Çocuk Kitapları
Kitapların olmadığı dönemlerde çocuk edebiyatı, ninniler ve masallarla başladı. Hikâye anlatmak yüzyıllar boyunca nesilden nesile toplumun geleneklerini ve inanışlarını aktarmanın bir yöntemi oldu.  Ülkemizde çocuk edebiyatı Tanzimat Dönemi yazarlarının Fransızcadan çevrilen kasa şiirler ve hayvan hikâyeleri ile başladı. Cumhuriyet Döneminde Ahmet Rasim, Ahmet Mithat, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin gibi yazarlar çocuk kitapları yazdı.
Çocuk Kitapları; çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarını karşılayan, zihinsel, duygusal ve ruhsal gelişimini destekleyen ve en önemlisi zevkle okuduğu eserlerdir. Çocuk kitapları çocuklara bilgi verir. Çocukların duygu ve düşünce dünyasını geliştirir. Dünyada hiç bir dost, insana kitaptan daha yakın değildir. Çoğu zaman sıkıtımızı unutmak, tekdüze hayatımıza biraz renk, ışık vermek, daracık dünyamızda bulamadığımız şeyleri yaşamak için kitaplara sarılırız. Kitaplar doğruyu, güzeli, iyiyi bulmamıza yardım eder. Bugün, okuma alışkanlığının çocuk kitaplarıyla kazanılacağı, çocuk yaşlarda kitaplarla yapılan olumlu tanışmanın ileriki yaşlara da yansıyacağını herkesin kabul ettiği bir gerçektir.

Avrupa 2011
20110801
20110802
Ormanlar
Orman, belirli yükseklikteki ve büyüktükteki ağaçlar, çalı, otsu bitkiler, mantarlar, mikroorganizmalar ve çeşitli hayvanlarla, toprağın meydana getirdiği, aynı zamanda topluma çeşitli faydalar sağlayan biyolojik bir dengeye sahiptir. Bir ülkenen en değerli doğal kaynaklarından biri ormanlardır. Ormanlarına sahip çıkmayan ülkeler, çölleşmeye mahkumdur ve sahip oldukları en doğal zenginliğini de kaybetmiş olurlar.
Ormanların birçok faydaları bulunmakla birlikte oksijen kaynağı olması, su varlığını koruması, erozyonu önlemesi, beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu etkilere sahip olması,geçim kaynağı olması başlıca özelliklerindendir.Ülkemizde bulunan ormanlarda genellikle Sarıçam, Kayın, Karaçam, Sedir, Kızılçam, Göknar, Ladin, Fıstıkçamı, Porsuk, Selvi, Meşe, Gürgen, Kızılağaç, Akçaağaç, Dışbudak, Kestane, Çınar, Huş, Ihlamur,Sığla, Kavak ağaçları bulunmaktadır.Dünyamızı tehdit küresel ısınmanın çok konuşulduğu bu günlerde doğal güzellik ve zenginlik kaynağı olan ormanlara muhtaç olduğumuz bilinen bir gerçektir.

Avrupa 2012
20120901
Türkiye’yi Ziyaret Edin
Ülkemiz birçok mimari eseri, doğal güzellikleri ve toprakları üzerinde yaşamış büyük medeniyetlerin izlerini sınırları içerisinde barındırmaktadır. Önemli plajlara da sahip olan Türkiye’de; Bodrum, Fethiye, Marmaris, Kaş, Kuşadası, Alanya önemli tatil yöreleridir. Ayrıca dünyanın en iyi mutfaklarından biri olarak kabul edilen Türk mutfağı, sayısız çeşit ve eşsiz lezzetiyle konuklarının damaklarında unutulmayan bir tat bırakmaktadır. Türkiye, bölgeden bölgeye değişiklik gösteren, birbirinden güzel, renkli, ritmik, zarif ve kendine özgü tarzı ile çok eski bir folklorik dans geleneğine sahiptir. Misket, Atabarı, Zeybek, Çayda çıra, Kılıç kalkan oyunları bunlardan sadece birkaçıdır. Türkiye, misafirperver insanları ve görülmeye değer eşsiz güzellikleriyle yeni konuklarını beklemektedir.

