Konu: Türk Büyükleri ve Meşurları 1964
11.03.1964 tarihinde, 1 Kuruş,
Hüseyin Rahmi Gürpınar ( 1864-1944 ) - Yazar: 19 Ağustos 1864'te İstanbul'da doğdu. 8 Mart 1944'te Heybeliada'da yaşamını yitirdi. Heybeliada'daki Abbas Paşa Mezarlığı'na defnedildi. Roman ve öykü yazarı.
Eserlerinde 19 ve 20'nci Yüzyıl başındaki İstanbul yaşamını gerçekçi bir biçimde yansıttı. Hünkar yaveri Mehmet Sait Paşa'nın oğlu. 3 yaşında iken annesinin ölümü üzerine Girit'te bulunan babasının yanına gönderildi. İlkokula burada başladı. Babası tekrar evlenince 6 yaşında İstanbul'a anneannesinin Aksaray'daki Konağı'na döndü. Yakubağa Mektebi, Mahmudiye Rüşdiyesi ve İdadide öğrenim gördü. 1878'de Mekteb-i Mülkiye'ye girdi. 1880'de hastalık nedeniyle ikinci sınıfta iken okulu bıraktı. Kısa bir süre Adliye Nezareti Ceza Kalemi'nde memur, Ticaret Mahkemesi'nde Azâ Mülazımı olarak çalıştı. 1887'de Ahmed Mithad Efendi'nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başladı. Batı uygarlığının yaşantısını taklit ederken gülünç duruma düşen insanları anlattığı ilk romanı "Şık" aynı yıl bu gazetede tefrika şeklinde yayınlandı. Paul Bourget, Paul de Kock, Alfred de Musset gibi Fransız yazarlardan çeviriler yaptı. 1894'te İkdam gazetesine geçti. Kendisine büyük ün sağlayan ilk eseri "Mürebbiye" ile "Metres", "Tesadüf" ve "Nimetşinas" bu gazetede tefrik edildi. Sansürün "Alafranga" (1911'de "Şıpsevdi" adıyla basıldı) romanını yasaklaması üzerine yazarlığı bıraktı. 1908'e kadar suskun kaldı.
İkinci Meşrutiyet döneminde Ahmet Rasim ile birlikte 37 sayı süren "Boşboğaz ile Güllâbi" adlı mizah dergisini çıkardı. Sabah ve Vakit gazetelerinde çalıştı. 1912'de Heybeliada'ya taşındı. Kütahya milletvekili olduğu 1936-1943 dışında tüm yaşamını Heybeliada'da geçirdi. 1924'te Son Posta gazetesinde tefrik edilen "Ben Deli miyim" romanı ahlaka aykırı bulunarak yargılandı, beraat etti. Anneannesinin yalısında dadılar arasında geçirdiği çocukluk ve gençlik yılları, İstanbul yaşamı ve insanlarını tüm detaylarıyla öğrenmesini sağladı. Ev kadınlarının çeşitli konulardaki düşüncelerini öğrendi. Batılı yazarların yanısıra Türk halk edebiyatından da yararlandı. Romanı ahlakın aynası olarak gördü. Geniş bir okur kitlesine ulaşabilmek için yalın bir dil kullandı. Çok okunan bir yazar olmasını da bu yalınlığına bağladı.
Eserlerinde toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri, kadın-erkek ilişkilerini, din sorunlarını konu aldı. Zeki ve kurnazların, saf ve cahilleri kandırarak işlerini yürüttükleri çarpık bir düzenden kurtulmak için akılcı düşüncenin gelişmesi gerektiğini savundu. Dar sokakları, ahşap evleri, konakları, yalıları ve çarşılarıyla hep İstanbul'u işledi. Romanlarında döneminin İstanbul'un her kesiminden, sınıfıntan insana yer verdi. Külhanbeyler, züppeler, fahişeler, hanımefendiler, mahalle kadınları, paşalar, memurlar, beslemeler, imamlar, esnaf. Çevre betimlemeleri üzerinde durmaktansa karakterlerini güçlendirmeyi tercih etti. Bu karakterleri yerel şivelerle konuşturmakta ustalaştı. Emile Zola'nın deneysel roman yöntemini benimsedi ve uyguladı. Ömrünün son otuz yılını Heybeliada'daki köşkünde yazarak geçirdi. En çok ürün veren, en çok okunan ve sevilen yazarlardan biri oldu.
21.05.1964 tarihinde, 5 Kuruş.
