BİTKİLER
2020.16 2020 Uluslararası Bitki Sağlığı Yılı
Bitki sağlığı, sürdürülebilir tarım ve ormancılığın korunmasının yanı sıra biyoçeşitliliğin ve ekosistemin korunması açısından da küresel bir öneme sahiptir.
FAO (Dünya Sağlık Örgütü), bitki zararlıları ve hastalıkları nedeni ile her yıl %40'a kadar gıda mahsulünün kaybedildiğini tahmin etmektedir. Bitki zararlıları ve hastalıklarının bitkilere yerleştikten sonra kontrol altına alınması daha fazla zaman almakta ve daha maliyetli olmaktadır. Bu nedenle bitkileri, zararlı bitki ve hastalıklardan korumak için baştan önlem almak çok önemlidir.
Zararlılar ile mücadelede hastalıkları önleyebilecek 'Entegre Zararlı Yönetimi' gibi çevre dostu yöntemlerin izlenmesi gerekmektedir. Bu sayede çevrenin korunmasının yanı sıra doğal haşere düşmanları, faydalı organizmalar ile bitkilere bağımlı insan ve hayvanlarda korunmuş olacaktır.
Sınır ötesi yolculuklarda bitki ve bitki ürünlerini yanımıza almaktan kaçınmak, taşımacılık sektöründe yer alan gemi, uçak, kamyon ve trenlerin bitki zararlı ve hastalıklarını yeni alanlara taşımadığından emin olmak, hükümetlerin ulusal ve bölgesel bitki koruma örgütlerine desteklerini arttırmasını sağlamak gibi önlemler ile bitkileri korumak için atılacak adımlarda önemli rol üstlenilmesi gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca 2020 yılı, Uluslararası Bitki Sağlığı Yılı ( IYPH ) olarak ilan edilmiştir. Bu karar ile bitki sağlığının korunmasına dikkat çekilerek açlığın sonlandırılması, yoksulluğun azaltılması, çevrenin korunması, ekonomik kalkınmanın sağlanması gibi önemli konularda küresel farkındaIiğin artırılması için önemli bir fırsat yaratılmıştır.
1957.14 - Türkiye'de Ormancılığın 100. Tedris ( Öğretim ) Yılı (
Bandeletli )
Türkiye'de ormancılığın 100. tedris ( öğretim ) yılı nedeniyle bastırılmıştır.
Pulların altında birer bandalet ve üzerlerin orman konulu güzel sözler vardır.
20 kuruşlukların bandaletlerinde
( Ormansız bir yurt Vatan
değildir - Atatürk ) ve ( Ormanlar yeryüzünün nimeti, paha biçilmez ziynetidir ),
25 kuruşlukların badeletlerinde
( Orman ve su hayatın kaynağıdır ) ve ( Orman ziraatın sigortsasıdır ) güzel sözler vardır.
1959.01 - Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin 25.Tedris ( Öğrenim ) Yılı
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin 25.Tedris ( Öğrenim ) Yılı nedeniyle basılmıştır.
Pulda
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin amblemi vardır.
1984.12 - Orman ve Ürünleri
Sığla Ağacı, Günlük Ağacı: ( Liquidambar orientalis Mili. ) (Hamamelidaceae) Dünyada orman halinde sadece ülkemizin Muğla, Marmaris, Köyceğiz ve Fethiye yöresinde bulunan 8 - 10 m. boyunda, çınara benzeyen, sıcak iklimi, rutubeti seven, üçüncü devirden kalmış bir ağaçtır. Gövdesine yapılan yaralardan elde edilen Sığla Yağı ( Styrax Liquidus ) antiparaziter ve parfümeride koku tesbit edici olarak kullanılır.
Ladin, Doğu Ladini: ( Picea orientalis (L.) Link. ) ( Pinaceae ) Vatanı Doğu Karadeniz ve Kafkasyadır. Doğu Karadeniz'de ormanlar meydana getiren, 60 metreye kadar boylanabilen, gösterişli bir ağaçtır. Odunu, sanayide kâğıt ve sellüloz endüstrisinde ve müzik aletleri yapımında kullanılır.
Kayın, Doğu Kayını: ( Fagus orientalis Lipsky ) ( Fagacea ) Türkiye'de daha çok Kuzey ve Kuzey Doğu Anadolu'da ormanlar halinde bulunan, 40 metreye kadar yükselebilen, düzgün gövdeli bir ağaçtır. Meyvası üç köşeli ve sert kabukludur. Odunu, parke, mobilya yapımında ve kereste olarak kullanılır.
Toros Sediri, Katran Ağacı: ( Cedrus libarıi A. Rich. ) ( Pinaceae ) Güney Anadolu'da bilhassa Toroslann 1300 - 2000 m. yüksekliklerinde bulunan 40 metreye kadar yükselebilen, çok gösterişli bir orman ağacıdır. Gövde ve dallarından elde edilen katran, cilt hastalıklarında antiseptik olarak, kerestesi evvelce gemi yapımında kullanılmıştır, halen mobilyacılıkta kullanılmaktadır. Süs bitkisi olarak da yetiştirilir.
Pullara konu olarak alınan ağaçların seçimi FAO ve Orman Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır. Bu ağaçlara ait slayt ve bilgileri Prof. E. Sezik sağlamış, pullar, Saadettin Atlıhan tarafından resimlendirilmiştir.
1994.14 - Doğal Anıtlar - Anıt Ağaçlar
Bilim adamları, bir ağaç türünün var olan diğer örneklerine oranla yaş, büyüklük ve görünüm açısından çok daha geniş boyutlara ulaşmış olanlarına Anıt Ağaç adını veriyorlar.
Anıt ağaçlar, bilimsel, kültürel ve estetik açıdan çok önemli ve değerlidirler. Bulundukları coğrafya ve kültüre olağanüstü güzellik katarlar. Doğanın yeşil heykelleri olan Anıt Ağaçlar açısından çok zengin olan ülkemizde bu tür ağaçların tesbit ve koruma çalışmaları sürdürülmektedir.
Pullarda Bursa - Uludağ yolu İnkaya mevkiinde 600 yaşında ve gövde çapı 3 metre olan Doğu Çınarı ( platanus orientalis ) ve İzmir - Urla Özbek Köyünde bulunan 950 yaşında, gövde çapı 2 metre, taç çapı 17 metre, boyu 27 metre olan Servi ( cupressus sempervirens L.) görüntülenmektedir.
2023.01 - Anıt Ağaçlar
Zeytin Ağacı ( Oleae europae I.): ( Manisa / Kırkağaç ), Yaş: 1650, Gövde Çapı: 115 cm, Tepe Çapı: 25 m, Boy: 9 m
Manisa Kırkağaç'a bağlı Bakır Kasabası'nda bulunan 1650 yaşındaki zeytin ağacı Anadolu'da kurulan birçok medeniyete tanıklık etmiştir. Dünyanın en eski zeytin ağacı olma özelliğine sahip olan ağaç hâlâ zeytin vermeye devam etmektedir. Zeytin ağaçları, gövdesi çökse de kurusa da köklerinden çıkan sürgünlerle yeniden doğup canlanmaktadır.
Kokulu Ardıç ( Jeniperus foetidissima ): ( Isparta / Yalvaç ), Yaş: 1100, Gövde Çapı: 264 cm, Tepe Çapı: 18 m, Boy: 15 m
Isparta Yalvaç'ta 900'lü yıllardan beri yaşayan bu ağaç binlerce tarihi olaya tanıklık etmiştir. Ardıç ağaçları 15 metre kadar boy yapabilen, piramit taçlı, her dem yeşil kalabilen kozalaklı bir türdür. Gövde gençliğinde düzgün ve gri renkte olup olgunlaştıkça dikine çizgili bir hal almakta ve dallar yukarı doğru genişlemektedir.
1977.16 - Orman
1980.04 - Orman ( Ufak Tip )
1988.17 - Tıpta Kullanılan Anadolu Bitkileri
Belladon ( Atropa belladonna L. ): Daha çok Kuzey Anadolu'da orman açıklıklarında yetişen, 100 - 150 cm. yüksekliğinde otsu bir bitkidir. Alkaloit yapısında maddeler taşır. Yaprak ve toprak üstü kısımlarından elde edilen ekstreler ve maddeler spazm çözücü ilaçlarla göz damlalarında kullanılmaktadır. Zehirli bir bitkidir.
Banotu ( Hyoscyamus niger L. ): Anadolu'da yaygın olarak yetişen 25 - 80 cm. yüksekliğinde otsu bir bitkidir. Bitkinin yapraklan ve toprak üstü kısımları taşıdığı alkaloitlerden dolayı eczacılıkta kullanılmaktadır. Yapraklarından hazırlanan tentür ve ekstreleri öksürük ilâçlarında kullanılmaktadır.
