2000.14 - Türk Kültür Varlıkları - Türbeler
		    Arslan Baba Türbesi: Arslan Baba X ve XI asırlarda yaşamış Türk İslam mutasavvıfıdır.  Türbesi eski antik kent Otrar yakınlarında inşa edilmiş çok eski mimari yapı  olup, iki odadan oluşan türbenin ortasında uzun bir koridor, asıl odaların  yukarısında tuğla duvarlı birkaç kubbe yer almaktadır. Arslan  Baba, Hoca Ahmet Yesevî’ye 11 yaşında teşbihini emanet ederek, onun mürşidi ve  öğreticisi olmuş ve Ahmet Yesevî’yi Türk İslam Dünyasına kazandırmıştır.
            Karasaç Ana Türbesi: X ve  XI asırda yaşamış olup, Hoca Ahmet Yesevi’nin annesidir. Karasaç Ana ve babası  İbrahim Ata’nın ölümünden sonra Ahmet Yesevi onuruna Sayram’da türbe yapılmıştır.
            Hoca Ahmet Yesevi Türbesi: Hoca Ahmet Yesevi 1103-1166 yılları arasında yaşamış büyük Türk mutasavvıfı,  düşünürü ve şairidir. Türkistan’ın Sayram kasabasında doğmuş ve Yesi şehrinde  ( Kazakistan’da şimdiki adı Türkistan şehri ) vefat etmiştir. Burada Timur Han  tarafından sonradan yaptırılan muhteşem bir türbesi vardır.
Tarihimizde ve kültürümüzde büyük bir zirve teşkil eden  Yesevî, gerek diğer Türk yurtları gibi Anadolu’nun da Türkleşmesi ve  Müslümanlaşmasındaki etkisi, gerek kendisinden sonraki Türk mutasavvıfları  üzerindeki izleri bakımından önem taşır.
Islamiyeti açık, yalın ve temiz bir Türkçe ile anlatmış,  Türk töresini Islamiyetle kucaklaştırmış ve inançlarımıza milli bir üslûp  kazandırmıştır. Türklerin Islamiyeti yorumlayışlarındaki sevgi ve hoşgörüye dayalı  İnsanî tasavvuf anlayışının kurucusu aydın bir din bilginidir.. Aynı zamanda  Türk tasavvuf edebiyatının, Türk halk edebiyatının ve güzel Türkçenin en önemli  mimarlarından biridir.
Sadece  Türkiye Türklerinin değil, bütün Türk Cumhuriyetleri ve topluluklarındaki dünya  Türklüğünün müşterek değer olarak benimsediği ve ata - baba bildiği Yesevî;  çeşitli kültürel etkinliklerle anılmaktadır.
1996.16 - Tarihi, Sosyal ve Kültürel Varlıklarımız
Amasya Bayezit İl Halk Kütüphanesi: Bu yıl hizmete girişinin 500. Yılı olan Amasya Sultan II.  Bayezit Külliyesi Sultan’ın emri ile Amasya Valisi Ahmed Bey tarafından  1482-1486 arasında Mimar Şemseddin Ahmed’e yaptırılmıştır.
Bayezit Camii Külliyesi içerisinde yer alan Medrese binası  1992 tarihinde tamamen kütüphane olarak tahsis edilmiştir. Külliyedeki medrese  ve camii içinde bulunan eserler bugünkü kütüphane kolleksiyonun temelini  oluşturmuştur.
Halen İl Halk Kütüphanesi olarak hizmet veren bu kütüphanede  1925 yılında halk bölümü, 1957 yılında çocuk bölümü ve 1960 yılında da bölge  cilt atölyesi açılmıştır.
Çok değerli yazma eser koleksiyonuna sahip olan kütüphanede  1995 yılı istatistiklerine göre toplam 33.445 adet kitap vardır.
Divriği Ulucami ve Darüşşifası: Mengücük hükümdarı Ahmet Şah’la ( Cami Bölümü ) karısı Turan  Melik ( Darüşşifa Bölümü ) tarafından yaptırılmıştır. 1228-29 yıllarında  tamamlanmıştır. Mimarı Ahlatlı Hürrem Şah’tır.