İsmail Hakkı İzmirli ( 1869-1944 ) - Bilgin: Tanınmış bir Türk bilginidir. 1869 ile 1944 yılları arasında yaşamıştır.Felsefe ve dil üzerinde çalışmaları meşhurdur. İzmir’ de doğduğu için de soyadını böyle aldı. İzmir’de orta öğrenimini tamamladıktan sonra İstanbul’a gelerek Darülmuallimîn-i Aliye’ye ( Yüksek Öğretmen Okulu’na ) girdi. Buranın edebiyat bölümünü bitirdi. Ayrıca medreseye devam etti. Oradan da icazet aldı. Fen fakültesinde de okudu. Okumayı çok severdi. Bundan dolayı, çeşitli müesseselerde, bu arada Mülkiye Mektebi’nde, öğretmen okulunda, Darüşşafaka’da, fıkıh, İslâm felsefesi, felsefe tarihi, dinler tarihi okuttu. Bir ara Maarif Nazırlığı yaptı. Edebiyat Fakültesi, İlahiyat Fakültesi başkanlıklarında bulundu. Çeşitli komisyonlara başkanlık etti. Bir yandan da, sayısı kırka yaklaşan eserlerini yayınlıyordu. 1933 yılında İstanbul Üniversitesi kurulup Darülfünun kaldırıldığı zaman yerinde bırakılan sayılı birkaç profesörden biri de oydu. Eserleri sade bizim memleketimizde takdir edilmekle kalmamıştır, Fransız hükümeti de kendisine Akademi nişanı vermiştir.
İzmirli İsmail Hakkı, çok çeşitli konularda çalışmış bir fikir adamıydı. Metafizikten, İslami ilimlerden meteorolojiye kadar birçok konuda eseri vardır. Bu arada, Anglikan Kilisesinin zuhuruna dair eseri çok ilgi uyandırmıştı. Dört bin ciltlik kütüphanesini, Süleymaniye Kütüphanesine vakfetmiştir.
16.01.1964 tarihinde, 10 Kuruş,
Şevket Dağ ( 1876-1944 ) - Ressam: Türk Ressam ve Siyasetçi Şevket Dağ 1876’da İstanbul’da doğdu. Babası, deniz yüzbaşısı Çerkez İsmail’di. İlköğrenimini Hacı Ferhat Okulu’nda, orta öğrenimini ise öğretmen okulunda tamamlayan sanatçı Osman Hamdi Bey’in kurduğu “Sanayi-i Nefise” Mektebi’ne girdi ve buradan birincilikle mezun oldu. 1902 yılında Efkaf’ta meslek yaşamına başladı. Daha sonra Mahmudiye Rüştiyesi’ne resim öğretmeni olarak atanan sanatçı, bu görevini çeşitli kurumlarda 23 yıl sürdürmüştür. Bu kurumlarda Türk resim sanatının ünlü ressamlarından Fikret Mualla ve Malik Aksel’e hocalık yaptı. 1909 yılında kurulan “Osmanlı Ressamlar Cemiyeti” kurucuları arasında yer alan sanatçı, 1919 yılında Hikmet Onat ve İbrahim Çallı’yla beraber “Türk Ressamlar Cemiyeti”ni kurdu. Türk resminde iç mekan çalışmalarının öncülerinden olan sanatçı pek çok cami görüntüsü tasvir etmiştir. Bu eserleri arasında Ayasofya’dan yaptığı görüntülerle ön plana çıkmıştır. Ayasofya’yı çeşitli açılarından ele alan sanatçı, ışık – gölgenin mekanda oluşturduğu karşıtlığı ustaca kullanmıştır. 1916 yılında başlayan ve her sene açılan “Galatasaray Sergileri” ve 1939’da açılan “Devlet Resim ve Heykel Sergisi”ne iç mekan çalışmalarıyla katılan sanatçı, Cumhuriyet sonrası Türk Resminde yaşanan modernleşme hareketlerini önceleri eleştirmiş, fakat zamanla bu alanda çalışmalar yapan Empresyonist (İzlenimci) sanatçılar, Feyhaman Duran, Hikmet Onat, İbrahim Çallı ve Sami Yetik ile birlikte çalışarak modern çizgide eserler de üretmiştir. Şevket Dağ’ın çalışmaları uluslararası alanda da ilgi görmüş, Paris, Münih ve Atina’da katıldığı sergilerde bazı eserleriyle ödüller almıştır Sanat yaşamının olgunluk döneminde Atatürk’ün de beğenisini kazanan sanatçı onun teşvikiyle Konya milletvekili olarak siyaset yaşamına başlamış, daha sonra İnönü’nün desteğiyle Siirt millet vekili seçilen sanatçı, 1944 yılında İstanbul’da hayata veda etmiştir.