Ihlamur ( Tilia rubra DC ): Ihlamur, 15 - 40 m yüksekliklere ulaşabilen bir ağaçtır. Anadolu'da 3 türü daha çok Kuzey Anadolu ve Marmara bölgesinde yetişmektedir. Bu türlerin çiçekleri terletici, idrar artırıcı, göğüs yumuşatıcı ve sedatif etkilerinden dolayı çay halinde geniş miktarda kullanılmaktadır.
Ebegümeci ( Malva silvestris L. ): Anadolu'da yaygın olarak bulunan otsu bir bitkidir. Bitkinin yaprakları ve çiçekleri eczacılıkta kullanılır. Taşıdığı maddelerden dolayı yumuşatıcı olarak kullanılmaktadır.
Konuyla ilgili slayt ve bilgiler Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ekrem Sezik tarafından hazırlanmıştır.
2001.08 -
Şifalı Bitkiler
Mersin ( Myrtus communis ): Yöresel Adı, Bahar ağacı, Murt ağacı dır. Mersingiller familyasından; daima yeşil çalı veya 2-5 metre boyunda bir ağaçcık olan bir bitkidir. Yaprakları deri gibi serttir. Çiçekleri beyazdır. Kokusu güzeldir. 100 kadar türü vardır. Yabani mersin Akdeniz çevresinde yetişir. Meyvesine de mersin denir. Küçüktür. Tatlı bahratlı ve kokuludur. Yenir. Yapraklarında ve çiçek dallarında reçine, tanen, sinaol, terpen, mirtol, pinen gibi maddeler vardır. Meyvelerinde ise uçucu yağ, şeker, sitrik asit bulunur.
Faydası : Bronşitte faydalıdır. Mesane iltihaplarını da giderir. Nezlede faydalıdır. Akciğer iltihaplarında kullanılır. Bel soğukluğunda faydalıdır. İshali keser. Mide ağrılarını giderir. Egzamada faydalıdır. Saçları boyamakta kullanılır.
Civan Perçemi ( Achillea millefolium ): Yöresel olarak akbaşlı, barsamaotu, binbiryaprakotu, marsamaotu, beyaz civanperçemi, sarı civanperçemi ve kandilçiçeği diye de anılır. Hayatımızdan ayrı düşünemeyeceğimiz bir şifalı Türkiye'de 40 kadar civanperçemi türü bulunmakta ve bunların birçoğu tedavi amacıyla kullanılmaktadır. Türlerine göre 5-100 cm yükseklikte, yapraklar yünlü gibi tüylü ve parçalı, çiçekleri ; beyaz, fildişi beyazı, soluk sarı veya altın sarısı rengindedir. Çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Mavimtrak renkli bir uçucu yağ taşır. Bu uçucu yağda azulen, limonen, sineol, borneol, pinenler, seskiterenler vardır. Bitki çayırlarda, dar tarla yollarında, yol kıyılarında ve tahıl tarlalarının kenarlarında kümeler halinde yetişir. Güneşli havalarda çevresine aromalı keskin bir koku yayar. Aslında çiçekleri, güneşin en etkili olduğu saatlerde toplamak gerekir, çünkü o sıralarda eterli yağları ve şifalı gücü doruk noktasında olur.
Adet kanamaları düzensiz bir genç kız olsun, menopoz dönemindeki veya sonrasında olgun bir kadın olsun, tüm kadınlar için arada sırada civanperçemi çayı içmek çok önemlidir. Civanperçemi, akla gelebilecek tüm konularda, dölyatağını (rahim) en iyi biçimde etkiler. Yumurtalık iltihaplanmasında alınmaya başlanan civanperçemi oturma banyolarının daha ilkinde ağrılar kesilir ve iltihap yavaş yavaş gerilemeye başlar. Bu banyolar aynı zamanda, yaşlı kişilerin ve çocukların yatağa işeme problemlerine karşı ve dölyatağı (rahim) akıntılarında da başarılı olur. Bu durumlarda ayrıca günde 2 bardak civanperçemi çayı da içmek gerekir. Dölyatağı kaymasında da (Prolapsus) uzunca bir süre oturma banyoları alınır, ayrıca günde 4 bardak arslanpençesi çayı içilir ve çobançantası tentürü ile dölyatağı civarına, vajinadan yukarı doğru masajlar yapılır. Miyomlar da (Kas yapılı urlar), doktor kontrolünün olumlu bir sonuç vermesine kadar, uzunca bir süre her gün civanperçemi oturma banyoları alındığında yok olabilirler. döneminde de kadınlar sık sık civanperçemi çayını anımsamalıdırlar.
Civanperçemi oturma banyoları da sağlık için çok yararlıdır. Kol ve bacaklardaki sinir iltihaplanmalarında, civanperçemi katkısıyla yapılacak kol ve bacak banyoları çok rahatlatıcıdır. Fakat, bitki öğle güneşinde toplanmalıdır. Bu tür banyolar özellikle ilk alındığında yararlı olurlar ve tüm ağrılar diner.
Kantaron ( Hypericum perforatum ): Yöresel adları Sarı kantaron, Binbirdelikotu, Kılıçotu, Kanotudur. Çentiyangillerden, bir veya iki yıllık otsu bir bitkidir. 30 - 80 cm yükseklikte, tüysüzdür.Yarıya kadar tek gövde dik, dört köşeli, tüysüz, yarıdan sonra oldukça çok sık çatallıdır. Alt yaprakları yere yapışık, rozet şeklinde, gövde yaprakları uzun bir yumurta şeklinde, ucu sivri, gövdeye oturmuş iki adet karşılıklı bir sonraki ile çapraz, kenarları hafif kalkık ve en üstteki yaprakları ise mızrak şeklindedir. Çiçekleri dallarının ucunda, 5 parçalı, parlak sari renkli ve kenarları siyah tüylüdür. Boyları 8 - 15 mm arasındadır.Yapraklar ışığa karşı tutulduğunda parlak noktacıklar halinde yağ guddeleri görülür. Binbirdelik ismi de buradan gelmektedir. Sinirsel kaynaklı kekemeliklerde iyi neticeler verir. Menepoz sıkıntılarına karşı rahatlatma yapar. Adet sancılarını hafifletir, kas gevşetici etkisi vardır. İshale karşı çok etkindir. İyi bir balgam söktürücüdür. Soğuk algınlığına iyi gelir. Gribi iyileştirmede faydalıdır.
Kuşburnu ( Rosa canina ): Dünya genelinde en çok Avrupa, Afrika ve Asya’da yetişen bir bitkidir.Yapısı yetiştiği coğrafya nedeniyle oldukça tüylü ve tohumludur. Kuşburnu bitkisi sonbahar mevsiminde olgunlaşır. En önemli özelliği; C vitamini bakımından dünyanın en zengin bitkileri arasındadır. Meyve olarak tüketildiği gibi kurutulup çay olarakta tüketilebilir. Kuşburnu dünya genelinde gıda maddesi olarak kullandığı gibi birçok tıbbi hastalığın tedavisinde de bitkisel ilaç olarak kullanılır. Kuşburnu bitkisinin çayı,yağı,reçeli,ezmesi ve hoşafı yapılmaktadır. Cilt ve yara iltihaplanmalarında oldukça faydalıdır; taze kuşburnu bitkisi ciltteki iltihaplanmalara sürüldüğünde kısa sürede iyileşme görülmektedir. Romatizma ve eklem rahatsızlıklarının tedavisinde etkilidir; kuşburnu bitkisinin eklem kireçlenmelerinin tedavisi ve romatizma ağrılarının giderilmesindeki faydaları klinik araştırmalarla kanıtlanmıştır. Grip ve soğuk algınlığı tedavisinde etkilidir; içerdiği C vitamini ile gribal enfeksiyonlar ve soğuk algınlığı tedavisinde etkili bir tedavi yöntemidir, hastalıktan önce tüketildiğinde ise bu hastalıklara karşı vücudun direnç kazanmasını sağlar. Kanser ve kalp rahatsızlıklarına karşı vücudun bağışıklık kazanmasını sağlar; sık sık kuşburnu bitkisi tüketen bir kişinin kanser olma ihtimali diğer insanlara göre daha azdır. Akciğerleri temizler, akciğerde leke oluşumunu engeller ve bronşları açar; özellikle bronşit hastaları için inanılmaz bir tedavi yöntemidir. İdrar yolları enfeksiyonlarını iyileştirir; idrar esnasında oluşan ağrı ve yanmaların tedavisinde etkilidir.