Avrupa 2013
Posta Arabaları ve Posta Araçları
Posta ve haberleşme tarihi, insanoğlunun dağınık yaşayıştan, yerleşik düzene geçişinden, günümüze kadar uzanan oldukça geniş bir zaman diliminde kendini göstermiştir, öyle ki, mesafe ve coğrafik şartlara bağlı olarak, ateşle, dumanla, aynayı güneşe tutup yansıtarak, davul çalarak haberleşmeye çalışan insanlar daha sonra güvercinle, yaya ve atlı postacılarla haberleşme yoluna gitmiş bunu İzleyen zamanlarda da farklı posta ve haberleşme yöntemlerini keşfederek bunları geliştirmiştir.
Sümerlerde kil üzerine çivi ile yazılmış askeri ve siyasi tablet mektuplar ile başlayan posta ve haberleşme sistemi, Asurlular zamanında ticari mektuplarla tarih sahnesine çıkmış, gerçek anlamda ise düzenli posta ve haberleşme teşkilatının kuruluşu Pers İmparatorluğu zamanında olmuş ve Roma İmparatorluğu dönemine kadar devam etmiştir.
İslam tarihinde posta ve haberleşme sistemi “ Berid " teşkilatı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk tarihinde ise Osmanlı İmparatorluğuna kadar gündüzleri bayrakla geceleri davul ve borularla askeri haberleşme sağlanmış “ Karguy " adı verilen ateş kuleleri kullanılmıştır. Memlûk ve Eyyübiler zamanında askeri amaçların dışında ticari amaçlar için güvercinlerle haberleşmeden faydalanılmış, Selçuklularda Ulak, Çapar ve Peyk adı verilen resmi posta görevlileri de “ Berid ” teşkilatına katılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu dönemine geldiğimizde gelişmiş posta ve haberleşme öıgütü görülür. Bu hizmet Tanzimat Dönemine kadar yalnızca devlet işlerinin yürütülmesinde kullanılmıştır. Halkın bu hizmetten hiçbir şekilde faydalanmasını izin verilmemiştir. Bugünkü Posta Teşkilatının temelini oluşturan Posta Nezaretinin 1840 yılında kurulmasıyla beraber haberleşme halkın da ihtiyaçlarına karşılık vermeye başlamıştır.
Bu gelişmelerle birlikte haberleşme deniz, hava ve kara yoluyla teknolojinin en gelişmiş araçları vasıtasıyla umutları, heyecanı, bilgileri taşıyarak iletişim dünyasının vazgeçilmez bir unsuru olmuştur. PTT Kurumu 172 yıldır bu teknolojik gelişmeleri takip edip haberleşme çağının gereklerini yerine getirmektedir.

Avrupa 2014
Ulusal Müzik Enstrümanları
İlk çağlardan itibaren anayurtlarından değişik kıtalara yayılan Türkler, kültürlerini dolayısıyla müzik aletlerini gittikleri yerlere taşımışlardır. Geçmişten günümüze, Orta Asya'dan Avrupa ortalanna kadar uzanan geniş bîr alanda varlığını sürdüren Türk toplumları, müzik hayatlarını canlandırmak için çeşitli özellikte birçok çalgı kullanmıştır. Ud, kabak kemane, tambur, rebab, kanun, kaval, bağlama ve benzeri müzik aletlerimiz günümüze kadar varlığını sürdürmüş ve sürdürmeye de devam edecek ulusal enstrümanlarımızdandır.
KABAK KEMANE: Kabak Kemane, Türk Halk Müziğinin telli, yaylı ve deri kapaklı sazlarındandır. Yörelere ve biçimlerine göre farklı isimler alabilmektedir. Kabak kemane perdesiz bir çalgı olup her türlü kromatik ses rahatlıkla elde edilebilmektedir. Tekne kısmı genellikle su kabağından, sap kısmı İse sert ağaçlardan yapılmaktadır.
UD: Ud, kopuz ailesinden ortaya çıkan telli bir Türk müziği çalgısıdır. Şekil olarak iri karınlı, kısa ve kıvrık saplı, kirişli ve mızrapla çalınan bir çalgıdır. Farklı coğrafyalarda farklı isimler alan bu saz medeniyetin ilerlemesi ile değişikliklere uğramış ve kendini yenilemiştir. Ud, tekne ( gövde ), göğüs ( kapak ), sap, burguluk ve teller olmak üzere beş esas elemandan meydana gelmektedir.