Cami ile Darüşşifa bitişik düzenlenmiştir. Yapı 32 x 63 metre  boyutlarında dikdörtgen şeklindedir. Cami kuzey, Darüşşifa güney uçtadır.  Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarla yapı epeyce değişikliğe uğramıştır.
2000.10 - Kültür Varlıklarımız 2000 ( Mezar Taşları, Kümbet ve Türbeler )
Usta Şagirt Kümbeti ( Ulu Kümbet ) Ahlat: İki kubbe  mahallesinin güneybatısında ve meydanlık mezarlığının güneyinde yer alan kümbet  Ahlat kümbetlerini tek başına sembolize edebilecek niteliktedir. Kitabesi  olmadığı için kesin tarihi bilinmeyen yapının XIII. yüzyılın son çeyreğinde  yapıldığı tahmin edilmektedir. Kümbet, altta cenazelik ve üstte ziyaret  kısımları ile iki katlıdır. Dıştan köşeleri üçgen şeklinde kesilmek suretiyle yumuşatılan  kare kaide üzerinde, silindir biçimde yükselen gövdesini içten kubbe, dıştan  konik bir çatı örtmektedir. Şehirdeki kümbetlerin en büyüğü olan bu yapı,  mimarisi, taş işçiliği ve süslemeleriyle Anadolu mezar anıtlarının en seçkin  örneğidir.
Koç Başlı Mezar Taşları Tunceli: Anadolu’nun  birçok yerinde ve Tunceli yöresinde görülen koç, koyun ve at başı şeklindeki  mezar taşı geleneği Orta Asya mezar kültürü ve şamanist geleneklerinin devamıdır.  Akkoyunlu ve Karakoyunlularla birlikte Anadolu’ya taşınan bu geleneğin kültür  tarihimizde önemli bir yeri vardır. Mezar taşları üzerindeki kılıç, balta,  ok - yay gibi savaş aletleri ile ayna -t arak, saban gibi figürler kişinin  mesleğini simgelemektedir. Bu tür mezar taşlarının din büyükleri, bey ya da  yönetici kişiler adına yapıldığı kabul edilmektedir.
İsabey Türbesi Üsküp: Usküp’te bulunan bu Türbe de İshak Beyin oğlu İsa Bey ya da  küçük kardeşi Paşa Bey’in yattığı rivayet edilmektedir. Sekiz köşeli hariçten  göstermelik kemerli ve kemerlerinin aynalarında kakma çinilerle yapılmış altı  köşe yıldızlar bulunmaktadır. Bu türbede diğer türbelerden farklı olarak  kubbenin tepesinde ufak bir minare peteği ve kısa bir külah bulunmaktadır.  Kapısında tel bir kafes bulunan bu türbe Anadolu’da ve Türk Cumhuriyetlerinde  bulunan türbelerle benzer motifler taşımaktadır.
Yusuf Bin Kuseyr Türbesi ( Kümbeti ) Nahçıvan: 1162 tarihinde İldenizoğulları’ nın ilk hükümdarı Şemseddin  İldeniz zamanında Nahcıvan’da inşa edilmiştir. Bu kümbet, tuğladan sekizgen  gövde üzerine sekizgen piramit külahlı bir yapıdır. Yapı tarihi kitabesi, kapı  ile bunun arasında dört satır halinde sadeleştirilmiş bir kufi yazı ile  belgelenmiştir. Kümbetin üst tarafında geometrik tuğla süslemeler, alt  tarafında ise birbirini kesen altıgenlerden gelişen bezemelerle yüzey kaplanmıştır.  Bezemeleri ve plan özellikleri ile Selçuklu geleneğine bağlı kalınmıştır.