18.04.1964 tarihinde, 50 Kuruş,
Recaizade Mahmut Ekrem ( 1847-1914 ) - Yazar: Recaizade Mahmud Ekrem 1 Mart 1847'de İstanbul'da doğdu. Babasından Farsça ve Süryanice öğrenen Mahmud Ekrem, 1858 yılında ilköğrenimini bitirdi. Buradaki eğitiminin ardından Harbiye İdadisi'nde okumaya başladı fakat sağlık sorunları yaşadığı için eğitimini bitiremedi. 1862 yılında Hariciye Nezareti Mektubi Kalemi'nde memur olarak işe girdi. İleriki dönemlerde çeşitli devlet dairelerinde başmuavinlik, Şura-ı Devlet üyeliği, çeşitli okullarda öğretmenlik, Evkaf ve Maarif Nazırlığı ve Meclis-i Ayan üyeliği yaptı. İlk yazısını Namık Kemal öncülüğünde Tasvir-i Efkar gazetesinde yayınlayan Mahmud Ekrem, 1870'li senelerden sonra kendisini tamamen yazılarına vermiştir. Bir dönem Tasvir-i Efkar'ın yönetimine geçen Mahmud Ekrem'in, Muallim Naci ile "Zemzeme- Demdeme tartışması"meşhurdur.
Tanzimat 2. dönem edebiyatının başlıca yazarlarındandır.
Şiir, hikâye, roman, tiyatro, eleştiri türlerinde eserler vermiştir.
"Her güzel şey şiirin konusu olabilir." görüşüyle Türk şiirinin konusunu genişletmiştir.
"Sanat sanat içindir." anlayışına bağlıdır.
Toplumsal kavramlardan uzak durmuş, bireysel konulan işlemiştir.
Şiirlerinde romantizmin etkisi görülür.
Oğlunun ölümü şiirlerinin içli ve duygusal olmasına sebep olmuştur.
Eski edebiyat karşısında yeni edebiyatın ilkelerini belirlemiştir.
Muallim Naci ile eski-yeni edebiyat anlayışı konusunda mücadele etmiştir.
Kafiyenin kulak için olduğu görüşünü savunur. Genellikle aruz ölçüsünü kullanmıştır. Heceyle yazdığı şiirleri de vardır.İlk realist roman olan Araba Sevdası'nda "Bihruz Bey" karakterinden hareketle yanlış Batılılaşmayı eleştirmiştir.Servet-i Fünun edebiyatının temellerini oluşturmuştur.
Recaizade Mahmud Ekrem, 31 Ocak 1914'de, 66 yaşında yaşamını yitirmiştir. Ölümünün ardından okullar tatil edilmiş ve büyük bir cenaze merasimi düzenlenmiştir.
27.09.1964 tarihinde, 60 Kuruş,
Ahmet Muhtar Paşa ( 1839-1918 ) - Gazi: Son dönem Osmanlı komutan ve sadrazamıdır. 1860 yılında Harp Okulu'nu bitirdi, ertesi yıl da kurmay oldu. Bosna-Hersek isyanlarında, Karadağ ve Sırbistan'a karşı yapılan savaşlarda görev aldı. Yemen'de bulunduğu sırada müşir ( mareşal ) oldu ( 1871 ). Asıl ününü 1877-1878 savaşlarında kazandı. Bu savaşlarda, Doğu Anadolu'da Rus çarının ordularına karşı başarılar elde etti. Berlin Antlaşması'ndan sonra Girit'te ve Rumeli'de görev yaptı. 1892 yılında Mısır olağanüstü komiserliğine atandı. İkinci Meşrutiyet'e değin orada kaldı. 1908'de İstanbul'a geldi. 1909'da da askerlikten ayrıldı. 1912 yılında sadrazam oldu. Sadrazamlığı Balkan Savaşı'na rastladı. Bu savaş sırasında gerek kendisi, gerek kabinesi hiçbir başarı gösteremedi. Balkan orduları Çatalca'ya dek dayandılar. Askerlik ve siyaset hayatının dışında Darüşşafaka'nın kuruluşunda yardımı olmuş, ilk kez miladi takvimi savunmuş ve bu konuda "Islâhat-üt-Takvim" adlı bir kitap yazmıştır.
