Sunum:
06 Ocak 2021 tarihinde
Milli Bağımsızlığın 100. Yılı konulu tek değerli
Anma Blok Pulu, 3,00 TL bedelle,
söz konusu Anma Puluna ait
İlk Gün Zarfı 7,50 TL bedelle ve
Seri Numaralı Blok Pulu 6,50 TL bedele PTT İşyerlerinde,
www.filateli.gov.tr web adresinde ve filateli cep uygulamasında satışa sunulmuştur.
PTT Pul Müzesi Hacıbayram Mah. Atatürk Bulvarı No:3 Ulus Altındağ/ANKARA adreslerinde,
Milli Bağımsızlığın 100. Yılı 06.01.2021 ANKARA
ibareli
İlk Gün Damgası kullanılmıştır.
Koronavirüs salgınından dolayı, PTT İşyerlerinde yoğunluk yaşanmasını önlemek ve müşterilerin filatelik işlemlerini PTT İşyerlerine gelmeden yapabilmeleri için, satışa sunulan
İlk Gün Zarfını Posta Damgası ile talep eden müşterilere,
www.filateli.gov.tr adresinden ürünün satışa sunuş tarihinden itibaren 6 ay içerisinde satın alınması halinde gönderimiştir.
Anma Blok ( Bakır varak uygulamalı ) Pulunun Değeri: 3,00 TL
1 Dolar = 7.3845 TL
/ 0,4062 $, 1 Euro = 9.0696 TL
/ 0,3308 €
Çıkış Tarihi: 06.01.2021, Son Satış Tarihi: Tükeninceye kadar.
Basım Adedi: 100.000 adet tek pullu blokseri
Bloğun Boyutu: 92 x 47 mm.
Pulun Boyutu: 78 x 36 mm.
Baskı Yöntemi: Dijital Baskı
Basımevi: PTT Matbaası - Ankara
Grafik Tasarım: Bülent Ateş
Seri Numaralı ( Seri numarası Pulun içinde ) Anma Blok Pul Değeri : 6,50 TL / 0,8807 $ / 0,7167 €
Basım Adedi: 10.000 adet Anma Bloğu, seri numaralı 1 puldan oluşan blok seri.
Bloğun Boyutu: 62 × 80 mm.
Pulun Boyutu: 52 × 71 mm.
Baskı Yöntemi: Dijital Bakı
Basımevi: PTT Matbaası - Ankara
Grafik Tasarım: Bülent Ateş
Seri Numarası: 1335
PTT Kodu: 1001-439, PTT Sayfa: 1322
Konu: Milli Bağımsızlığın 100. Yılı
Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti için bir ölüm fermanı olmuştur. Ateşkesin ağır hükümlerinin itilaf devletleri tarafından uygulanmasıyla Anadolu hızlı bir şekilde işgal edilmeye başlamıştır. Koşullar, Türk halkını yurtsuzlaşmak ya da yeni bir mücadeleye girişmek arasında seçim yapmaya zorlamış - tır. Halkın, Hükümetin ve Padişahın umutsuzluk içinde bulunduğu bir dönemde millî bilinç, millî birlik ve millî bağımsızlığı gerçekleştirmek amacıyla 19 Mayıs 1919'da Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, 23 Nisan 1920'de ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk Devleti'nin temellerini Ankara'da atmışlardır. TBMM, kısa süre içerisinde dağınık bir halde bulunan Kuvayımilliye'yi düzenli orduya dönüştürmüş ve işgalci devletlerle savaşı başlatmıştır. Doğuda Ermenilere karşı mücadele eden düzenli ordu, güneyde Fransızlar ve batıda ise İngilizlerin desteklediği Yunanlılarla savaşmak zorunda kalmıştır.
I. İnönü Muharebesi (6-11 Ocak 1921): Gümrü Antlaşması ile doğu sınırlarının güvenliğini sağlayan Ankara Hükümeti, birliklerini güneye ve batıya kaydırmıştır. Bu iki cephedeki mücadele eş zamanlı olarak başlamış ve Batı Cephesi Komutanhğı’na Miralay (Albay) İsmet (İnönü) Bey atanmıştır. Eskişehir ve Afyon'u ele geçirerek Ankara'yı almak amacı ile 6 Ocak 1921'de ileri harekâta geçen 20.000 kişilik Yunan Ordusu, Eskişehir'in batısında 'İnönü’’ adı verilen bölgede Albay İsmet Bey'in komutasındaki yaklaşık 6.000 kişiden oluşan Türk birliği tarafından durdurulmuştur. 11 Ocak 1921'de kazanılan bu zafer, Türk ulusunun içeride ve dışarıda saygınlığını arttırmıştır. Albay İsmet Bey, Tuğgeneral (Mirliva) rütbesi ile ödüllendirilmiş, 20 Ocak 1921'de yeni Türk Devleti'nin ilk anayasası olan 'Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” ve 12 Mart 1921’de yeni devletin bağımsızlığının sembolü 'İstiklal Marşı' kabul edilmiştir. Bu zafer. Batılı devletlerarasında fikir ayrılıklarını da belirginleştirmiştir. Yeni durumu değerlendirmek amacıyla itilaf devletleri İstanbul, Ankara ve Atina'dan gönderilecek delegelerin katılımıyla Londra’da bir konferans düzenlemeye karar vermişlerdir. 21 Şubat-12 Mart 1921 tarihleri arasında toplanan konferans, başarısız bir şekilde sona ermiş fakat bu toplantıda yeni Türk Devleti'nin varlığı hukuksal anlamda batılı devletler tarafından kabul edilmiştir. I. İnönü Zaferi sonrası, Afganistan'ın Moskova Büyükelçisi Mehmet Veli Han ile yapılan görüşmeler sonucun - da 1 Mart 1921'de Türkiye ile Afganistan arasında bir 'Dostluk Antlaşması' ve Rusya ile 16 Mart 1921'de 'Moskova Antlaşması" imzalanmıştır.