2001.12 - Kültür Varlıklarımız 2001 - Türbeler 
Şirvanşahlar Sarayı: Bakü  kalesinde önemli bir mimari topluluk olan Şirvanşahlar Saray külliyesi, XV yy.  sonlarından XVI. yy başlarına kadar eklenen çeşitli bölümlerden meydana  gelmiştir. Şirvanşahlar Saray külliyesi, mimari olarak kuzeye doğru çıkıntılı  alçak sütunlar ve sivri kemerli sundurma ile geniş bir avluya sahip  bulunmaktadır. Avlunun ortasında sekizgen biçiminde etrafı düz çatılı üzeri  kubbe ile örtülü bir yapı yükselmektedir. Divanhane olarak anılan bu bölüm XV  yy. da yapılmıştır. Keykubat camii, Seyit Yahya Bakuvi kümbeti, Saray camii ve  III. Murat’ın dış ( Tak ) kapı kitabesi külliyenin önemli bölümlerindendir.
Sultan Tekeş Türbesi: Türkmenistan’da  bulunan Sultan Tekeş Türbesinin X1I - XIII yy’lar arasında yapıldığı tahmin  edilmektedir. Plan ve mekan anlayışı açısından türbeler, bölgeler ve kültür  açısından farklılıklar arz eder. Sultan Tekeş Türbesi kare planlı, içten  kubbeli dışta sivri ve konik külahlı bir yapıya sahiptir. Ürgenç’te Harzemşahlar  devrinden kalan diğer yapı türlerine göre daha iyi korunmuştur.
Timur Türbesi: Timur 1336 - 1405 yılları arasında yaşamış olup kendi  adıyla anılan İmparatorluğunun kurucusudur. Semerkant’ta bulunan türbesi  döneminin en seçkin mimari örneklerindendir. Dıştan sekizgen, içten kare planlı  özelliğe sahip olup, silindirik kasnak üzerine yivli bir dış kubbe ile  örtülmüştür. En belirgin özelliği ise 34 metre yüksekliğindeki kubbesidir. Çift  kubbe yapısı ile abidevi bir görüntü sergileyen türbenin dış kapı girişinin iki  tarafında yükselen minareler 1860 - 1903 yıllarında yıkılmıştır. Timur’un türbe  içindeki lahiti koyu yeşil yeşim taşından yapılmış, ayrıca kubbe kasnağına  birkaç metre boyunda harflerle ayetler yazılmış olup, türbenin içi kıymetli  çinilerle süslenmiştir. Türbedeki çinilerin renkleri firuze, süslemeler ise  altın yaldızlıdır.
Yıldırım Beyazıt Türbesi: 1360-1403  yılları arasında yaşamış, IV. Osmanlı padişahıdır. Kendisi hayatta iken  yapımına başlanan ve Çelebi Mehmet döneminde tamamlanan külliye, kültür  varlıklarımızın en seçkin örnekleri arasında yer almaktadır. Külliye içerisinde  Yıldırım Beyazıt türbesi, Medrese, Darüşşifâ ( İlk Osmanlı Hastanesi ), Hamam yer  almaktadır. Türbe kapısı beyaz mermerden, duvarları iki sıra tuğla bir sıra  taştan inşa edilmiş olup Yıldırım Beyazıt’ın sandukası türbe içerisinde pirinç  parmaklıkla çevrilmiştir.
2002.13 -Türk - Macar İlişkileri
          Uzun bir tarihi geçmişe dayanan Türk - Macar ilişkilerinin daha da  güçlendirilmesi amacıyla ortak kültür varlıklarının işlendiği Kültür  Varlıklarımız konusu  her iki ülke tarafından işlenmiştir.
Gazi Kasımpaşa Camii / Peç: Budin Valisi Gazi Kasım Paşa  tarafından 1548-1551 yılları arasında yaptırılmıştır. Geçmişten günümüze kadar  birçok kez tadilat geçiren camii, büyük bir tarihi kültürü yansıtmaktadır. Altı  sütun üzerine oturtulmuş yedi kubbeli caminin minaresinde Macaristan mermeri ve  pişmiş kil kullanılmıştır. Parmaklıklar ile süslenmiş çift kapılı mihrabı bozulmadan  korunmuş, caminin kemer başları yaprak süslemeleri ile bezenmiştir.  Macaristan'ın Osmanlı egemenliğinden çıkmasından sonra kilise haline getirilen  caminin bakım ve onarımında Osmanlı mimari tarzına bağlı kalınmıştır.  Macaristan'daki en önemli Türk kültür varlıklarından olan Gazi Kasımpaşa  Camisi, etkileyici manzarası nedeniyle herkesin ilgi ve beğenisini kazanmıştır.