Avrupa 2015
Avrupa 2015 - Eski Oyuncaklar
En geniş anlamıyla çağının tanığı olan oyuncak, gerek basit halk sanatı ürünü, gerek gelişmiş sanayi ürünü olarak yapıldığı dönemin ekonomik, toplumsal ve kültürel özelliklerini yansıtmaktadır.
Çocuğun zihinsel, duygusal, fiziksel ve sosyal gelişiminde önemli bir yere sahip olan oyuncak çocukların kendi güçlerini fark etmelerine ve yetişkinlerin dünyasına uyum sağlamalarına yardım eden tarihsel ve kültürel bir üründür. Tarihsel süreç içerisinde çocuklar ve çocukluk anlayışının değişmesi, oyuncaklarda farklılaşmaya neden olsa da çocuğu dünyayla karşı karşıya getirmek ve yaşama hazırlamak temel işlevini hep korumuştur. Bu bağlamda değişik çağların, kültürlerin, ulusların oyuncakları arasında farklılıktan çok ortaklık olduğu gözlenmektedir.
Ankara Üniversitesi Oyunçak Müzesi koleksiyonunda yer alan ve Doğanay Çevik tarafından fotoğrafları çekilmiş olan tokmaklı kağnı, el yapımı yöresel bebek ve beşik oyuncaklarına ait görsellere yer verilmiştir.

2015 Yılı Avrupa'nın En İyi Altın Pulu Ödülünü Tokmaklı Kağnı Görselinin yer aldığı pul kazandı.
Avrupa Kamu Posta İşletmecileri Birliği ( Posteurop ) tarafından her yıl En İyi Avrupa Pulu Yarışması düzenlenmekte olup 2015 yılında da tema olarak Eski Oyuncaklar konusu belirlenmiştir.
Yarışmaya, Avrupa 2015 - Eski Oyuncaklar konulu pullardan üzerinde Tokmaklı Kağnı Görselinin yer aldığı pul ile katılım sağlanmıştır. İnternet üzerinden yapılan oylama ve jüri yarışması olmak üzere iki kategoride ödüllerin verildiği yarışmada, İnternet üzerinden yapılan oylama sonucunda yarışmaya katılım sağladığı pul ile "Avrupa'nın En İyi Altın Pulu" ödülünü kazanmıştır. İnternet üzerinden yapılan oylama sonucunda, birinciliği Türkiye, ikinciliği Macaristan, üçüncülüğü Finlandiya almıştır.
Jüri yarışmasında ise birinciliği Rusya, ikinciliği İsveç, üçüncülüğü Letonya kazanmıştır.

Avrupa 2016
Avrupa 2016 - Yeşil Düşün
Yeşil düşünmek, insanların ve diğer canlıların doğal yaşam zinciri içerisinde yaşamlarını uyum içinde sürdürmesi ve doğa sevgisini temsil etmektedir.
İnsanların çevresiyle oluşturduğu doğal dengeyi meydana getiren zincirin halkalarında kopmalar olması, zincirin bütün halkalarını etkileyip, bu dengenin bozulmasına sebep olmakta ve çevre sorunlarını oluşturmaktadır.
Çevre sorunlarının önüne geçebilmek, gelecek nesillere sağlıklı ve yaşanır bir dünya bırakmak, kamuoyunun yeşil düşünme konusunda duyarlılığının artırılarak çevre bilinci oluşturulmasına katkı sağlamak amacı ile Yeşil Düşün Konusu Europa CEPT'e üye ülkelerce kararlaştırılmıştır.
PTT bu konuyu işlemiş fakat
Europa CEPT logosunu pula koymamıştır. Nedeni bilinmemektedir.