Alıç ( Crataegus azarolus ): Yöresel olarak Ekşimuşmula, Barutağacı, Yemişen olrak bilinir. 10 metreye kadar yükselebilen, dikenli, beyaz veya pembe çiçekli bir ağaçtır. Meyveleri 6-10 mm çapında, 1-3 tohumlu, esmer-kırmızı veya kırmızı renklidir. Hafif ekşimsi lezzetli meyveleri yenilmektedir. Bitkiye çok güçlü antioksidant özellikler veren flavonoid (flavonlar) bileşikleri açısından oldukça zengindir. Meyveleri olgunlaştığında kırmızı ve sarımsı bir renk alan, yuvarlak görünümlü alıç, süs bitkisi olarak da kullanıyor. Alıç, Türkiye’de, derelere bakan yamaçlarda, kayalık, taşlık yerlerdeki çalılıklar içinde, ormanlarda ya da dağlık çevrelerde yetişiyor. Kalp ritim bozuklukları (arrhythmias), sinirsel kalp çarpıntıları, kalp yetmezliği, ağır enfeksiyon hastalıkları sonrasındaki kalp kasları zafiyeti, kalp krizi sonrası, yüksek kan basıncı, damar sertliği alıç bitkisinin başarıyla kullanılabileceği alanlardır. Ama sabırlı ve disiplinli olmak gerekir. Çünkü bitkinin etkisi uzun süreli kullanımlar (4-8 hafta) sonucunda oluşmaya başlar ve bu olumlu etki gitgide artar. Bu bitki ayrıca, bedendeki sıvı birikimlerinin dışkılanmasını da sağlayabilir. Ayrıca; sinir sisteminde yatıştırıcı, spazmları azaltıcı, idrar söktürücü ve kabız yapıcı etkileri de vardır. Alıç'ın içerdiği maddelerde vücutta birikme, zehirlilik ve alışkanlık yapma gibi özellikler olmadığından uzun süreli kullanıma uygundur.Yaklaşık 3 haftalık bir kullanımdan sonra kalp, damar sistemi ile beyinde olumlu etkileri görülmeye başlayan alıç, kan dolaşımını sağlayan damarları genişleterek güçlendirdiği gibi, kalbin daha fazla kan ve oksijenle beslenmesini sağlıyor, yüksek kan basıncını dengeliyor.Sağladığı faydalarla beyini de olumlu etkileyen alıç, hafızanın güçlenmesinde de önemli rol oynuyor. Kalp kaslarını güçlendirici, kalpritim bozukluklarını düzenleyici etkiye sahip alıcın, koroner toplardamarların işlevlerini destekleyici, kalp krizi sonrasında kalbigüçlendirici özellikleri de bulunuyor.Mideye faydalıdır. Şiddetli kusmayı geçirir.
2005.23 - Şifalı Bitkiler
Pırasa (Allium Porrum): Kök ve gövdesi toprak altında bulunan yaprakları ise uzun şerit şeklinde toprak üstünde yetişen bir bitkidir. Pırasa bol vitaminleri, mineralleri ve çeşitli nitritleri ile şifa verici özelliğe sahiptir. Şurubu göğsü yumuşatır öksürüğü keser. Üremi ve idrar tutukluluğuna iyi gelir. Pırasa suyu yüzdeki sivilcelere ve lekelere karşı faydalıdır. Arı sokmasında kullanılır. Mide - bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları, damar sertliği, idrar söktürücü gibi bir çok faydası da vardır.
Sarmısak (Allium Sativum): 25-30 cm yükseklikte, yeşilimsi beyaz veya pembe çiçekli otsu bir kültür bitkisidir. Aliin, uçucu yağ, A,B1,C,E vitaminleri, dişilik ve erkeklik hormonlarına benzer maddeler taşımaktadır. İdrar ve safra salgılarını artırıcı, solucan düşürücü, iştah açıcı, kolestrol düşürücü, kanı sulandırıcı, bağışıklık sistemini güçlendirici, mikrop ve virüs öldürücü, mide ve bağırsakları güçlendirici, kronik bronşit, romatizma, kan ve organ ağrılarını giderici, yüksek kan basıncını düzenleyici gibi bir çok yararı vardır.
Soğan (Allium Cepa): 30-100 cm boylarında yeşilimsi veya pembemsi renkli çiçekler açan bir kültür bitkisidir. İçersinde bol miktarda A, B, C, fosfor, iyot, silis, kükürt, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım artırıcı fermentler bulunmaktadır. Kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği, sinir zafiyeti, romatizma, cilt hastalıkları, cinsel iktidarsızlık, mide zayıflığı gibi hastalıklara iyi gelir. ldrar söktürücü, vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı atması, pankreası çalıştırarak insülün ifrazını arttırması ve kanda şeker seviyesini düşürmesi gibi bir çok faydası vardır.
2018.01 - Baklagiller - Konulu Sürekli Posta Pulları
Leguminous Bitkilerinin olgunlaşmış tohumlarına
Kuru baklagiller denilmektedir. Bu gruptaki bitkiler, köklerindeki özel bakterilerin ( Rhizobium spp. j yardımıyla havanın azotunu toprağa bağlayabitme özelliğine sahip olup, bundan dolayı ekildikten toprakları azotça zenginleştirirler.
Hayvan yemi ve insan yiyeceği olarak da kullanım alan bulunan Kuru baklagiller, değerli birer besin maddesidir. Yemeklik baklagil bitkilerine,
Nohut ( Cicer arietinum L. ),
Mercimek ( Lens culinaris Medic. ),
Fasulye (Phaseolus vulgaris L. ),
Bakla ( Vicia faba L. ),
Barbunya ( Phaseo - lus vulgaris L. ),
Bezelye ( Pisum - sativum L. ) ve
Börülce ( Vigna sinensis L. ) cinsleri örnek olarak verilebilir.
Baklagillerin tohumları protein ve karbonhidratça zengin olup, nişasta, kalsiyum ( Ca ). demir ( Fe ) ve B vitaminleri içerirler. Özellikle hayvansal kaynaklı proteinlerin bulunmadığı dönemlerde kuru baklagillerin beslenmedeki yeri arttinlarak insanların günlük protein gereksinimi karşılanabilir.
Mercimek: Disk ya da göz lensi şeklinde meyveleri olan, otsu bir bitkidir. Son derece narin ve yabancı otlara karşı dayanıksız olan mercimek bitkisinde zayıf ve ince bir kök sistemi olup, bu kısım toprakta derinlere inmez. Ülkemizde, yeşil, kırmızı ve sarı olmak üzere üç ayrı renkte mercimek yetişir.
Börülce: Baklagillerden bir bitkidir. Türk mutfağında taze halde iken yemeği yapılabildiği gibi daha çok kuru halde olan şekliyle kullanılır. Kurutulmuş börülce, kış yemeklerinde lezzet vermesinin yanı sıra, kalori yönünden kuvvetti olmasından dolayı da kullanılır.
Fasulye: Türkiye'nin hemen her yerinde yetişen, Çalı fasulyesi, Ayşekadın Fasulye, Boncuk, Oturak, Şeker... vb çeşitleri bulunan bir baklagildir. Taze iken yeşil meyvelerinden yemek yapılabildiği gibi, tazesinin turşusu, reçeli de yapılabilir. Yörelere göre farklılıklar gösteren türleri olduğu gibi, farklı tüketilme şekilleri vardır.
Barbunya: Baklagillerden bir bitkidir. İlkbahar ve yaz aylarında yetişir. Fasulyeye benzeyen gövdesi olmakta birlikte, dış kabuğu değil alaca mor renkti olan çekirdekleri tüketilir.
Bakla: Baklagillerden kazık köklü bir bitkidir. Yemeklik olarak kullanılan baklanın, Sakız baklası, Sultani bakla, Bayrampaşa baklası gibi taze yenen çeşitteri vardır. Türkiye'nin hemen hemen her yerinde yetişir.
Nohut: Anayurdu Akdeniz kıyılan olan bir baklagildir. Genellikle tanesi için yetiştirilen, boyu 50 cm'e kadar çıkabilen, bileşik yapraklı, yapraklarının kenarı tırtıklı ve üstü tüytü, sarımtırak çiçekleri açan bir tarla bitkisidir. Bu bitkinin yuvarlak, besleyici, tohumlarından genellikle kuru sebze olarak yemeği yapılır. Türkiye'de ve yakın Doğunun diğer ülkelerinde kavrularak leblebi şeklinde tüketilir.
2018.06 - Bitkiler
Türkiye, Dünyada en çok bitki türü barındıran ülkeler arasnda yer alır Avrupa Kıtası, Türkiye'nin yaklaşık 15 katı büyüklüğe sahip olmasına rağmen, tüm Avrupa Kıtası’nda yaklaşık 12.000 bitki türü yer alırken Türkiye'de 12.000'den fazla bitki türü bulunmaktadır.
Ülkemizde, farklı iklim çeşitlerinin görülmesi, yer şekilleri ile yükseltinin kısa mesafede çeşitlilik göstermesi ve çok çeşitli toprak tiplerinin görülmesi endemik bitki çeşitliliğinin zengin olmasında etkili olmaktadır.