Rakoczi Evi / Tekirdağ: 1700 lü yıllarda yapıldığı  tahmin edilen Rakoczi Evi, Tekirdağ'da Marmara'ya hakim bir tepe üzerinde inşa  edilmiş olup zemin hariç iki katlıdır.Türk mimari tarzının en güzel  örneklerinden biri olan Rakoczi Evi 18. yüzyılın mimari özelliklerini  taşımaktadır. Sultan III. Ahmet tarafından Macar Prensi Frene Rakoczi’ye  armağan edilmiştir. Macar prensi Frene Rakoczi’nin 1735 yılında ölümünden sonra  Rakoczi Evi Naci ve Basri kardeşlere mübadil hakkı olarak verildi. 12 Haziran  1928 tarihinde İl Özel İdaresi tarafından yeni sahiplerinden satın alınarak  Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine devredildi. 1931- 1932 yılları arasında Macar  Hükümeti tarafından restore ettirilen yapı halen müze olarak kullanılmaktadır.
2003.15 - Atatürk Evleri 
ATATÜRK KÖŞKÜ, TRABZON: 1903  yılında Rus Mimar Konstantin Kubayani tarafından şehrin güney batı kısmında  Soğuksu tepesinde dört katlı olarak inşa edildi. 19 yüzyıl Avrupa mimarisi  özelliklerini taşıyan köşk aynı zamanda şehrin bir simgesi haline geldi.  Cumhuriyetin ilanından sonra mülkiyeti hâzineye geçen köşk Atatürk'ün 15 Eylül  1924 tarihinde Trabzon’u ziyareti sırasında kendisine hediye edildi. Atatürk,  1930 ve 1937 tarihlerindeki gelişinde de bu Köşkte kalarak vasiyetinin büyük  bölümünü burada yazdı. Bu Mimari eser 1964 yılında Müzeye dönüştürüldü.
  SAKARYA MÜZESİ, ADAPAZARI:1910-1915  yılları arasında dönemin Askerlik Şubesi Başkanı Binbaşı Baha Bey tarafından  zemin katla birlikte üç katlı olarak yaptırılan konut, daha sonra Atatürk’ün  yakın arkadaşı ve Milletvekili Haşan Cavit Bey tarafından satın alındı. 1922  yılında Atatürk’ün annesi Zübeyde hanım ile buluştuğu ve 3 gün kaldıkları bu  ev 1967 yılında meydana gelen depremde büyük hasar gördü. 1983 yılında sivil  mimarlık örneği olarak tescil edilmesinden sonra kamulaştrılarak bazı  tadilatlar yapıldı. 1999 yılındaki Adapazarı depreminde vitrinlerde ve  eserlerde hasarlar meydana gelmesi sonucu bir süre ziyarete kapatılan müze  2003 yılında yeniden ziyarete açıldı.
  ATATÜRK EVİ, SELANİK: 1870  yılında yaptırıldı. Atatürk’ün doğduğu ve çocukluk ve gençlik yıllarının bir  kısmının geçtiği ev Selanik Başkonsolosluğumuzun da bulunduğu, etrafı duvarla  çevrili bir bahçenin ana caddeye bakan köşesi üzerindedir. Bodrum ile birlikte  üç katlı ve avlu içerisinde ki ev Selanik Belediyesi tarafından Atatürk’e  hediye edildi ve anahtarı Selanik Konsolosluğuna teslim edildi. Zaman zaman geniş  çapta büyük onarım gören Atatürk evi müze olarak 1953 yılında hizmete açıldı.