Avrupa 2017
Avrupa 2017 - Kaleler
Kars Kalesi: M .S, 1153 yılında Selçuklulara bağlı Saltuklu Sultanı Melik İzzeddin'in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kenti çevreleyen dış kale surları 12. yy' da inşa edilmeye başlanmıştır, 1386 tarihinde Timur tarafından yıkılan kale 1579 yılında Osmanlı Padişahı III Murat'ın fermanı İle Kars'a gelen Lala Mustafa Paşa taralından kale ve dış cephe surları yeniden yaptırılmıştır. 1616 ve 1636 yıllarında 2 defa onarım gören kale doğu-batı istikametinde 250 metre, kuzey-güney istikametinde yaklaşık 90 metredir. Kara Kalesi İçerisinde 12. yy' dan kalma Celal Baba Türbesi, askeri koğuşlar, tarlalar, cephanelik ve bir adet mescit yer almaktadır Sit alanı olarak ilan edilen Kars Kalesi kentten bakıldığında etkileyici bir görünüme sahiptir.
Bayburt Kalesi: Zigana ve Kop Dağları'ından aşılarak ulaşılan Bayburt Kalesi aynı zamanda Karadeniz'i Basra Körfezi'ne bağlayan ticaret yolu üzerinde bulunmaktadır. Bu yolu izleyen her seyyahın uğradığı kale ihtişamı korumaktadır.
Şehrin kuzeyinde yalçın kayalar üzerinde İnşa edilmiş olan kalenin kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Kale Türklere geçmeden önce Roma, Ermeni, Bizans, Arap ve Kommenos hakimiyetlerinde kalmıştır. Zengin bir tarihe sahip olan Bayburt Kalesi'ne Çin-ü Maçin Kalesi de denilmektedir. Kalenin dış yüzeylerinde tezyinat olarak mor ve yeşil renkli firuze çiniler kullanılmıştır. Bayburt Kalesi, Dede Korkut hikayelerinden 'Kam Büre Oğlu Bamsı Seyrek Boyunu Beyan Eder' adını taşıyan hikayede Beyrek ( Bey Böyrek veya Bamsı Böyrek )'in fethedip ün kazanmak İçin yola çıktığı kaledir.

Avrupa 2018
Avrupa 2018 - Köprüler
Dünü bugüne bağlayan yapıların başında yıllara meydan okuyan köprülerimiz gelir. Akarsu, kara yolu, demir yolu veya benzeri engelleri geçmek üzere inşa edilen, açıklığı 10 m ve daha büyük olan sanat yapılarına köprü denir, Şekilleri, çevresindeki doğal güzellikleri ve konumlarıyla Ülkemizde birbirinden farklı özellikler içeren köprüler, yüzyıllardır insanları birbirlerine kavuşturmuştur.
Artvir Çifteköprüler: Artvin İli, Arhavi İlçesinde bulunan ve Osmanlı Dönemi eseri olan tek kemerli ( Çifte Köprülerin uzunluğu 36 metre olup, genişlikleri 2,80 metre’dir. ) birbirine dik gelecek şekilde planlanan iki köprüden meydana gelmektedir. Her ikisi de tek gözlü ve yolunun eğimli olduğu taş köprüler grubuna girmektedir.
Edirne Uzunköprü: Edirne İli, Uzunköprü İlçesi, Ergene Nehri üzerinde. Suttan II Murat döneminde 1427-1443 yılları arasında 1392 metre uzunluğunda, 5,40 metre genişliğinde ve 174 gözlü olarak yaptırılan tarihi Uzunköprü, dünyanın günümüze ulaşan en uzun taş köprüsü olma özelliğine sahiptir. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Karayolları Genel Müdürlüğü arasında yürütülen ortak bir çalışma ile UNESCO tarafından Geçici Dünya Miras Listesine alınmıştır.