Antalya Çiğdemi ( Crocus antalyensis subsp. antalyensis ): Ülkemize özgü ( endemik ) olan bu bitki, ismini ilk toplandığı yer olan Antalya’dan almıştır. Bu bikinin yaprakları ince şerit şeklinde olup çiçekleri leylak-mavi renklidir. Yetişme ortamı olarak ise 800-1200 metreler arasındaki seyrek meşe oıinanlarını ve çalılıkları tercih eder.
Ters Lale ( Fritillaria imperialis L. ): Humuslu ve kumlu toprak koşullarına uygun bir bitkidir, Türkiye'de Tunceli, Afşin, Şırnak, Erzurum, Adıyaman, Van ve Hakkari'de yetişmektedir. Hüznün sembolü olarak da bilinen Ters Lale soğanlı bitkiler familyasındandır.
Zeytin ( Olea europaea L. ): Meyvesi yenen Akdeniz iklimine özgü bir ağaç türüdür, Zeytin ağacı tınlı, killi-tınlı, hafif kireçli, çakıllı ve besin maddelerince zengin toprak koşullarında yetişebilmektedir. Ülkemizde en fazla zeytin üretimi Ege Bölgesi'nde yapılmakla birlikte, Akdeniz, Marmara, Güneydoğu Bölgeleri ile çok az miktarda Karadeniz Bölgesinde de yapılmaktadır.
Peygamber Çiçeği ( Centaurea cyanus ): Nisan ve mayıs aylarında açan Şanlıurfa'ya özgü endemik bir bitkidir. Bozkır ve taşlık alanlarda yayılış göstermektedir, ilk kez 138 yıl önce Şanlıurfa'da Alman botanikçi Heinrch Kari Haussknecht tarafından keşfedilen çiçek, papatyagiller ( toplu çiçekgiller ) familyasına aittir.
Gölbaşı Sevgi Çiçeği ( Centaurea tchihatcheffii ): Ankara ilimizin Gölbaşı ilçesi'ne özgü endemik bir bitki olan Sevgi Çiçeği halk arasında yanardöner, gelin düğmesi, peygamber çiçeği, türbe çiçeği ve kırmızı peygamber çiçeği adıyla da tanınır. Tek yıllık, 25-30 cm. kadar boylanabilen ve mayıs-haziran aylannda çiçek açan, çiçekleri gösterişli ve kırmızı, mor ve pembe renklerde olabilen bir bitkidir.
Ormangülü ( Rhododendron ponticum L. ): Karadeniz Bölgesi'nde sıkça rastlanan, boyu 3-4 m, mayıs-haziran aylannda çiçek açan, yapraklan derimsi ve her daim yeşil, çok yıllık çalılardır. Genellikle orman içi açıklıklarda bazen de orman sınınnın üstünde yayılış gösterir
Lale ( Tulipa ): Türklerin yeryüzünde izledikleri yolda onlara yoldaşlık eden, İran dan geçerek Anadolu topraklarına yerleşen ve Osmanlı Başkenti İstanbul'da çoğaltılan bir çiçektir. 16. yüzyılda İstanbul'dan Avrupa'ya yayılmıştır. Kanunî Suttan Süleyman'ın Şeyhülislamı Ebussuûd Efendi Lale soğanını melezlemeyle ıslah ederek Lale-i Rûmî ( Osmanlı Lalesi / İstanbul Lalesi ) diye isimlendirilen laleyi ortaya koymuş, bundan sonra laleye duyulan sevgi giderek artmış, lale görsel sanatlarda, el sanatlarında ve edebiyatta zengin bir esin kaynağı olarak kültürümüzde kök salmıştır. Bugün lale ülkemizin tanıtımı için seçilen simgelerdendir.
2018.10 - Baharatlar - Konulu Sürekli Posta Pulları
Baharat, çeşitli bitkilerin tohum, meyve, çiçek, kabuk, kök, yaprak ve sap gibi kısımlarının kurutulup, öğütülmesi ile elde edilen, gıdalara renk, tat, koku ve lezzet verici olarak katılan organik ham maddeler veya bunların karışımıdır. Baharatlar, gıdalara az miktarda katılmalarına rağmen, gıdaları bozulmaya karşı korumada, gıdalara aroma ve lezzet katmada önemli rol oynamaktadır. Baharatın günümüzdeki kullanım alanları da son derece yaygın olup içinde baharat olmayan bir yemek tarifi bulmak çok güçtür. Yerinde kullanılan baharat pek çok yemeğe nefis bir tat ve koku verir. Baharatlara, Kırmızıbiber, Karabiber, Kimyon ve Nane örnek olarak verilebilir.
Kırmızıbiber ( Capsicum annum L. ): Türünün kurutulmuş olgun meyveleridir. Dahilen iştah açıcı, idrar artırıcı ve uyarıcı; haricen ise kızartıcı ve kan toplayıcı olarak etkilidir. Ülkemizde en çok kullanılan baharat çeşitlerinden biridir.
Karabiber ( Piper nigrum L. ): Türünün olgunlaşmadan önce toplanıp kurutulmuş meyveleridir. Kokusu özel ve aksırtıcı, tadı yakıcı ve acıdır. Bilhassa baharat olarak, iştah açması için kullanılır.
Kimyon ( Cuminum cyminum L. ): Türünün kuvvetli kokulu ve özel lezzete sahip olan bir baharattır. Romalılar döneminden beri baharat olarak kullanılmasının yanında, midevi, gaz söktürücü, uyarıcı, idrar söktürücü ve terletici etkilere sahiptir.
Nane ( Mentha sp. ): Mentha cinsinin kurutulmuş yapraklarıdır, içerdiği uçucu yağı sayesinde bilhassa sinirsel kökenli mide bulantılarını kesici, gaz söktürücü, hazmı kolaylaştırıcı, balgam ve safra söktürücü, hafif antiseptik, ferahlatıcı ve koku verici olarak kullanılmaktadır.
1992.14 -
Meyveler 1992
KİRAZ: Çeşitleri : Turfanda Kara, Karabodur, Dalbastı Kirazı, Napolyon, Bing, Windsor, Black Gagle, Black Tartarian, Bigarreau Jaboulay, Turca. Yetiştirildiği bölgeler: Kocaeli, İzmir, Samsun, Zonguldak gibi deniz ikliminin veya Tokat, Amasya gibi nehir vadilerinin ılıman iklim şartlarının etkili olduğu yerlerde yayılmıştır. Ayrıca Antalya ve yöresinde bölgeye adapte olmuş kiraz çeşitleri de yetişir.
KAYISI: Çeşitleri : Kurutmalık: Çöloğlu ( Malatya'nın standart çeşidi ), Hacı Haliloğlu ( Malatya ), Kuru Kabuk, Tokaloğlu, Royal, Tilton. Sofralık: Şam, Tokaloğlu, Çöloğlu, Kuru Kabuk, Ambrosia, Nemsi, Breda, Tilton. Yetiştirildiği Bölgeler: Ülkemizde bağ ikliminin hakim olduğu her yerde yetişebilir. Fazla nemden hoşlanmadığı için Karadeniz'in doğu bölgesindeki bir kısım yerlerde, kış soğuklarının çok şiddetli olduğu Doğu Anadolu'nun yüksek yaylalarında iyi yetişmez.
ÜZÜM: Ülkemizde yetiştirilen önemli bazı üzüm çeşitleri: Sofralık: Sultani Çekirdeksiz, Razakı, Müşküle, Çavuş, Tarsus Beyazı, Cardinal. Kurutmalık: Sultani Çekirdeksiz, Besni, Dirmit. Şaraplık: Kalecik Karası, Emir, Narince, Öküzgözü, Boğazkere.
Yetiştirildiği Bölgeler: Üzüm hemen hemen Ülkemizin her yerinde yetiştirilir. Üretim Kapasitesine göre: Ege Bölgesi, Marmara Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Orta Anadolu Bölgesi ve Karadeniz Bölgesi olarak sıralanabilir.
Ülkemiz bağ alanı bakımından Dünya'da 4. sırada, yaş üzüm üretimi bakımından 5. sırada ve kuru üzüm üretimi bakımından da 2. sırada bulunmaktadır.
ELMA: Çeşitleri : Starking, Golden Delicious, Starking Delicious, Jonathan Elması, Amasya, Hüryemez, Demir Elması, Ferik Elması. Yetiştirildiği Bölgeler: Türkiye'de elma üretimi 4 bölge halinde sıralanır. 1. Bölge: Kuzey Anadolu'nun iklimi serince ve nemli olan kıyı bölgeleri ile Torosların ve Doğu Torosların 1200-1500 m. yükseklikleri ve Batı Anadolu'nun 600-800 m. yüksekliğindeki yerler. 2. Bölge: Kocaeli, Kastamonu, Tokat, Amasya, Gümüşhane. 3. Bölge: Niğde, Ankara, Konya Ereğlisi vb. 4. Bölge: Elmacılığa çok elverişli olmayan Orta Anadolu'nun açık stepleri, Akdeniz Kıyı Bölgeleri, Doğu Anadolunun kışı uzun ve şiddetli olan yüksek yaylatarı.