II. İnönü Muharebesi (23-31 Mart 1921): Başarısız bir şekilde sona eren Londra Konferansı sonrası İngilizler, Yunanlıların yeni bir saldırı için hazırlanmalarını istemiştir. I. İnönü Muharebesi’nin intikamını almak, Eskişehir ve Kütahya'yı ele geçirerek Ankara'ya ulaşmak ve TBMM'ye Sevr Antlaşması'nı kabul ettirmek üzere 23 Mart'tan itibaren kuzeyden Eskişehir, güney - den ise Afyon üzerinden saldırıya geçen Yunanlılar, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa komu - tasındaki Türk askerleri ile ikinci kez İnönü mevkiinde karşılaşmışlardır. Yaklaşık 40.000 kişilik Yunan kuvveti, 15.000 kişilik Türk kuvveti karşısında tutunamamış ve 31 Mart 1921'de ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmıştır. Kazanılan bu ikinci zafer, TBMM'nin inancını ve moralini yükseltmiş ve Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya şu anlamlı telgrafı göndermiştir: "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz". Yunanlılar, askeri ve siyasi alanlardaki bu başarısızlıklarının acısını, bölgedeki Türk köylerini yakıp yıkarak, savunmasız insanları öldürerek çıkartmak istemişlerdir.
Aslıhanlar ve Dumlupınar Muharebeleri (8-15 Nisan 1921): II. İnönü Muharebesinin kapanılmasından sonra. Yunanlılar İki kol halinde çekilmeye başlamışlardır. Kuzeyden çekilen Yunanlılar İnegöl'e girmiş ve Aslıhanlar ve Dumlupınar'da yapılan muharebeler, başlangıçta Türk kuvvetleri ile Yunan kuvvetleri arasında oyalama taktiğinden ileriye gidememiş ve askeri alanda üstünlük Yunanlılarda kalmıştır. Fakat 8 Nisan 1921'de Aslıhanlarda Yunan ordusu tekrar ağır bir bozguna uğratılmıştır. Bu savaşla II İnönü Zaferi tamamlanmıştır.
Kütahya ve Eskişehir Muharebeleri (10-24Temmuz 1921): Aslıhanlar Muharebesi'nde Yunan Küçük Asya Ordusu Komutanı Papulas’ın göndermiş olduğu istihbarat raporunu iyi değerlendiren Yunan Genelkurmayı, Türk ordusunun henüz taarruz yeteneğine erişemediği kanısına varmıştır. Bu rapor doğrultusunda İngilizlerin destek ve teşvikleriyle 10 Temmuz 1921'de genel bir taarruza kalkışan Yunanlılar, Eskişehir, Kütahya ve Afyon gibi büyük stratejik önemi bulunan şehirleri ele geçirmişlerdir. Hatta Yunan kuvvetleri, Sakarya Nehri'ni geçerek Polatlı-Haymana-Ankara önlerine kadar gelmiştir. Mustafa Kemal Paşa'nın emri ile Türk Ordusu, daha fazla kayıp vermemek için 25 Temmuz'da Sakarya Nehri doğusuna çekilmiştir. Yunan Genelkurmayı planının sonunu getirememiş ve bu siyasi durum. Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nın en kritik günlerinin yaşanmasına yol açmıştır. Kütahya ve Eskişehir Muharebeleri yenilgisi, kamuoyunu üzüntüye boğmuş ve TBMM'de sert tartışmaların yaşanmasına yol açmıştır. Bütün bu olumsuzluklar karşısında Meclis, S Ağustos 1921 tarihinde 'Başkomutanlık Yasası'nı çıkartarak, sahip olduğu yetkileri Mustafa Kemal Paşa'ya üç ay sureyle devretmiştir. Bu yasa sayesinde Mustafa Kemal Paşa, tek başına hareket etme, çabuk karar verme ve uygulama imkânı bulmuştur. Milletin güvenini kazanan Mustafa Kemal Paşa, bu yetkiye dayanarak 7-8 Ağustos 1921‘de halkı maddi ve manevi bütün kaynaklarıyla Mili Mücadele'ye katılmaya davet eden 'Tekâlif-i Milliye Emirleri" adıyla ulusal yükümlülükleri yayınlamıştır.
Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos-13 Eylül 1921): Türk ordusunun gücünün bittiğini, kaynaklarının tükendiğini zanneden Yunanlılar ileri harekâta geçmiştir. 23 Ağustos'tan 13 Eylül'e kadar 100 km'lik bir cephe üzerinde, 22 gün 22 gece aralıksız devam eden muharebede Başkomutan Mustafa. Kemal Paşa, "Hatt-ı müdafaa yoktur. Sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça bırakılamaz" diyerek, düşmanın bulunduğu bütün cepheyi savaş alanı ilan etmiştir. 40.000 kişilik Türk askerine karşı 88.000 Yunan askeri ile yapılan Sakarya Meydan Muharebesi, Türk tarihine eşine pek az rastlanan büyük bir zafer olarak geçmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın iradesiyle kazanılan bu zafer sonunda TBMM, kendisini 19 Eylül 1921'de "Gazi Unvanı ve Mareşallik Rütbesi" İle ödüllendirmiştir. Bu zaferle ulusun orduya ve Mustafa Kemal’e güveni artmış ve bu tarihe kadar Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin etkisiyle başlayan ayaklanmalar ve asker kaçağı olayları durdurulmuştur.
Askeri alanda kazanılmış olan Sakarya Zaferi, siyasal başarılara da yenilerini eklemiştir. İtalyanlar Anadolu'da İşgal ettikleri yerleri boşaltmış, 5 Temmuz 1921'de Antakya ve Muğla işgalden kurtulmuş, İtilaf devletleri Türk tarafına tekrar barış teklif etmişlerdir. Ancak Sevr Antlaşması'nı yeniden önerdikleri için bağımsızlık ilkesine aykırı bulunduğundan reddedilmiş tir. ABD, Türkiye'deki Ermeni iddiaların: desteklemekten vazgeçmiş ve Misak-ı Milli'yi tanımıştır. Bu zafer sonrası Rusya'ya bağlı Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan ile TBMM arasında 13 Ekim 1921'de "Kars Antlaşması" imzalanmış ve doğu sınırımız son şeklini almıştır.
Daha sonraları 2 Ocak 1922 de ise Ukrayna ile bir dostluk anlaşması imzalanacaktır. Sakarya Zaferi ile Türk Devletinin davasında haklı ve güçlü olduğunu gören Fransa, TBMM ile 20 Ekim 1921'de Ankara Antlaşması'nı imzalamıştır. Bu antlaşma, Fransa gibi büyük bir Avrupa devletinin Türkiye'yi ve Misak-ı Milliyi resmen tanıması açısından son derece önemlidir. Fransız desteğini yitiren Ermenilerin Kilikya üzerindeki hayalleri artık sona ermiş ve I. Dünya Savaşı öncesi kurulmuş olan itilaf Devletleri bloğu da parçalanmıştır. Bu Antlaşmanın, dünyadaki sömürge halklarının üzerinde de etkisi olmuş. Türk Zaferi sömürge halklarına umut vermiştir.
16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması ile Batum Gürcistan'a bırakılmış Misak-ı Milli’den ilk ödün bu şekilde verilmiştir. Bu misaktan verilen ikinci ödün ise Ankara Antlaşması ile Hatay olmuş ve Hatay Sancağı Fransız mandası altında bulunan Suriye'ye bırakılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Hatay üzerindeki haklarından vazgeçmeyecek ve Mustafa Kemal Paşa’nın 1923’te söylediği “Kırk yıllık Türk Yurdu düşman elinde esir kalamaz” sözü doğrultusunda Halay, 7 Temmuz 1939 Türkiye'ye katılacaktır.
PTT A. Ş. tarafından bağımsızlığa giden yolda 1921 yılında gerçekleşen olayların tema olarak işlendiği “Milli Bağımsızlığın 100. Yılı” konulu blok şeklinde hazırlanan tek değerli anma pulu blok şeklinde hazırlanan bakır varak uygulamalı tek değerli seri numaralı pul ile altın varak ve lak uygulamalı İlk Gün zarfı 06.01 2021 tarihinde dolaşıma sunulmuştur
Not: 3,00 lik
Pulda kullanılan orijinal belge ve fotograf Milli Savunma Bakanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı ile Ankara Üniversitesi Turk İnkilap Tarihi Enstitüsü arşivinden temin edilmiştir.
Konu ile ilgili diğer pulları görmek isterseniz Tıklayınız ( ).