  ATATÜRK MÜZE KÖŞKÜ, ANKARA: 1876  yılında Çankaya sırtlarında bir bağ evi olarak yaptırılan köşk, Kurtuluş Savaşı  yıllarında Ankara halkı tarafından satın alınarak Atatürk’e armağan edildi.  “Atatürk Köşkü” veya “Çankaya Köşkü” olarak tanımlanan bu küçük mekan Atatürk  tarafından savaş yıllarında karargah olarak, 1921 yılından itibaren ise 11 yıl  süre ile hem büro hem de konut olarak kullanıldı. İlk biçimiyle giriş salonu ve  sağlı sollu iki oda ile aynı yapıda olan üst kattan oluşan köşk 1924 yılında  yapılan eklemelerle bu günkü biçimine kavuştu. Büyük Önder Atatürk ‘ün  yaşadığı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en önemli kararların alındığı bu köşk pek çok devlet adamına ev sahipliği yaptı.  Yapılan tüm ekleme ve düzenlemelere rağmen 1932 yılında bina yetersiz kalınca  Atatürk yeni yaptırılan pembe köşke taşındı. Eski köşk bütün eşyaları ile  korumaya alındı. 1938'de Atatürk’ün ölümünden sonra müzeye dönüştürüldü.
  
 2004.06 - İpekyolu
Çin’den başlayıp, Orta Asya üzerinden Anadolu’ya ve  Avrupa’ya ulaşan İpekyolu üzerinde bulunan kervansaraylar, dinlenme ve  konaklama imkanı sağlayan, sanatsal değeri olan kültürel mirasımızın en değerli  örnekleridir. İpek yolu kervanları 2000 yıllık tarihi boyunca doğudan batıya  sadece ipek, baharat ve porselen değil; geçtikleri ülkelerin dillerini,  dinlerini, geleneklerini, göreneklerini keşiflerini kısacası kültürlerini de  taşımışlardır. Başta Orta Asya Türk Cumhuriyetleri olmak üzere, ortak  tarihi, kültürel ve sosyal değerleri paylaştığımız Balkanlar ve Kafkasya’da  bulunan dost ülkelerle ülkemiz arasında son yıllarda sürdürülen ekonomik,  kültürel ve siyasi ilişkilerin artmasına paralel olarak posta hizmetlerinde de  yoğunluk görülmesi, ayrıca dünyada meydana gelen globalleşme nedeniyle  uluslararası alandaki ortak çıkarlarımızın daha üst düzeye çıkarılması ve  savunulmasını teminen Türk PTT İdaresi öncülüğünde; Azerbaycan, KKTC, Pakistan  ve Türkiye arasında “AVRASYA POSTA BİRLİĞİ” adı  altında 2001 yılında bir Birlik kurulmuştur. Birliğin kuruluş amaçları arasında; Üye ülkeler arasında  ortak konulu posta pulu çıkarılması ve pul sergileri düzenlenmesi konuları  bulunmaktadır.
Mamahatun Kervansarayı: Erzincan’a  88 km. uzaklıkta Tercan ilçesinin merkezinde yer almaktadır. Planı ve mimari  özellikleri itibariyle 12. yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilmektedir.  Osmanlı kent Hanları planında olan yapı; Tercan’a ait sarımsı renkte düzgün  blok taştan inşa edilmiştir. Çevre duvarları 16 yarım kuleyle desteklenmiş  olup, sivri kemerli taç kapısı vardır. Girişin sağ ve solunda depo bölümü,  ortada ise avlu, kuzey ve güneyinde uzun odalar ile bir dizi hücrelerden  oluşmuştur.
Çardakhan Kervansarayı: Denizli-Afyon  karayolunun solunda ve Çardak ilçe merkezinin içinde bulunan bu han, portali  üzerindeki yedi satır kitabesine göre, Alaeddin Keykubat’ın emirlerinden  Esededdin Ayaz bin Abdullah el Şahabi tarafından yaptırılmıştır. Doğu batı  doğrultusunda inşa edilen han, oldukça geniş kare avlusu ve altı bölümlü, beş  şahından oluşan holü ile sultan hanların sadeleşmiş bir benzerini  oluşturmaktadır. Doğu batı ekseninde dikdörtgen planlıdır.