1993.01 - Meyveler 1993
MUZ: Yetiştirildiği Bölge: Alanya, Anamur arasında kalan bölge.
PORTAKAL: Çeşitleri: Finike, Yafa, Alanya Dilimlisi, Washington Navel, Thomson Navel, Hamlin, Kan, Valancia.
Yetiştirildiği Bölge: Akdeniz Bölgesi.
ARMUT: Çeşitleri: Ankara Armudu, Akça Armudu, Göksulu Armudu, Mustafa Bey Armudu, Williams Armudu.
Yetiştirildiği Bölgeler: Türkiye'nin bütün bölgelerinde yetiştiriciliği yapılan bir meyvedir.
NAR: Yetiştirildiği Bölgeler: Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri.
2011.19 - Meyveler 2011
Ateş Dikeni ( Pyracantha Coccinea ): İlkbaharda salkım şeklinde sarımtrak ve beyaz çiçek açar. Koyu kırmızı, kırmızı turuncu ve sarı renkli üzüm salkımı şeklinde meyve yapar. Ilıman yerlerde, organik maddesi iyi, derin toprakları sever. Orta anadolunun sert kışlarında yarı her dem yeşil olur. Tohum ve çelik ile üretilir.
Şeftali ( Prunus Persica ): Önceleri botanik adına (Prunus persica) bakılarak şeftalinin anavatanının İran yada Kafkasya olduğu sanılmaktaydı. Ancak zamanla yapılan araştırma çalışmaları, yabani şeftalinin İran’da asla bulunmadığını göstermiştir. Bununla birlikte, anavatanının da Doğu Asya ve Çin olduğu belirlenmiştir (Orta Çin). Şeftali, dünya üzerinde çok geniş yetişme alanına sahip bir meyve türüdür. Avrupa’nın İngiltere ve kuzey memleketleri (Finlandiya, Norveç, İsveç) dışında hemen her tarafında yetiştirilmektedir. Amerika’ya 16. yy.’ da İspanyol gemicileri tarafından götürülmüştür. Amerika'nın hem kuzey ve hem de güneyinde yetişmekte olup, Avustralya ve Yeni Zellanda’da en fazla yetiştirilen meyve türüdür. Afrika kıtasında da şeftali yetiştirilen alanlar her geçen gün genişlemektedir.
Dünya üzerinde en büyük şeftali yetiştiricisi ülkeler sırasıyla; İtalya, ABD, Çin, Yunanistan, İspanya, Fransa, Rusya, Türkiye, Meksika ve Arjantin ‘dir.
Kiraz ( Prunus Avium ): Gülgiller (Rosaceae) familyasından Güney Kafkasya, Hazar Denizi ve Kuzeydoğu Anadolu'da doğal olarak bulunan meyve ağacı. Yaklaşık 15 m'ye kadar boylanabilen bu ağacın piramitsi bir tacı, uzunca yumurta biçimli ve dişli kenarlı yaprakları ve birkaç tanesi bir arada küme oluşturan beyaz çiçekleri vardır. Ortalama 2 cm çapındaki küremsi ya da kalp biçimli meyveleri ince kabuklu, tatlı sulu ve tek çekirdeklidir. Kirazdan, 5-6 yıldan önce meyve alınmaz. Bir kiraz, 60-70 yıl kadar yaşayabilir. Bir ağaçtan ortalama olarak, 20-50 kg kadar ürün alınabilir. Taze meyvesi az dayanır. Mevsim sonu, bilhassa yağışlardan sonra kurtlanır. Ülkemizde geniş çapta kültürü yapılmaktadır. Uluborlu, aşlama, napolyon, sultani, ballı ve ak kiraz gibi çeşitleri vardır. Meyvesi taze olarak yenir. Hoşaf, reçel ve konservesi yapılır. Kiraz kabuğu kabız ve ateş düşürücü, çiçekleri göğüs yumuşatıcı, yaprakları ise müshil olarak kullanılmaktadır. Yunan mitolojisinde karşılığı doğum ve yenilenme, Çin'de ise ölümsüzlüktür.
Böğürtlen ( Rubus
Fruticosus ): Türkiye'de yetiştiği yerler: Marmara bölgesi-Batı Anadolu ve Doğu Karadeniz. Kırmızımtırak siyah renkli, duta benzeyen üzümcüklerden oluşan böğürtlen adlı meyvelerini yaz sonuna doğru veren ve bazen bahçe çitlerini berkitmek üzere yetiştirilen Böğürtlen bitkisi, Gülgiller'dendir. 400'ün üzerinde doğal ya da kültür türü olan Rubus cinsi bitkilerden, burada R. fruticosus adlı olanı ele alacak ve Adi Böğürtlen veya kısaca Böğürtlen adıyla anacağız.
3 m'ye kadar boylanabilen bu türün anayurdu Güney, Batı ve Orta Avrupa'dır. Kütüğü çokyıllık ve sürgünleri ikiyıllık olan bu hepyeşil, çok dallı ve çalı karakterindeki bitkinin yay biçimindeki sürgünlerinin üzerleri, ucu kıvrık sert dikenlerle kaplıdır. Üstü parlak, koyu yeşil kenarları testere gibi dişli olan yaprakları 5 yaprakçıktan oluşur. Bu yaprakçıkların altı gri-yeşil renkli ve beyaz tüylerle kaplıdır. Haziran - Temmuz aylarında açan çiçeklerinin rengi beyazdan kırmızıya kadar değişir. Bu çiçekler yaz sonuna doğru olgunlaşıp yuvarlak biçimli, sert çekirdekli üzümcüklerden oluşan kırmızımtırak siyah meyvelere dönüşür. Böğürtlen bitkisinin üzerinde, hem çiçek hem de meyveleri bir arada görülebilir. Çabuk bozulan bu meyveler tazeyken yenildiği gibi reçeli, şurubu, şekerlemesi, pastası, likörü ve sirkesi yapılarak da tüketilir.
1947.04 - Milletlerarası Üzüm ve Şarap Kongresi
22 Eylül 1947 tarihinde İstanbul'da Yıldız Şale Köşkünde Üçünçü Milletlerarası Üzüm ve Şarap Kongresi toplanmıştır.
1965.09 - Milletlerarası II. Tütün Ticareti Kongresi
1950.04 - 1950 İzmir Enternasyonal Fuarı
Pullarda İhracat ürünleri işlenmiştir.
1973.20 - İhraç Ürünleri
2003.07 - Mevye Çiçekleri ( Bitkilerin Çiçekleri )
Ayva Bitkisi: (Cydonia vulgaris) Gülgillerden, iri pembe çiçekli, yapraklarının altı tüylü, orta yükseklikte bir ağaç ve bunun sarı tüylü, mayhoş, dokusu sertçe, küçük çekirdekli meyvesi. Ayva ağacı, Avrupa ve Asya'nın orta kuşağında yetişir. Meyvesi doğrudan doğruya yendiği gibi, kompostosu ve reçeli de yapılır. Ayrıca, özü çeşitli ilâçların yapımında kullanılır. Ekmek ayvası, şekergevrek ayvası, altın ayvası, limon ayvası, Gördes ayvası gibi türleri vardır.
Erik Bitkisi: Gülgillerden beyaz çiçekli bir ağacın yemişidir. Erik, çoğu ceviz büyüklüğünde, kabuğu ince, sarıdan kırmızıya ve mora kadar türlü renkte, tadı mayhoş veya tatlı, etli, sulu tek ve sert çekirdekli bir yemiştir. B vitamini bakımından zengindir.
Faydası, Sinirleri kuvvetlendirir. Zihin yorgunluğunu giderir. Kabızlığı giderir. İdrar söktürür ve vücudun rahatlamasını sağlar. Karaciğer şişliğini giderir. Böbrekleri dinlendirir. Kansızlığı giderir. Kalbi kuvvetlendirir. İştah açar ve hazmı kolaylaştırır. Romatizma, mafsal kireçlenmesi ve nikriste faydalıdır. Çekirdekleri de, bağırsak solucanlarını düşürmekte kullanılır.
Kiraz Bitkisi: (prunus avlum) Gülgiller familyasından; anayurdu Asya olan, düz kabuklu bir çeşit ağaç veya ağaçcıktır. Genellikle yapraklanmadan önce çiçek açar. Meyvesi, etli ve tek çekirdeklidir. Ev ilaçlarında sapları, meyvesi, kabuğu ve çiçekleri kullanılır.
