Konu: Fuzuli Yılı
PTT idaresi Fuzuli yılı nedeniyle bastırılmıştır. Pulların üzeride Fuzulinin Portresi vardır.
DÖRT ASIR evvel ölen Fuzuli. Türk âleminin hâlâ dört köşesinde yaşıyor. Kendisi en eski şairlerimizden olduğu halde şiirleri daima en yeni olmak hassasını muhafaza eder. Asıl adı Mehmettir. Fuzuli Unvanı eski şairlerimizin adetlerince sonradan edinilmiş bir şiir mahlasıdır. Bu kelimenin Arapça manası lüzumsuz ve boş şeylerle uğraşan, nafile sözler söyliyen adam, yani boşboğaz olduğuna göre bir mahlâs olarak kabul edilmesi garip görünür. Fakat bu garabet de şairin herkesten ayrı ve orijinal bir ruha sahip olduğunu anlatır. Bu mahlâsı tercih edişine Fuzuli makul bir sebep de gösteriyor. İyi mânaları olan kelimeleri başka şairlerin de almaları mümkündür. Eski şairler gazel ve kasidelerinin son beytinde bir münasebet getirerek mahlaslarım da yazarlar, yani imzalarını âdeta şiirlerinin içine koyarlardı. Halbuki boşboğaz lâkabını kimse beğenip almıyacaktır ve bu suretle kendi şiirleri ileride başka şairlerin sözlerine karışmıyacaktır. Demek ki, Fuzuli kabul ettiği bu unvan ile şiirlerini âdeta istikbal karşısında bir çeşit sigortaya koymuş oluyordu.
Ona Bağdat’lı Fuzuli derler. O şehirde şöhret kazandığı için bu unvanı almıştır. Irak Türklerindendir. Eski bir Türk Oğuz aşireti olan Bayat kabilesine mensuptur. Bayat kabilesini bir Kürt aşireti zanneden iki yabancı müellifi, Fıuzuli’nin de aslen Kürt olacağını tahmin etmişlerse de, bu aşiretin Türk olduğunu ve garp taraflarından oraya hicret etliğine tarihçe şüphe yoktur. Zaten Fuzuli farisi divanının mukaddemesinde kendinin halis Türk olduğunu gayet açık ve kat'i bir lisan ile anlatıyor. Şair (
Aslım, Türk ana dilim türkçedir. Arapçayı ilmi mübaheseler esnasında, farisiyi de arzu ettiğim zaman kullanırım. Çocukluğumdaki şiirlerim tabiî ana dilimle yani türkçe olarak sadır olmuştur ) diyor. Türkçe divanın başında da gazelerinden çoğunun çocukluk zamanına ait bulunduğunu orada da tekrar eylemektedir. Fuzuli İstanbul türkçesine nazaran biraz garip bir çeşni olan azerî lehçesi ile konuşur ve öyle yazar. Hattâ divanında ömrü Irak civarında geçtiği ve başka yerlere seyahat etmediği için şivesinin bu çetrefilliğinden dolayı şiirlerini okuyacaklardan âdeta özür diler. Fakat lisana mükemmeliyetle sahip ve hâkim olduğu gibi bugünkü şivemize biraz yabancı gelen lehçesi ve çok munis ve tabiidir. Bundan başka arapça ve farisi manzumeleri ve nesirleri de Arap ve Acem şairlerinin derecesinde o lisanlara sahip olduğunu ispat eder.
Fuzuli Bağdat’ta Safevî hükümdarlarından Şah İsmail'in zamanında bulunduğu gibi, Kanuni Süleyman’ın Bağdan alması esnasında da oralarda idi. Birinci hükümdara kasidesi ve «
Benk ve Bade » isimli risalesi vardır. Sultan Süleyman ile Osmanlı paşalarından bir kısmına da kasideler yazmıştır. OsmanlIlar tarafından kendisine evkaftan günde dokuz akçe tahsisat için berat verildiği, fakat bu paranın masraftan artacak varidat fazlasından verilmesi şartı konulduğu için ödenemediği meşhur «
Şikâyetname » sinden anlaşılıyor. Nişancı Mehmet Paşaya hitaben yazılan ve «
Selâm verdim rüşvet değildir diye almadılar » sözü gibi pek güzel parçaları bulunan bu mektup onun zamanına göre ne kadar açık ve tabii bir şiveye sahip olduğunu gösterir. Türkçe, arapça ve farisi divanlarından başka «
Leylâ ile Mecnun » u, «
Hadikatüssuada » si en başlıca eserlerindendir.
Serinin kenarları dantelsiz ve tek kenarı dantelsiz olanları vardır. Siyah renk baskı eksik ve siyah renk çift baskı olanları vardır.
Konu ile ilgili diğer pulları görmek isterseniz Tıklayınız. ( İz Bırakanlar )