2005.20 - Mevlana 
Ünlü  Türk mutasavvıfı ve düşünürü Mevlana Celaleddin-i Rumi 1207 yılında Horasan’ın  Belh şehrinde doğdu. Onun doğduğu yıllarda yaşanan istikrarsızlıklar nedeniyle  ailesi ile birlikte bugünkü Karaman’a yerleşti. Babasından ve onun yakın  çevresinden etkilenerek görgü ve bilgisini artırdı. Dönemin Selçuklu hükümdarı  Alaaddin Keykubat’ın daveti üzerine Konya’ya geldi. Büyük eseri Mesnevi’yi  burada yazdı. Mevlana’nın 5 eseri bulunmakta olup en ünlüsü Mesnevi’dir. Diğer  eserleri ise Fihi Ma Fih, Divan-ı Kebir, Meclis-i Saba ve Mektubattır. Tanrı ve  insan sevgisini esas alan dünya görüşü felsefesinin temelini oluşturmaktadır.  1273’te vefat etti.
2007.17 - Gölge Oyunu Karakterleri
Gölge  oyunu eski bir Türk eğlencesidir. Gölge oyununun kökü Asya’ ya kadar uzanmakta  olup, hayvan derilerinden kesilerek hazırlanmış insan, hayvan, eşya gibi  figürlerin bir ışık kaynağı önünde oynatılarak, gölgelerinin gerdirilmiş, beyaz  bir perdeye düşürüldüğü gösteri sanatıdır.
Gazete,  televizyon, radyo gibi iletişim araçlarının olmadığı zamanlarda toplumu hem  eğlendirmiş, hem de zaman zaman siyasal içeriği ile kamuoyunu temsil ederek  toplumun sesi olmuştur. Gölge oyunlan mukaddime (Bir olayın başlangıcı), muhavere (İki kişi arasında karşılıklı olarak yapılan konuşma), fasıl ve bitiş olmak  üzere dört bölümden oluşmaktadır. Başrolünde Karagöz ve Hacivat adlı iki zıt  karakter vardır. Karagöz halkın ahlak ve sağduyusunun temsilcisi olup, özü sözü  birdir. Hacivat ise medrese eğitimi görmüş, kişisel çıkarlarını her zaman ön  planda tutan entelektüel bir karakterdir. Oyunun akışına göre kendi kılık ve  şiveleri ile Tuzsuz Deli Bekir, Tiryaki, Frenk, Zenne, Çelebi. Beberuhi gibi  değişik tipler oyuna girip çıkarlar.
Gölge  oyunu güldürücü sözlere ve nüktelere dayanan bir oyundur. Günümüzde ülkemizi  tanıtıcı sanatların başında gelen Gölge oyunu turistik otel ve lokantalarda  oynatılmaktadır.
2011.20 - Hasankeyf
Ne zaman Kurulduğu tam olarak bilinmeyen Hasankeyf'in jeolpolitik yapısı çok eski bir yerleşim merkezi olduğunu göstermektedir. Bölgede bulunnan çok sayıdakti mağaradan bazıları bugün bile zaman zaman mesken olarak kullanıldığından insanların çok eski çağlardan beridir burularda yerleştiklyerini ispatlar gibidir.
Hasankeyf kalesi, MS 4. yüzyılda Bizans İmparatoru Kostantino'un ele geçirdiği bölgeyi korumak amacıyla yaptırdığı iki sınır kalesinden biridir.
Hasankeyf, MS 639 yılında Emeviler tarafından fethedilmiş olup daha sonra; Abbasiler, Hamdaniler, Merveniler, Artuklular, Eyyubiler ve Osmanlılar'ın hakimiyetine girmiştir. Hasankeyf en parlak dönemini Artuklular dönemindie yaşamış ve halen bu dönemden kalan pek çok tarihi esere sahiptir.