Avrupa 2019
2019.11 - Avrupa 2019 - Ulusal Kuşlar
Kuzey Kutbundan Güney Kutbuna dünya üzerindeki tüm ekosistemlerde yaşayabilen kuşlar, sabit vücut sıcaklıklı, kanatlı, yumurta ile üreyen hayvanlardır. Farklı iklim özelliklerine sahip bölgelerin bulunması birçok kuş türünün ülkemizde yaşamasına olanak sağlamıştır. Avrupa kuşlarının yaklaşık % 90'i ülkemizde gözlemlenmektedir.
Çizgili İshakkuşu ( Otus brucei ): Nesli tükenmek üzere olan ve sadece Şanlıurfa' nin Birecik ilçesinde Söğütlük adlı parkta yaşamını sürdüren Çizgili ishakkuşu 20-22 cm boyu ile dünyanın en küçük gece yırtıcısıdır.
Nisan ayının ikinci haftası Umman ve Basra bölgesinden göç ederek ülkemize gelen, yavrusunu büyüttükten sonra Eylül ayı sonu itibariyle tekrar göç eden endemik bir kuş türümüzdür. Danaburnu böceği, fare, çekirge, solucan ve böcekleri gece karanlığında termal gözleri ile görüp, avlayarak beslenir.
Anadolu Sıvacısı ( Şitta krueperi ): Ülkemizin iğne yapraklı ormanlarında yaşayan Anadolu Sivacısı 13-15 gram arasındaki ağırlığı ve 12-13 cm boyu ile Anadolu'nun narin kuşudur.
Basının üst yarışının siyah olması, gözlerinin üstünde göze çarpan beyci bir tüy şeridi bulunması ve göğsünün üzerinde yer alan geniş kestane renkli lekesi ile diğer kuşlardan ayrılan Anadolu'nun endemik bir kuş türüdür. Bu kuşun temel beşini kırıkkanathlar, küçük kurtçuklar, kelebekler, küçük tohumlar solucanlar ve böceklerdir.
Anadolu sivacısı, Dünyanın en eski Uluslararası Koruma örgütü olan BirdLife International tarafından "Avrupa Ölçeğinde Korumada Öncelikli Kuşiar" kategorisine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Avrupa 2020