Faydası, İdrar söktürür. Böbreklerde biriken zararlı maddelerin atılmasına yardımcı olur. Kabızlığı giderir. Kanın temizlenmesine yardım eder. Nikris, romatizma, damar sertliği ve mafsal kireçlenmesinde faydalıdır. Karaciğer şişliğine iyi gelir. Safra akışını normale döndürür. Sivilceleri önler. Susuzluğu giderir. Kabukları ishali keser. Ateşi düşürür. Çiçekleri göğsü yumuşatır ve öksürüğü giderir.
Nar Bitkisi: Bir ılıman iklim meyve türü olan narın ana vatanı, Ortadoğu, Anadolu ve Kafkasya ile İran Körfezi arasında kalan bölge olup binlerce yıldır üretimi ve tüketimi yapılmaktadır. Nar bitkisi doğal olarak küçük yapılı ağaçlar olduğu için birim alana dikilen fidan sayısı ve dolayısıyla ürün miktarı fazla hasat ve ilaçlama kolay, muhafaza ve taşımaya dayanıklılığını uzun bir dönemde Pazar olanağı gibi avantajları olan bir bitkidir. Nar Türkiye’nin hemen her bölgesinde görülür. En çok Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yetiştirilmektedir.Nar tatlı, mayhoş ve ekşi olmak üzere 3 farklı tat değerine sahiptir. Farklı yörelerde farklı kullanım şekilleri vardır. Nar bitki kökünden meyve çekir-değine kadar her yönüyle değerlendirilebilen önemli bir endüstri meyvesidir. Nar genellikle taze olarak tüketilmekte ise muhafaza süresi uzun olduğundan (2-3 ay ) değişik şekillerde tüketimi de yaygındır. Demir, potasyum ve C vitamini açısından çok zengin olduğu için en ideal taze tüketilmesidir. Ekşi nar sularından, sirke ve sitrik asit elde edilmekte ayrıca kaynatılıp koyulaştırılarak çorba ve salatalarda limon yerine kullanılır. Tansiyon düşürücü, ishal ve dizanteri tedavilerinde kullanılarak ferahlatıcı ve serinletici etkisi vardır. Nar kabuğundan bulunan zengin tanen; deri işleme sanayinde ve meyve sularının durulaştırılmasında ve çinko zehirlenmelerinin önlenmesinde yoğun olarak kullanılır. Ayrıca nar kabuğu ve çiçeklerinden boya ve mürekkep imalinde yararlanılır. Nar çekirdekleri pamuk tohumu ile aynı oranda yağ içermektedir. Yağ sanayinde arta kalan posa, östrojen hormonu içeren en zengin bitkidir. Bu da besin unu olarak hayvan yemlerine katılarak süt verimini arttırır.
Portakal Bitkisi: ( citrus aurantium var ) Turunçgiller familyasından bir ağaçtır. Boyu 2-10 m arasında değişir. Yaprakları sert dayanıklı ve düz kenarlıdır. Meyvesi C vitamini bakımından zengindir. Kabuğunun altında sarımtırak, bazılarında ise kırmızı renkte sulu ve dilimli bir öz bulunur. Kabuklarından portakal esansı elde edilir. Eczacılıkta ve gıda sanayiinde kullanılır. Çiçeklerinden de portakal çiçeği esansı yapılır. Faydası, Çiçeklerinin kaynatılmasıyla elde edilen su, spazm giderir. Kabuklarından yapılan şurup ise, mide hastalıklarında kullanılır. Damar sertleşmesini ve felci önler. Soğuk algınlığı, grip ve nezlede faydalıdır. Yorgunluğu ve sinir bozukluğunu giderir. Cildin güzel olmasını sağlar. Kansızlığı giderir. Hazmı kolaylaştırır. Karaciğeri çalıştırır ve safra ifrazatını artırır. Ateşi düşürür. Nekahat devresini kısaltır. Vücuda enerji verir. Şeker hastalarına faydalıdır. Susuzluğu giderir. Zayıflatıcıdır. Mide hastalıklarından şikayet edenler portakal yememelidir.
2020.11 - Kaktüsler
Kaktüs, Kaktüsgiller ( Cactaceae ) familyasından gövdesi dikenli bir bitkidir. Kaktüslerin dış yüzeyleri genellikle kalındır ve bu yüzeyler diken ve dikenimsi bir yapıyla kaplıdır. Kaktüs bitkisinin çiçekleri tek tek ve sapsızdır. Renk aralığı kırmızıdan mora, turuncu ve sarı tonlarından beyaza kadar uzanmakta, ancak mavi renk gözlenmemektedir.
Kaktüsgiller ailesinin dünya üzerinde 176 cinsi ve 2233 türü bulunmaktadır. Kaktüsler, ışık ya da suyun az olduğu dönemlerde hayatta kalmayı sağlayacak su tutma özelliğine sahiptir. Bunun yanında, aşırı su kaybını önlemek için gözeneklerini kapatmak fotosentez işlemini gece de sürdürebilmek gibi bazı yetenekleri gelişmiştir. Hemen hemen tüm kaktüslerin gövdeleri sukulenttir. Yani suyu gövdelerinde biriktirirler.
Uzman yetiştiriciler ve koleksiyoncular için büyük bir çekiciliğinin olmasına rağmen, çok az kullanım alanı bulunmaktadır. Birçoğunun etli meyveleri çiğ olarak yenebilir, reçel veya şurup yapılabilmektedir. Bazıları dikenli olmaları sebebiyle çit bitkisi olarak kullanılırken, bazılarının da odunsu iskeletleri rustik mobilyalar ve bibloların imalatında kullanılmaktadır.
PTT A.Ş. tarafından “Opuntia Mili." görselli tek değerli Anma Pulu ve "Ferocactus glaucescens" görselli İlk Gün Zarfı ile "Echinopsis Zucc., Matucana haynei (Otto ex Salm-Dyck) Britton & Rose, Echinopsis Cv. Peach Monarch, Astrophytum myriostigma Lem.,Mammillaria spinosissima Lem." görselli 5 değerli blok şeklinde hazırlanan l'den 25.000'e kadar Seri numaralı "Kaktüsler" konulu Anma Bloğu 24.07.2020 tarihinde dolaşıma sunulmuştur.
Pullarda ve İlk Gün Zarfında yer alan kaktüs görselleri ANG Vakfı Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Kaktüs ve Sukulent koleksiyonundan temin edilmiştir.
1994.13 - Mantarlar 1994
Morchella conica Pers. ( Kuzu göbeği, Göbek Mantarı ): Şapka 5 -10 x 3 - 4 cm, konik, kaburgamsı çıkıntılar uçtan aşağıya kadar uzanırlar ve oluklu kısımlar teşkil ederler, bunlar az çok paralel durumda olan kısa kaburgamsı çıkıntılar ile bölmelendirilmişlerdir, siyahımsı kahverengi bazen zeytuni siyahımsı bir renktedir. Çıkıntıların kenarları yaşlandıkça daha koyulaşır. Sapı 5 x 2 cm, içi boş, beyaz üzeri pudramsı. Döküntüler arasında, bahçelerde, çam ormanlarında, yanık orman sahalarında, ilkbahar aylarında yetişir. Yurdumuzdan toplanıp Avrupa ülkelerine taze olarak ihraç edilen kıymetli bir mantardır.
Agaricus bernardii ( Quel. ) Sacc. ( Çayır Mantarı, Çayır Göbeleği ): Şapka 10 - 15 cm. konveks, beyaz etli, çatlaklı, seyrek kahverengimsi pullu, lamelleri grimsiden morumsu kahverengiye kadar değişir. Sapı 6 x 2 - 3 cm beyaz, kalın halkalı, kokusu pek hoş değildir. Çayırlarda yetişir, sonbahar ve ilkbahar aylarında Doğu Anadolu'da yöre halkınca yenilir.
Lactarius deliciosus ( L. ) S.F. Gray ( Çintar, Çam Mantarı ): Şapka 7 - 15 cm. kenarları loblu, hafifçe yapışkan, sarımsı kahverengi, veya portakal renkli bandlara sahiptir. Lamelleri parlak turuncudur. Sapı kısadır, 5 x 2 cm, şapka ile aynı renkte ve üzeri oyuklu, sapı veya lamelleri kesildiğinde turuncu renkli bir süt ortaya çıkar sonra yeşile döner. Mantar yaşlandıkça veya ezildikçe bakır çalığı bir hal alır, yani yeşilleşir. Çam ormanları altında, sonbahar aylarında yetişir. Ege, Marmara, Akdeniz bölgelerinde pazarlarda satılan yaygın bir türdür.