2012.23 - Kütahya
Ege  bölgesinin İç Batı Anadolu bölümünde yer alan Kütahya’nın, Hitit metinlerinde  geçen Assuva tarihiyle ilgili IV. Tuthaliya (M.Ö. 1256-1220) yıllıklarına  dayanarak, M.Ö. II. binin ortalarında kurulduğu söylenebilir. Eski kaynaklara  göre, şehrin antik çağlardaki adı Kotiaeion, Koti şeklinde geçmektedir.  Kütahya, bilinen tarihi içinde Hitit, Frig, Roma, Bizans, Selçuklu,  Germiyanoğulları ve Osmanlı Dönemi uygarlıklarıyla Türkiye Cumhuriyetine  ulaşmıştır.
Kütahya  Kalesi, Mevlevihane, Ulu Camii, Aizonai Antik Kenti, Dumlupınar Üniversitesi  Binası, Çini, Dumlupınar Şehitliği, Hayme Ana Türbesi (Ertuğrul Gazinin  Annesi), Domaniç (Osmanlının temelinin atıldığı yerlerden birisi), Seyyah  Evliya Çelebi (Kütanya-Zeryen Mahallesi doğumlu), gibi birçok kültürel mirasa  sahip olan Kütahya’nın sayısız değerlerinden birkaçıdır. Bu sayısız kültür  mirasından biri olarak Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde bulunan Aizonai Antik  kenti turistlerin ilgisini çekmeye devam etmektedir. 3.000 yıllık tarihe sahip  olan ilçede iyi korunmuş bir Zeus tapınağı, dünyanın ilk örneklerinden  Staayum-Tiyatro kompleksi, dünyanın ilk ticari borsa binası vardır. Ertuğrul  Gazı döneminde başkent Söğütden (Osmanlı Beyliğinin ilk başkenti) gelen Çavdar  boylarının buraya yerleşmesiyle ilçe Çavdarhisar adını almıştır.
2014.18 - Kültür Varlıklarımız ( Konulu    Resmi Posta Pulları )
Yurdumuzdaki Turistik Yörelerin Kültür Varlıkları toplu halde pullara işlenmiştir. 
Kapadokya, Peri bacaları - Çanakkale, Truva atı - İstanbul, Kız kulesi - Adıyaman - Nemrut dağı
 2015.14 - Unesco Dünya Mirası Listesindeki Eserlerimiz ( İSTANBUL )
 Yeditepeli şehir olarak bilinen İstanbul tarihe tanıklık  etmiş en eski şehirlerden biridir. Kıtalararası bir şehir olan İstanbul günün  her saati ve yılın her gününde ayrıcalıklı paha biçilemez güzellikte bir  siluete sahiptir. Sokakları tarih kokan bu efsane şehir dünyada kültürler arası  iletişimin hala devam ettiği özel coğrafyalardan biri olma özelliğine sahiptir.
Evrensel değerlere  sahip olan İstanbul'un tarihi aianları 1985 yılında UNESCO Dünya Miras  Listesi'ne kaydedilmiştir.
Bu tarihi alanlar dört bölgeden oluşmaktadır.
Sultanahmet Kentsel Arkeolojik Koruma Alanı: Tarihi Yarımada'nın doğusunda, Sarayburnu Tepesi üzerinde  bulunan Topkapı Sarayı'nın yer aldığı Sur-i Sultani ile Sultanahmet olmak üzere  kendi içinde iki bölgeden oluşmaktadır. Doğu ve güney sınırını Marmara sahil  surları oluşturmaktadır. Alanın batı sınırı kuzeyde Sur-i Sultani ile başlayıp  güneye doğru Küçük Ayasofya'yı da içine alacak şekilde Marmara Surları'na  ulaşmaktadır.
Süleymaniye Camii ve  Çevresi Koruma Alanı: Haliç'e hâkim bir tepe  üzerinde kent siluetinde belirleyici bir nokta oluşturan Süleymaniye Külliyesi  ve Şehzade Mehmet Külliyesi çevresinde yer almakta ve Süleymaniye, Vefa ve  Vezneciler semtlerini kapsamaktadır.
Zeyrek Camii ve Çevresi Koruma Alanı: Haliç'e hâkim bir teras üzerinde Atatürk Bulvarı'nın  batısında yer almakta ve Molla Zeyrek Camii ile çevresindeki sokakları  içermektedir.