İnsanlık tarihi kadar eski olan haberleşmenin sağlanabilmesi için; zamana, haberin niteliğine, mesafeye ve coğrafi şartlara göre farklı metotlar geliştirilmişti. Düşman saldırısı, fetih hareketi ve tehlikeli bir durumun varlığı gibi haberler duman çıkartılması, kanatları boyanan kırlangıçların gönderilmesi, davul çalınması, aynanın güneşe tutulup ışık yansıtılması, barutun patlamasıyla ortaya çıkan sesin kullanılması gibi yöntemlerle iletilmişti. Uzak mesafeye gönderilen haberlerin iletiminde ise ayağına mektup bağlanan güvercinler, kervanlar veya yolculardan yararlanıldığı gibi özellikle merkezî devletler yalnız bu iş için tesis olunmuş atlı haberciler, peykler ve gemiler kullanmıştı.
Toprakları üç kıtaya yayılan Osmanlı Devleti'nde yol sistemi, İstanbul boğazının doğusu ve batısı olmak üzere, Anadolu ve Rumeli yolları şeklinde örgütlenmişti. İstanbul'dan başlayan Osmanlı yolları, ülkeyi baştanbaşa kat eden "kol" adı verilen altı ana güzergâhtan oluşmaktaydı. Ana güzergâhlardan ayrılan tali yollar hem ana güzergâhların birbirleriyle olan bağlantısını sağlamakta hem de bu yollardan ülkenin en ücra köşelerine ulaşmayı mümkün kılmaktaydı. XVI. yüzyılın sonlarında anayolların uzunluğu yaklaşık 8.351 km olup, 131 idari birimi İstanbul ile irtibatlandırmaktaydı. Yaklaşık 15.799 km uzunluğundaki 56 tali yol ise 222 idari birimi en yakınındaki anayola bağlamaktaydı. Memleketin en ücra köşelerine ulaşan gelişmiş yol ağı sayesinde merkez-taşra irtibatı sistematik bir şekilde sağlanmaktaydı. Yine bu yollar üzerinde ulaşım, haberleşme ve ticaretin sorunsuz yürütülebilmesi için, gerekli yerlerde köprü, han, kervansaray, külliye, menzilhane, derbent ve palanga gibi konaklama ve güvenlik altyapı birimlerinin inşasına önem verilmekteydi.
Osmanlı Devleti'nde, merkez ile taşra arasındaki irtibat; ana yolların geçtiği şehir ve kasabalarda uygun aralıklarla kurulan menzilhane adı verilen istasyonlar vasıtasıyla sağlanmıştı. Menzilhanelerin temel görevi resmi evrakları taşıyan ulaklara, resmi gayelerle yolculuk yapan üst düzey yöneticilere, yabancı devlet elçilerine ve devlet hâzinesine ait parayı taşıyanlara, ellerindeki hükümde belirtilen miktarda at ( zaruri durumlarda ise araba ) temin etmekti. Menzilhaneler tamamıyla devlet hizmetinde olup, sivillerin yararlandıklarına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Modern kavramlarla tanımlamak gerekirse menzilhaneler için; devlet yönetimi için gerekli evrak, para ve personelin iletiminden sorumlu resmî posta istasyonları oldukları söylenebilir.
Haberlerin iletilmesi için istihdam edilen kişilere genel olarak "ulak" adı verilmekteydi. Ulaklar güvenilir, yol meşakkatine tahammüllü ve ata iyi binen tecrübeli kişiler arasından seçilmekteydi. Bunlar gidecekleri istikametlere göre yollar üzerindeki menzilhanelerde, yorulan beygirlerini yenileriyle değiştirir, zaruri durumlarda ise istirahat ederlerdi. Menzil teşkilatı vasıtasıyla binek sıkıntısı çekmeden ve vakit kaybetmeden, ulaşacakları yere varırlar, çok gecikmeden de geri dönebilirlerdi.
Menzilhanelerde sürücü adı verilen bir görevli kadrosu bulunmaktaydı. Bunların asli vazifeleri ulaklarla birlikte yolculuk yaparak, bağlı bulundukları menzilhanenin beygirlerini geri getirmekti. Sürücüler aynı zamanda ulaklara rehberlik ve muhafızlık yapmaktaydılar. Ayrıca yolculuk esnasında beygirlerin bakımı da bunların sorumluluğundaydı. Sürücülerle ilgili kadro tahsis edilmeden önce, ulaklar aldıkları beygirleri yolu üzerindeki menzilhanelerde bırakmakta, ancak ters yönden gelen ulaklar olursa beygirleri geri götürmekteydi. Aksi durumdaysa bir menzilhanede beygir sıkıntısı yaşanırken, diğerinde ise yığılma olmaktaydı. İşte sürücülerin istihdamıyla bu karmaşanın önüne geçildi.
Padişahın emirlerini, ilgili yerlere koşarak bildiren kişilere "peyk" denilirdi. Atlı olan ulakların aksine peykler yaya idi. Çoğunlukla İstanbul-Edirne arasında ( genellikle törensel amaçlarla ) koşan ve haber taşıyan peyklerin çok hızlı koştukları bilinmektedir. Peyklere, hızlı koşabilmeleri için küçük yaştan itibaren sıkı idman yaptırılmakta olup çıplak ayakla sıcak kumlarda koşmak da bu sürecin bir parçasıydı. Hiç durmadan saatlerce koşabilen peyklerin, nefeslerinin kesilmemesi için ağızlarında içleri boş ve delikli küçük yuvarlak halka taşıdıkları; kemer ve diz bağlarına da sedası hoş küçük çıngıraklar taktıkları rivayet edilmektedir. Peyklerin haberleşme alanında bir diğer görevi ise hac mevsiminde hacıların dönüşünü haber vermeleri olup buna "müjdecilik" adı verilmekteydi.