Macrolepiota procera (Scop.) Sing. ( Dedebörük, Ebebörkü ): Şapkası 10 - 20 cm, ortası çıkıntılı ve kahverengi bir büyük pula sahiptir. Bunun etrafını ise içiçe konsentrik halkalar şeklinde sıralanmış olan pullar sarar, bu küçük pullar sarımsıbej veya krem rengi bir zemin üzerinde bulunurlar. Lamelleri beyaz, sapı 25 x 2 cm. dibi hafifçe şişkinleşmiş, sap üzerinde hareketli olan bir zarsı halka taşır, bunun altında beyaz zemin üzerinde kahverengi tonlar bulunnur. Çam ormanları, meşelikler altında veya çayırlarda özellikle sonbahar aylarında yetişir. Marmara bölgesinde pazarlarda satılan yay-gın bir türdür.
Bu pullara ait bilgiler ve dokümanlar Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Fahrettin Gücün'den sağlanmış, kompozisyonlar ise Sanatçı Fahri Karagözoğiu tarafından hazırlanmıştır.
1995.14 - Mantarlar 1995
Amanita phalloides ( Köygöçüren, Evcikkıran ): Şapka 5-12 cm, sonradan yaygınlaşır, düzgün, yeşilimsi sarı veya grimsi zeytuni, radyal olarak düzenlenmiş koyu grimsi zeytuni ince fibrilleri var. Lamelleri serbest, beyaz. Sapı 7-15 x 1-2 cm, beyaz zemin üzerinde soluk yeşilimsi zonları var, sapın halkası zarımsı ve aşağıya doğru sarkık, volva ( çanak ) kese biçimli, beyaz, üst kısmından 1-2 cm serbest. Geniş yapraklı ağaçlar altında özellikle meşeler altında ve sonbaharda yetişir. Soğuk bölgelerden kaçınır. Nadir olarak İstanbul civarında görülür. Uygun mevsimlerde bol olarak yetişir.
Öldürücü zehirlidir, falloides sendromuna neden olur.
Lepiota helveola Bres: Şapka 1,5-6 cm, sonradan yaygınlaşmış konveks bir hal alır, şapka beyaz bir zemin üzerinde konsentrik durumda dizili, şarabi pembeden et rengine kadar olan pullara sahiptir. Lameller serbest, sonradan mesafeli bir hal alır. Sapı 2-7 x 0.3-1 cm, silindirik, alt kısmı beyaz bir zemin üzerinde şarabi pembe renkli zonlar taşıyor. Ilık iklimli yerlerde otlar arasında, ilkbahar veya sonbahar mevsimlerinde Akdeniz bölgesinde ve Doğu Anadolu’da yetişir.
Öldürücü zehirlidir ve falloides sendroma neden olur.
Gyromitra esculanta: Şapka 5-10 cm, küremsi, beyin benzeri kıvrımları var, kırmızımsı kahverenginden çok koyu kahverengine kadar değişen renklerde. Sapı 2-6 x 1-3 cm, eşit kalınlıkta veya tabana doğru birazcık daha kalın hale gelir, beyaz, bazen et renginde, yüzeyi beyaz keçemsi, biraz oluklu. Akdeniz ve Ege bölgelerinde, çam ormanlarındaki kumlu topraklarda ilkbaharda yetişir. Belli şartlar altında ölüme yol açabilecek ciddi zehirlenmelere ( Gyromitra sendromu ) neden olur.
Amanita gemmata: Şapka 3-10 cm, ovoid, sonra yaygınlaşır, kenarları kısa çizgili, yüzeyi düzgün, parlak sarı, toprak rengi sarı veya hemen hemen portakal rengi, seyrek veya saçılmış durumda birkaç tane beyaz zarımsı parçalara sahiptir. Lamelleri serbest, beyaz. Sapı 5-10 x 1,5-2 cm. hemen hemen eşit kalınlıkta, beyaz veya limon sarısı renklidir, sapın halkası hemen gözden kaybolur, volva ( çanak ) sapın etrafını çeviren nazik püsküllü bir top şeklini almıştır. Çam, yaprak döken ve karışık ormanlarda, yaz aylarında yetişir. Zehirlidir ve pantherin sendroma neden olur.
Bu pullara ait bilgiler ve dökümanlar Uludağ Ünivesitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Fabrettin Gücüm'den sağlanmış, kompozisyonlar ise Sanatçı Fahri Karagözoğlu tarafından hazırlanmıştır.
2015.15 -
Mantarlar - Dünya Çevre Günü
Ekosistemin önemli parçalarından biri olan Mantarlar konusu işlenmiştir. Canlılar dünyasında farklı bir alem olarak yer alan mantarların doğa ve İnsanlar için önemi çok fazladır Doğada yüz binden fazla tür sayısı ile mantarlar, atık organik maddeleri yapı taşlarına ayırarak geri dönüşüme katkıda bulunurlar. Mantarların besin maddesi olarak kullanılmasının yanı sıra bünyelerinde bulundurdukları maddelerden ilaç ham maddeleri elde edilmesi gibi pek çok faydalı yönleri vardır. Bununla birlikte mantarlar sadece yararlı canlılar değildir. Ekonomik ve sağlık açısından zararlı türlerinin bulunduğu gibi İnsan hayatı için öldürücü etkiye sahip türleri de mevcuttur.
Mantar türlerinden Auricularia aurîcula-judae, Coprinopsis picacea, Morchella deliciosa, Mucidula mucida görsellerinin yer aldığı Dünya Çevre Günü - Mantarlar konulu anma bloğu dolaşıma sunulmuştur.
1979.11 - Türkiye Bitkileri 1
Haşhaş ( Papaver somniferum ): Haşhaş, gelincikgiller familyasından Papaver cinsinden bir bitki türü. Haşhaş, yazların sıcak geçtiği orta derecede yağış alan yerleri sever. Anavatanının Doğu Akdeniz olduğu düşünülmektedir. Hindistan ve Anadolu'da çok eskiden beri tarımı yapılmaktadır.
Zakkum ( Nerium oleander ): Nerium oleander, yaygın olarak zakkum veya nerium olarak bilinir, dünyada ılıman ve subtropikal bölgelerde süs ve peyzaj bitkisi olarak yetiştirilen çalı veya küçük ağaçtır. Halen Nerium cinsinde sınıflandırılan yalnızca türler, dogbane familyasının Apocynaceae alt familyasına Apocynoideae aittir.
Orkide ( Ophrys holosericea ): Geç örümcek orkide olan Ophrys holosericea, Orchidaceae familyasında, batı ve orta Avrupa ile Akdeniz bölgesine özgü çiçekli bir bitki türüdür. Bu türün kimliği ve adının doğru yazılışı konusunda önemli bir kafa karışıklığı olmuştur.
Adamotu ( Mandragora autumnalis ): Mandragora officinarum, Solanaceae itüzümü ailesindeki Mandragora bitki cinsinin tür türüdür.
1980.09 - Türkiye Bitkileri 2
Manisa Lalesi ( Tulipa hayatli O. Schw. ): Manisa Lalesi, Spil dağında kendi halinde yabani olarak yetişen bir çiçek türü. Soğangillerden bir bitkidir. Anavatanı Anadolu. Boyu 15-20 cm, güneşte veya hafif gölgede yetişiyor, cinsine göre Şubattan Eylüle kadar çiçek açabiliyor. Spil dağında özellikle Mart-Nisan aylarında yoğun olarak görülebiliyor. Duruma göre -15 derece soğukta bile yetişebiliyor. Çiçekleri koyu mavi, açık mavi, beyaz, pembe ve kırmızı renklerde oluyor. Yetiştirilmek istenirse; soğanları ilkbahar veya sonbaharda, 5 cm derinlikte, 10 cm mesafelerde dikilmelidir.
Efes Çançiçeği ( Campanula ephesia DC ): Latincede küçük çan anlamına gelen Campanula’dan adını alan Tüylü Çan Çiçekleri
( Campanula tomentosa lam. ) endemik bir bitki türü olup, Dünyada sadece Kuşadası ve çevresinde yetişmektedir. Çan çiçeklerinin en çok görüldüğü yer, Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nın deltaya bakan güney kıyılarıdır. Ülkemizde endemizm oranı en yüksek cinsler arasında yer alan Tüylü Çan Çiçekleri, iklim şartlarına göre Nisan ayının son günlerinde harika renkleriyle açmaya başlar. Çan çiçekleri yine kendisi gibi nadir bir tür olan Aydın Ölmez Çiçeği’yle ( helicyrsum heywoodianum ) birarada sadece milli parkın güneyinde görülebilir. Tüylü Çan Çiçekleri, Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin kırmızı listesinde Hassas ( Vu ) kategorisinde yer almaktadır. Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında herkesin dikkatini çeken mor renkleriyle görenlerin hemen ilgisini çeker. Etkileyici görüntü ve renklere sahip olan Tüylü Çan Çiçeklerinin cazibesine kapılan bazı bilinçsiz kişiler, bu endemik çiçekleri koparmakta ya da sökerek götürmektedir. Yaptığımız araştırmalarda bazı çan çiçeklerinin ertesi yıl yerinde olmadıklarını görmekteyiz. Doğanın bu harika çiçeklerine gerekli duyarlılığın gösterilmesi, koruma bilincinin geliştirilmesi ve mutlaka tanıtılarak botanik turizmine kazandırılması gerekir.