20.07.1964 tarihinde, 100 Kuruş,
Ahmet Rasim ( 1863-1932 ) - Yazar: 1865'te İstanbul'da doğdu, 1932'de İstanbul Heybeliada'daki evinde yaşamını yitirdi. Menteşeoğulları'ndan Kıbrıslı Bahaeddin Efendi'nin oğlu. Kendisi doğmadan babası ailesini terkettiği için annesi Nevber Hanım tarafından yetiştirildi. Öğrenimini yolsul çocuklara eğitim hizmetini bugün de sürdüren Darüşşafa'da tamamladı. Posta ve Telgraf Nezareti kalemine memur olarak girdi. Bir yandan memurluk yaparken diğer yandan Ahmed Mithad'ın yayınladığı Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazılar yazmaya başladı. Kısa bir süre öğretmenlik yaptı. 2. Meşrutiyet'ten sonra Hüseyin Rahmi Gürpınar ile birlikte "Boşboğaz" isimli bir mizah dergisi çıkardı. Ceride-i Havadis, Tasvir-i Efkar, Yenigün, Akşam, Vakit, Cumhuriyet gibi gazetelerle birçok dergide çok sayıda makale, fıkra, gezi mektubu, anı türlerinde yazıları yayınlandı. Suriye, Sofya ve Romanya'da muhabir olarak bulundu. 1927'da İstanbul milletvekili oldu. Bu görevi ölümüne kadar sürdürdü. Daha çok ustası Ahmed Mithad'ın edebi çizgisini izleyen, döneminin güçlü akımı Servet-i Fünun içinde yer almayan Ahmet Rasim, öğrencilik yıllarında saltanata karşı çıkan şair ve yazarlara özenerek şiirler de yazdı. Daha sonra yazıya yöneldi. Ama şiiri bırakmadı. Muallim Naci etkisindeki şiirlerini "Leyla Feride"
takma ismiyle Musavver Malumat dergisinde yayınlattı. Döneminin tüm edebiyat ve siyasi tartışmalarından uzak kaldı. Benimsediği gerçekçi-gözlemci çizgide yazılarını sürdürdü. Kısa, canlı cümlelere, yaygın ve güncel deyimlere dayanan arı bir İstanbul Türkçesi ile yazdı. Darüşşafaka'daki öğrencilik döneminde Zekaî Dede'den müzik dersleri aldı. Çoğunun güftesi kendisine ait 60 kadar şarkı besteledi. Bu şarkılardan 40 kadarı günümüze ulaştı.
07.08.1964 tarihinde, 130 Kuruş,
Salih Zeki ( 1867-1921 ) - Matematikci: XIX. yüzyılın ikinci yarısında yetişmiş, değerli eserler vererek, 57 yaşında hayata gözlerini kapamış, bir ilim ve fikir adamıdır. Salih Zeki Bey, 1864 yılında İstanbul'da doğmuştur. Ortaöğrenimini Darüşşafaka'da görmüş, yüksek öğrenimini Paris'te elektirk mühendisliği bölümünü bitirmiştir. Salih Zeki, Darüşşafaka ve Mühendis Mektebi'nde matematik ve fizik dersleri okutmuştur. Daha sonraki çalışmalarının tümünü üniversiteye vermiştir. Bugünkü gerçek üniversitenin kurucusu salih Zeki'dir. Türkiye'ye, matematik, fizik ve fen derslerini batılı yöntemleriyle ilk getiren odur. Birçok gazete ve dergide çıkan güzel yazılarıyla Türk gençliğini edebiyat kadar matematiğe yönelten ve matematiği sevdiren yine o olmuştur. Salih Zeki, aydın fenciler silsilesinin en dikkate değer son halkasıdır. İlk ve ortaöğrenimin ihtiyacı olan matematik, geometri, cebir, astronomi, trigonometri ve fizik kitaplarından başka binlerce sahifeyi bulan, yüksek seviyedeki Darülfünun ders kitapları yazmış; felsefi konularda telif-tercüme eserler bırakmış, bilim tarihi ile ilgili incelemeler yayınlamış, bizzat Mizan-ı Tefekkür adlı bir matematik kitabı yazmış, anıt bir eser olarak Kamus-ı Riyaziyat'ı hazırlayarak bunun ilk cildini yayınlamıştır.
Konu ile ilgili pulları görmek isterseniz Tıklayınız ( Türk Büyükleri ve Meşhurları ).