2021.11 - Avrupa 2021 - Nesli Tükenmekte Olan Ulusal Yaban Hayatı
Akdeniz Foku çizimine ait fotograf SAD AFAG Cem Kıraç'dan
Çayır Delicesi çizimine ait fotograf İdris Ölmez'den temin edilmiştir
Dünya üzerinde yaklaşık 8 milyon hayvan ve bitki türü bulunmakta ancak iklim değişikliği, tüketici tercihleri, kentleşme, demografinin değişmesi, arazi kullanımında değişiklikler, kirlilik, aşırı hasat ve istilacı türlerin yayılımı gibi unsurlar biyolojik çeşitliliği olumsuz etkilemektedir.
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından her yıl dünya çapında araştırmalar yapılmakta ve nesli tehdit altında olan canlı türlerinden araştırmalar sonucu tespit edilenler nesli tükenen kategorisine alınmaktadır.
Dünya üzerinde olduğu gibi Türkiye'de de Hatay Dağ Ceylanı, Yaban Keçisi, Çengel Boyunuzlu Dağ Keçisi, Kelaynak, Kızıl Geyik, Anadolu Yaban Koyunu, Alageyik, Angıt, Arı Kuşu, Balık Baykuşu, Çayır Delicesi, Çizgili Ishak Kuşu, Çöl Koşarı, Dik Kuyruk, Flamingo, Akdeniz Foku, Dağ Horozu, Kaşıkgaga, Yeşil Arı Kuşu, Yalı Çapkını gibi birçok hayvan türü nesil tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Akdeniz foku (Monachus monaehus);
Nesli dünyanın en fazla tehlike altında olan canlıları arasında ve Avrupa'nın ise en nadir türlerinden biridir. Tüm dünya nüfusu yaklaşık 700 bireyden oluşurken üreyen alt koloniler dünyada sadece 4 ülkede kalmıştır. Bu ülkeler Akdeniz'de Türkiye ve Yunanistan, Atlantik'te Portekiz'in Madeira adaları ile Batı Afrika'da Batı Sahra kıyılandır. Türkiye kıyılarında SAD-AFAG gibi bilimsel araştırmalar yapan kuruluşlara göre yaklaşık 100 birey yaşamakta olup esas olarak Ege ve Akdeniz'de İnsan yerleşimi olmayan kalan son yapılaşmamış kıyılarda yaşamaktadır. Az rastlanan bir deniz memelisi olan Akdeniz foku, Türkiye'de ulusal mevzuat ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler gereği yaşam alanlan ile birlikte koruma altındadır.
Çayır Delicesi (Circus pygargus);
Nesli tehlike altında olan bu tür, gündüz yırtıcıları içerisinde deliceler cinsinden bir kuştur. Ülkemizde ilkbahar ve yaz aylarında geçit kuşu olarak görülmektedir. Çayırlık alanlarda yaşamakta olup Karadeniz, Akdeniz, Orta Anadolu ile Doğu Anadolu olmak üzere ülkemizde geniş bir yayılıma sahiptir. En fazla Doğu Anadolu bölgesinde üreyen bu türün popülasyonu en iyi tahminlere göre 500 çift civarındadır. Yapılan araştırmalara göre gür ve yapısı bozulmamış süpürge otlarında ortalama 50 cm yüksekliğinde yuva yapmayı tercih eder. Bataklıklar, sulak sahalar ve çayırlık alanlar üzerinde uçarak küçük kemirgenler, yılanlar, küçük kuşlarla beslenmekte olup avlanmak için açık alanlara İhtiyaç duyar. Kanat açıklığı 100-120 cm, ağırlığı 225-450 gramdır.
PTT AŞ tarafından ülkemizdeki nesli tükenme tehlikesi altında olan "Akdeniz Foku ve Çayır Delicesi' görsellerine yer verilerek hazırlanan "Avrupa 2021 (Nesli Tükenmekte Olan Ulusal Yaban Hayatı)" konulu 2 (iki) değerli anma pulu ile 'Yeşil An Kuşu, Anadolu Yaban Koyunu ve Flamingo" görsellerine yer verilerek hazırlanan ilk gün zarfı 09.05.2021 tarihinde tedavüle sunulmuştur.