İstanbul Kara Surları Koruma Alanı: Kentin kurulduğu yarımadayı batıda ( Kara yönünde )  sınırlayan ve güneyde Marmara Denizi'nden başlayıp kuzeyde Haliç'e kadar uzanan  surları ve yakın çevresini içerir.
2017.17 - Kültür Varlıklarımız - Bitlis
Anadolu tarihinin  önemli merkezlerinden biri olan ve minareler şehri olarak bitinen Bitlis, Doğu  Anadolu Bölgesi'nde Van Golü'nün batısında vadi içine kurutmuş, 7000 yiltik  tarihi ve kültürü günümüze kadar taşımış bir ilimizdir.
Neolotik çağdan başlayarak,  Urartular, Asur, Med, Pers, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin  bütünleştiği, sinesinde engin bir tarih hâzinesi saklayan, açık müze hazînesi  konumunda olan Bitlis, Türkiye'nin en büyük yanardağı olan Nemrut Dağı ve Krater  Gölü, Beş Minaresi, şifalı sulan ve misafirperver insanı ile tarih ve doğanın  kucaklaşmasını en güzel şekilde sergilemektedir.
Bitlis'in en sağlam yapılarından ve  Selçuklu eserlerinden biri olan 
İhlasiye Medresesi, Malazgirt Savaşı'nda şehit  düşenler için hazırlanmış 
Ahlat Selçuklu Mezarlığı, Akkoyunlu Hükümdan Rüstem  Bayender adına yaptırılan ve halk arasında 
Parmaklı Kümbet adıyla da  anılan 
Emir Bayındır Kümbeti ve Bitlis - Baykan Yolu Narlıdere Köyü'nde bulunan 
Narfıdere ( Kasrik ) Köprüsü görsellerine yer verilmiştir.
 2022.20 - Kültür Varlıklarımız - Uşak
Uşak yöresi tarihin  bilinen dönemlerinden beri bir yerleşim bölgesidir. Lidya, Frigya, Hellen,  Roma, Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok uygarlığın izlerini taşıyan kent  Temenothyrea, Flaviopolis ve Uşşak adları ile anılmıştır. Uşşak kelimesi Aşıklar Diyarı anlamına gelmekle birlikte burada ki Obsekion kentinin adından türediği de varsayılmaktadır.
Uşak 29 Ağustos 1920'de  başlayan ve iki yıl iki gün süren Yunan işgalinden 1 Eylül 1922 günü  kurtulmuştur. Milli mücadele yıllarında Uşak, maddi ve manevi bakımdan zarara  uğramasına rağmen, Cumhuriyet Türkiyesi'nde ilk girişimlerle sanayi hamlesini  başlatmıştır. Osmanlı devrinde Hüdavendigar Vilayetinin Kütahya Sancağına bağlı  bir kaza olan Uşak, 9 Temmuz 1953 tarihinde il merkezi haline gelmiştir.
Uşak ilimizde, Blaundus Antik Kenti, Frigyalılar döneminden kalma tarihi Cılandıras Köprüsü, Paşa Hanı, Germiyan Beyliği  devrinin mimari özelliğini taşıyan Ulu Cami, yapılış tarihi kesin  olarak bilinmeyen Burma Cami ile Cumhuriyetin ilk yıllarında  yapılmış olan ve Osmanlı mimarisi özelliklerini taşıyan evler, kıymetli Karun  Hazineleri'nin sergilendiği Uşak Arkeoloji Müzesi ve Atatürk  ve Etnografya Müzesi gibi birçok tarihi ve kültürel varlığın yanı sıra dünyanın  2. büyük kanyonu olan Ulubey Kanyonu'na ev sahipliği yapmaktadır.
Ayrıca Uşak ve yöresi  15. yy erken Osmanlı dönemi halılarının yaratıcısı ve Osmanlı dönemi halıcılık  merkezi olmuştur. Osmanlı saraylarından, Avrupa şatolarına, camilerden  kiliselere kadar yayılan Uşak halısı sadece bir halı değil saygınlık sembolü  olan bir efsanedir.