Ankara çiğdemi ( Crocus ancyrensis Meyer ): Crocus ancyrensis Türkiye’de Endemik bir türdür. Crocus ancyrensis bitkisinin dünyada doğal yayılış gösterdiği tek ülke Türkiye’dir. Türkiye’de kuzey ve orta Anadolu da, BOLU, KARABÜK, KASTAMONU, AMASYA, ANKARA, KAYSERİ, KAHRAMANMARAŞ, SAMSUN, SİVAS Ve YOZGAT illerinde doğal olarak yetişmektedir. İlk olarak Ankara’da bulunduğu için Crocus ancyrensis ismi verilmiştir. Bitki erken ilkbaharda şubat mart aylarında çiçeklenir. Kayalık yerlerde dağ makilikleri, çalılıklar ve çam koruluklarında 1000 – 1600 metre yükseklikte yetişir. Çiçekleri lekesiz sarı – turuncu renkte soğan kabuğunun Ağ gibi ( retuculate ) olmasından dolayı diğer crocuslardan ayrılır. Crocus reticulatus ve Crocus angustifolius bu bitkinin yakın akrabalarıdır. Yetiştirilmesi: Soğuğa dayanıklı bir bitkidir. Ankara çiğdemi de diğer tüm soğanlı bitkiler gibi drenajı iyi topraklarda yetiştirilmelidir. Tercihen alkali topraklarda daha mutlu olacaktır. Bir sonraki yıl iyi çiçeklenebilmesi için kuru ve sıcak bir yaz geçirmesi gerekir.
Anadolu Salebi ( Orchis anatolica Boiss. ): Orchis, Ophyris, Serapias, Platanthera, Dactylorhiza vs. cinslerine âit türlerin yumrularına verilen ad. Bu bitkilerin toprak altında iki yumrusu bulunur. Bunlardan biri ana yumrudur ve o senenin gövdesini verir. Diğeriyse gençtir ( Hemşire veya kardeş yumru ) ve gelecek yılın yumrusunu verir. Salep elde edilen türlerin hepsi yumruludur. Salep daha çok kireçli toprakları sever. Ormanlık bölgelerde yetişen saleplerin yumrusu iri olur. Çayırlarda yetişen saleplerin yumrusu ise daha zayıftır. Anadolu’da salep genellikle Orchis ve Ophyrus türlerinden elde edilir Salep eldesi: Bitki çiçekteyken, toprak altındaki yumruları toplanır. Yalnız yan yumru alınır, gövdeyi taşıyan ana yumru genellikle alınmaz. Fakat her ikisi de kulanılabilir. Yumrular kremsi, yumurta şeklinde veya çatalsıdır. Toplanan yumrular suyla yıkanarak temizlenir, ipe dizilir ve su veya sütle kaynatılır, sonra açık havada kurutulur. Kurutulan yumrular dövülerek toz edilir. Elde edilen bu toz kullanılacak hâle gelmiş olan salebi verir. Türkiye’de yetiştiği yerler: Çoğunlukla Batı, Güneybatı, Güney ve Kuzey Anadolu olmakla beraber Anadolu’nun birçok yerinde yetişir. Kullanıldığı yerler: Bileşiminde nişasta, şekerler, musilaj ve azotlu maddeler vardır. Bilhassa çocuklarda ishal kesici, kuvvet verici ve gıda olarak kullanılır. Barsak nezlesinde soğuk algınlıklarında ve öksürüğe karsı halk arasında çok kullanılmaktadır. Afrodizyak ( Cinsel gücü artırıcı ) etkisi vardir.
Pullara konu olan bitkilerin tesbiti ve slaytlarının hazırlanması Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doçent Doktor Ekrem Sezik tarafından yapılmış ve Sadettin Atlıhan tarafından resmedilmiştir.
2012.19 - Mevsimler ( Mevsimine Göre Bitki Dalları )
1946.03 - Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu
11 Haziran 1945'te Şükrü Saraçoğlu hükümeti tarafından topraksız ya da az topraklı çiftçilere toprak dağıtmak amacıyla çıkarılan kanundur. Kanunun tarihsel önemi, öngördüğü ekonomik politikadan ziyade kanunun çıkarılmasına ilişkin siyasi süreç ile ilgilidir.
Kanun; arazileri 500 dönümü aşan toprak sahiplerinin yanı sıra kullanılmayan devlet arazilerini, dini vakıf arazilerini, tarıma elverişli hale getirilmiş arazileri ve mülkiyeti belirsiz arazileri hedefliyordu. O sırada Türkiye'deki çiftliklerin % 99,75'i 500 dönümden çok daha küçük, yalnızca % 0,01'i 5000 dönümden büyüktü. Yaklaşık 3 milyon köylü ailesi geçimini sağlayacak topraktan yoksundu. Bunun neticesinde çoğu, geliri ve yaşam düzeyi düşük ortaklar haline gelmişti: bir kentli zengin veya büyük toprak sahibi onlara tohum ve alet verir, karşılığında hasadın çeyreği ila yarısını alırdı.
Kanunun 17. maddesi, yoğun nüfuslu bölgelerde olup 200 dönümden falza araziye sahip çiftçilerin topraklarının dört üçüne kadarının kamulaştırılmasını ve çiftçilere faizsiz, 20 yıllık borç verilmesini öngörüyordu. CHP, Kasım 1947'deki kongresinde bu maddeyi kanun metninden çıkarma kararı aldı ve meclis bu kararı 1950'de uyguladı.
Türkiye'de örgütlü siyasal muhalefetin doğuşunda, özellikle de Türkiye'nin ilk yasal muhalefet partisi olan Demokrat Parti'nin (DP) kurulmasında, katalizör görevi görmüştür.
Mayıs 1945'te meclise sunulan kanun burada şiddetli muhalefet ile karşılaşmıştır. Neticede yasa oy birliğiyle kabul edilmiş olsa da, bu, Türkiye'de hükümetin meclis kürsüsünde alenen ve şiddetle eleştirilip de bu eleştirinin önemli destek gördüğü ilk andır. Bu muhalefeti yürüten vekiller ya kendileri ya da akrabaları toprak sahibi olan kimselerdi ve Aydın Milletvekili Adnan Menderes bu grubun sözcülüğünü yapıyordu. Menderes muhalefeti ilk başta ekonomik temellerde yürüttü: kanunun mülk güvenliğini tahrip ettiğini, yatırımlara selte vurduğunu ve verimsiz tarımla sonuçlanacağını söyledi. Fakat bu kısa sürede hükümetin otoriter ve anti-demokratik niteliğine karşı daha genel bir siyasi muhalefete dönüştü. Menderes 7 Haziran 1945'te, Refik Koraltan, Mehmet Fuat Köprülü ve eski başbakan Celâl Bayar ile birlikte Dörtlü Takrir önergesini meclise sundu. Dörtler olarak bilinen bu siyasetçiler, 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti'yi resmen kurdular.
Kanun DP'nin kurulmasının yanı sıra 14 Mayıs 1950 Genel Seçimleri'nde CHP'yi mağlup etmesinde de önemli bir rol oynamıştır. CHP'nin bu kanunu çıkarması, Toprak Mahsulleri Vergisi ile beraber, büyük toprak sahiplerini mutsuz etmiş ve onların hükümet aleyhinde tavır almasına sebep oldu. Bundan itibaren, büyük toprak sahipleri DP seçmen tabanının önemli bir unsuru olageldi.
1952.01 - Birleşmiş Milletler Akdeniz Yetiştirme Merkezi ( FAO )
Birleşmiş Milletler Kalkınma Projeleri İktisadi Tahlil Enstitüsü Akdeniz Yetiştirme Merkezinin ( F.A.O. ) Ankara Üniversitesinde 01.10.1951 - 22.12.195I tarihine kadar devam eden çalışmalar nedeniyle bir Anma Serisi ve bir Anma Bloku dolaşıma çıkarılmıştır.
Bu pullar ve blok Roma'da Istituta Poligral'ica Della Stato Matbaasında Fotogravür usulü ile basılmıştır.
Kongre 01.10.1951 tarihinde başladığı halde pulları ancak 03.01.1952 de dolaşıma çıkarılabilmiştir.
1952.02 - Birleşmiş Milletler Akdeniz Yetiştirme Merkezi ( FAO ) - Blok Dantelsiz ( 4 pullu )