2022.11 - Avrupa 2022 - Hikayeler ve Mitler
Tarihi süreç içerisinde hemen her toplumda zulüm ve haksızlığa uğrayan, halkı için mücadele eden kahramanlar halkın gönlünde yer edinmişlerdir. Bu kahramanlar ile ilgili pek çok anlatı oluşturulmuş, adları ve yaptıkları ile efsaneleşmişlerdir.
Koroğlu, Türk halk hikâyesi geleneğinde adil, mert, gözü pek, yüreği sevgi dolu, vefalı bir kahramandır. Türk Dünyası'nın bir ucundan diğer ucuna uzanan farklı coğrafyalarında Köroğlu etrafında varyantlaşmış birçok anlatı mevcuttur. Kahramanın babasının başına gelen felaket, at seçimi yüzünden kör edilmesi, kahramanın olağanüstü bir ata sahip olması, Çamlıbel'i kurması ve etrafına yiğitlerini toplaması gibi bazı küçük farklılıklar dışında bu anlatılar genellikle aynı veya benzerdir. Türk Dünyasındaki anlatılarda kahramanın mücadelesi daha çok dışa yöneliktir. Anadolu anlatmalarında ise dışarıya karşı yapılan mücadelenin yerini adaletsiz yöneticilere karşı yapılan mücadele almıştır.
Pul görselinde; yerel yöneticinin emriyle haksız yere gözlerini kaybetmiş olan Ürüşan Baba'nın ( bazı anlatmalarda Ruşen Ali ) intikamını alma arzusu, kanatlarını açan şaha kalkmış Kırat ile ifade edilmiştir. Hem pul hem de ilk gün zarfı üzerinde yer alan ve kahramanlığı simgeleyen koç boynuzu motifi Köroğlu'nun kahramanlığını anlatır. Nazar boncuğunda yer alan göz motifi ise at seçimi yüzünden gözünü kaybeden Köroğlu'nun babasını hatırlatırken aynı zamanda dokumalara, boncuklara göz nuruyla işlenen Anadolu Estetiği'ni de yansıtmaktadır. İlk gün zarfında atların yetiştirilirken gün ışığına maruz kalmaması motifi tasvir edilmiştir. Ürüşan Baba atların karanlık, hiç gün ışığı girmeyen bir yerde tutulmasını istemiş ancak Dorat'ın üstüne gün ışığı düşmüştür. Kırat'ın üzerinde rüzgâr gibi esen Köroğlu'nun sadağı ( ok torbası ) ve kılıcının yanı sıra Köroğlu'nun bağlamasının da ilk gün zarfı görselinde yer alması, adaletin tesisi için İkna gücünün de önemini simgelemektedir.


2023.08/1386 - Avrupa 2023 - BARIŞ - İnsanlığın En Büyük Değeri
Avrupa Kamu Posta işletmecileri Birliği ( PostEurop ) tarafından düzenlenen Avrupa'nın En iyi Pulu Yarışması'nın 2023 yılının teması Barış-İnsanlığın En Büyük Değeri olarak belirlenmiş ve ülkemizce de yarışmaya katılım sağlanmıştır.
Yarışma sonucunda seçilen tasarım tüm PostEurop üye ülkelerince anma pulu olarak basılmıştır. Tasarımda; insanların birbirinin kültürünü kucakladığı, barışçıl bir şekilde bütünleştiği ve birbirine kenetlenen kalplerle Kelt Aşk Düğümü sembolünden ilham alınmıştır. Renk paleti dünyadaki tüm ulusları göstermekte olup birbirine kenetlenmiş parmaklarla eller karşılıklı saygı mesajını iletmektedir.


© Pulhane Ltd.Şti.